G7 zirvesi sırasında Ursula von der Leyen, küresel ticaret sistemindeki 'en büyük kolektif sorunun' kaynağının Çin'in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) katılmasına dayandığını belirtti.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Kanada'nın Kananaskis kentinde düzenlenen G7 zirvesinde "yeni bir Çin şokuna" karşı uyarıda bulundu. Çin'in ticaret ortaklarına karşı izlediği politikaları, yani "hakimiyet kurma, bağımlılık yaratma ve şantaj yapma" şeklinde tanımladığı bir modeli sürdürdüğünü belirten von der Leyen'in bu sözleriyle, Donald Trump’ın Çin’e karşı sert tutumuna yakın bir mesaj verdiği düşünülüyor.
Çin, nadir toprak elementleri olarak adlandırılan ve ileri teknolojiler için hayati önem taşıyan 17 metalik element üzerinde yarı tekelci bir konuma sahip. Çin, dünya arzının yaklaşık yüzde 60'ına, işleme ve rafine kapasitesinin ise yüzde 90'ına sahip.
Toplantının tematik oturumlarından birinde konuşan Avrupa Komisyonu Başkanı, "Çin bu yarı tekeli sadece bir pazarlık kozu olarak kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda kilit sektörlerdeki rakiplerini zayıflatmak için silah olarak da kullanıyor," dedi.
Brüksel'in "endişe verici" olarak nitelendirdiği Pekin'in yedi tür nadir toprak mineralinin satışını durdurma kararına atıfta bulunan von der Leyen, "Çin'in ihracat kısıtlamaları yoluyla uyguladığı baskının maliyetine ve sonuçlarına hepimiz şahit olduk," dedi.
Bu hamle, Trump'ın Çin ile kısasa kısas önlemlerin hızla tırmanmasına neden olan kapsamlı gümrük vergilerine bir yanıt niteliğindeydi.
Geçtiğimiz hafta iki taraf, artan gümrük vergilerini düşürmek ve ihracat kısıtlamalarını hafifletmek amacıyla yaptıkları ticaret anlaşmasıyla bir yumuşama ilan etti .
Trump, "[Çin ile] İlişkiler mükemmel!" dedi.
Ancak pazartesi günü von der Leyen, Pekin'in hakimiyetine "güvenilir tedarikçilerden oluşan alternatif bir ağ" ve maden çıkarma ile rafine etme alanlarına yapılacak yeni yatırımlarla karşı koymak üzere "birleşik" bir G7 cephesi oluşturmak için ABD-Çin rekabetinden faydalanmaya çalıştı.
Von der Leyen, "Çin'in kısıtlamalarını gevşetebileceğine dair sinyaller olsa bile tehdit devam ediyor. Ancak başka çarpıklıklar da var. Yeni bir 'Çin şoku' ile karşı karşıyayız. Ortak bir G7 tepkisi, Çin'e devlet öncülüğündeki büyüme modelinin etkileri konusunda daha fazla sorumluluk alması için baskı yaparak kaldıraç gücümüzü arttırır," değerlendirmesini yaptı.
Ayrıca Çin'i küresel piyasaları "piyasasının absorbe edemeyeceği sübvansiyonlu kapasite fazlası" ile doldurmakla suçlayan von der Leyen, Avrupa Komisyonu'nun yapay olarak daha ucuz olduğunu düşündüğü Çin yapımı elektrikli araçlarla ilgili anlaşmazlığa da değindi.
Zirvedeki bir başka oturumda von der Leyen daha da ileri giderek küresel ticaret sistemindeki "en büyük kolektif sorunun" kaynağının Çin'in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) katılmasına dayandığını açıkladı.
Pekin'in DTÖ'ye girişi, uluslararası pazarları düşük maliyetli ihracatın seri üretimine açtığı için tartışmalı görülüyor. Bu kabul, ilk "Çin şantajı" ve hem Avrupa hem de ABD'de imalat sektöründeki istihdamın azalmasıyla ilişkilendiriliyor.
Von der Leyen, "Çin kendisini hâlâ gelişmekte olan bir ülke olarak tanımlıyor. Böyle bir şey olamaz. Çin, kurallara dayalı uluslararası sistemin kısıtlamaları içinde yaşamak istemediğini büyük ölçüde göstermiştir," dedi ve şöyle devam etti:
"Diğerleri pazarlarını açarken, Çin fikri mülkiyet korumalarının altını oymaya, küresel üretim ve tedarik zincirlerine hakim olmak amacıyla büyük sübvansiyonlara odaklandı. Bu piyasa rekabeti değil, kasıtlı bir çarpıtmadır."
Yaklaşan son tarih
Von der Leyen'in sert yaklaşımı, Çin'in ekonomik bir süper güç olarak yükselişini engellemek ve stratejik öneme sahip imalat işlerini geri getirmek isteyen Trump yönetimi tarafından dile getirilen şikayetlerin çoğunu yansıtıyor.
Ayrıca temmuz sonunda yapılacak ikili zirve öncesinde AB-Çin ilişkilerinin yeniden başlayacağına dair artan spekülasyonları da azaltıyor.
Von der Leyen'in müdahaleleri, İsrail ile İran arasındaki gerginlik nedeniyle zirveyi bir gün önce terk etmiş olsa da salonda bulunan Trump'a doğrudan hitaplarla doluydu.
Çin'i kastederek "Donald haklı, ciddi bir sorun var," dedi.
Trump'ın göreve başlamasını takip eden haftalarda von der Leyen ve ekibi, Beyaz Saray ile açık bir hat kurmakta zorlanmış ve Trump'ın Rusya, Ukrayna, Grönland ve Orta Doğu'daki yıkıcı tutumları Brüksel'de endişeye neden olmuştu.
Trump'ın nisan ayı başında kendi deyimiyle "karşılıklı gümrük vergileri" AB-ABD ticaret anlaşması için 90 günlük bir fırsat penceresi açtı ve iki lider arasında uzun zamandır beklenen telefon görüşmesi gerçekleşti.
Yine de görüşmelerin keskin görüş ayrılıklarıyla dolu olduğuna ve 9 Temmuz'daki son tarih öncesinde sınırlı ilerleme kaydedildiği düşünülüyor. Trump yönetiminden yetkililer, müzakerelere daha fazla alan açmak için son tarihin öne çekilebileceğini belirtiyor.
Von der Leyen sosyal medyada Trump'la çekilmiş bir fotoğrafının yanında "Ticaret konusunda ekiplere iyi ve adil bir anlaşma için çalışmalarını hızlandırmaları talimatını verdik. Hadi şu işi halledelim," ifadelerini kullandı.