Genç sanatçılara fırsat tanıyan 'ArtEscape', sanatın ve mekanın etkileşimiyle toplumsal, kültürel ve doğayla ilgili derin sorulara cevap arıyor.
Mekansal sanat, sanatın fiziksel çevreyle olan ilişkisini keşfeden ve sanatın izleyiciyle, mekanla ve zamanla etkileşimini derinleştiren bir anlayış olarak son yıllarda ön plana çıkıyor. Bu sanat formu, sadece görsel estetikten ibaret olmayıp, izleyicinin duyusal ve düşünsel deneyimlerini de kapsıyor. Mekansal sanat, mekanın sınırlarını aşarak, fiziksel çevreyi bir ifade biçimi olarak kullanır ve izleyiciye farklı algılama yolları sunar. Bu sanat türü, sanatçının yarattığı eserlerin, bulundukları mekana entegre olması ve bu mekânla etkileşime geçmesiyle anlam kazanır.
Geleneksel sanat anlayışlarının ötesine geçerek, mekanın tasarımını, yapısını ve atmosferini bir sanat formu olarak kullanmak, mekansal sanatın temel prensiplerinden biridir. Mekanın büyüklüğü, ışık, ses, dokular ve hatta hareket gibi unsurlar, eserin bir parçası haline gelir. Bu bağlamda, mekan sanatın kendisini inşa eden bir yapı olarak ele alınır ve bu sanat formu izleyicinin fiziksel varlığını, hareketini ve duygularını içine alarak interaktif bir deneyim sunar.
Örneğin, mekansal sanatın önde gelen isimleri, Olafur Eliasson, Ai Weiwei, Jenny Holzer ve James Turrell, eserlerini doğrudan çevreleriyle etkileşim içinde yaratırlar.
Mekansal sanat, bu etkileşimlerle yalnızca izleyiciye sanatı izlemekten çok, onu yaşama, hissedilen duyguları derinleştirme ve bireysel bir anlam üretme fırsatı tanır. Bu tür bir sanat, hem mekanın hem de izleyicinin bir bütün olarak deneyimlediği çok katmanlı bir gerçeklik yaratır. Bu anlayış, özellikle günümüz sanat dünyasında, mekanın ve sanatın bir araya geldiği deneyimsel projelerde daha çok görünür hale geldi.
Bu kapsamda ortaya çıkan projelerden biri, "ArtEscape" Antalya'nın Lara bölgesinde bulunan Bayou Villas’ın oluşturduğu sanat koleksiyonu. İnsan, doğa, zaman ve yaşam ilişkilerini sorgulayan koleksiyon, farklı disiplinlerden gelen eserlerle zenginleşmiş özel bir seçki sunuyor. Resim, seramik, yerleştirme, kolaj, dijital sanat, video art ve NFT gibi birçok sanat formunu bir araya getiren koleksiyon, 25 çağdaş sanatçının özgün çalışmalarından oluşuyor.
Koleksiyon, kariyerinin başındaki genç sanatçılara fırsat verirken, aynı zamanda uluslararası üne sahip veya Türkiye sanat sahnesinde önemli bir yer edinmiş isimleri de bir araya getiriyor. Böylece izleyicilerle sanat arasında güçlü bir bağ kurmayı hedefliyor.
Bu proje, iç mimar Hüray Erk'in vizyonuyla şekillenerek aslında sanatın mekanla, zamanla ve insanla olan etkileşimini derinlemesine keşfetmeye yönelik bir adım olarak tasarlandı. Proje, sadece bir iç mimari, mimari ya da peyzaj mimarisi tasarımı değil, aynı zamanda sanatın, mekanın ve izleyicinin bir arada etkileşime girdiği, çok yönlü bir deneyim alanı yaratmayı amaçlayan bir bütüncül yaklaşımı temsil ediyor.
Sanatın ve mekanın etkileşimi, izleyicinin içsel dünyasıyla buluşmasını sağlamak için projede belirleyici bir unsur olarak ortaya çıkıyor.
Projenin temel amacı, sanatın farklı disiplinlerle birleşerek çok yönlü bir deneyim yaratması. Buradaki bakış açısı, mimari, iç mimari ve peyzajın, sanatla birleşerek izleyiciye sadece görsel değil, duygusal ve düşünsel bir deneyim sunması.
Sanatçı seçimi, belirli bir bağlamda, genç sanatçılarla orta ya da ileri kariyer aşamasındaki sanatçılar arasında bir denge kurarak, hem yeni nesil sanatçılara fırsat verme hem de daha tanınmış sanatçıların katkılarını projeye dahil etme amacını taşıyor. Genç sanatçılarla yapılan bu seçim, aynı zamanda bu sanatçıların tanınmalarını ve izleyicilerle doğrudan etkileşimde bulunmalarını teşvik etmek için tasarlanmış.
Bu kadar fazla sanatçının yer aldığı bir projede amaç, tek bir sanatçının eserine odaklanmak yerine çok farklı bakış açıları, deneyimler ve pratiklerle oluşturulmuş bir kolektif sanat deneyimi yaratmak. Hem Türkiye’den hem de uluslararası sanatçılardan eserler barındıran bu proje, zaman içinde çok sayıda misafiri ağırlayacak bir etkinlik alanı olacak şekilde tasarlanmış.
Proje, özellikle genç sanatçılara verilen önemin vurgulandığı bir seçkiden oluşuyor. Bu seçki, sanatçılara hem kariyerlerinin başında tanınma fırsatı sunuyor hem de sanat eserlerini, izleyiciyle buluşturma alanlarını genişletiyor. Burada sanatçıların eserleri, mekanın açık ve yarı kamusal yapısının avantajlarından faydalanmışlar.
Sanatçıların işleri, doğa, insan, geçmiş ve gelecek gibi evrensel temalar etrafında şekilleniyor. Bu temalar, sanatçıların eserlerinde ortak bir dil oluşturuyor ve seçilen eserler, mekanla etkileşerek bu temalar üzerinde derinleşmeyi amaçlıyor.
Proje süresince her sanatçının işinin, mekanın doğal yapısına, iç mimarisine ve estetiğine uyumlu olması için özen gösterilmiş. Bu düşünce çerçevesinde, her bir sanatçı ve eseri, projede yer alan mekanda sesini duyuracak şekilde yerleştirilmiş.
Bayou Villas koleksiyonunda yer alan sanatçılar, farklı disiplinlerdeki pratiklerini derinlemesine keşfederken, toplumsal, kültürel ve doğa ile ilgili eleştirel yaklaşımlar sergileyen eserler üretiyorlar.
Örneğin, Ali Şentürk, heykel, resim, fotoğraf gibi farklı alanlarda üretim yapıyor ve kişisel hikayelerle toplumsal olayları birleştirerek deneyimlerini sanatsal projelere dönüştürüyor. Toplumsal olaylar üzerinden sanatına dokunan Şentürk, izleyiciyi daha geniş bir sorunsal etrafında düşünmeye davet ediyor.
Camila Rocha, doğayı ve bitkileri inceleyerek organik-inorganik formlar arasında geçişler yaratıyor ve tuval yerleştirmelerinde melez formlar kullanıyor. Eserleri, doğanın gücünü ve insanın doğayla olan ilişkisini temsil ediyor.
Defne Tesal, tekrar eden hareketler, desenler ve enstalasyonlarla döngüsel bir zaman anlayışı yaratır ve izleyici ile etkileşimi ön planda tutuyor. Eserlerinde zamanın izlerini bırakıyor.
Emin Mete Erdoğan, mitolojik hikayelerden ve bilimsel düşünceden esinlenen eserlerinde, geçmişi ve bugünü, doğuyu ve batıyı aynı kadrajda kullanıyor. Kompozisyonlarında zaman ve mekânın geçişkenliğini sorguluyor.
Erinç Seymen, militarizm, cinsiyet kimliği ve toplumsal cinsiyet gibi konuları eserlerinde işliyor. “Sigortalı” adlı eserinde hayvanların istismarını ele alarak, insanın tehlike karşısında duyduğu hazza dikkat çekiyor.
Hasan Pehlevan, yıkımlar, kentleşme ve tarihsel tahribat üzerine çalışmalar yapıyor. Modern inşaat süreçlerinin kültürel hafızayı nasıl yok ettiğini gösteriyor.
Yonca Karakaş, genetik mühendisliği, kimlik ve gerçeklik arasındaki ilişkileri fotoğraf sanatıyla keşfediyor. Yeni bir evren yaratma arayışı, tarih, bilim ve psikoloji arasında köprüler kuruyor.