AB üye devletlerinin geniş desteğine rağmen, birkaç ülkenin muhalefeti 'Eşit Muamele' direktifinde ilerleme kaydedilmesini engellemiş ve Komisyon'u, STK'lar ve sivil toplum grupları tarafından eleştirilen mevzuat dışı tedbirlere odaklanmaya sevk etmiştir.
Euronews'e konuşan bazı AB yetkilileri, AB'nin din veya inanç, engellilik, yaş veya cinsel yönelim temelinde ayrımcılığa karşı korumayı genişletmeyi amaçlayan 'Eşit Muamele' direktifinin çıkmaza girdiğini belirtti.
İlk olarak 2008 yılında Avrupa Komisyonu tarafından önerilen ayrımcılık karşıtı yasa tasarısı, Avrupa Parlamentosu'nda ilerleme kaydedilmesine rağmen AB Konseyi'nde tıkanmış durumda. AB üyesi 27 ülkeyi temsil eden Konsey yıllardır bir uzlaşmaya varamadı.
Şubat ayında AB yürütme organı, tasarının tıkandığını ve "daha fazla ilerleme kaydedilmesinin mümkün olmadığını" savunarak tasarıyı 2025 yılı çalışma programından çıkardı. Tasarı altı ay içinde geri çekilecekler arasına eklenince Konsey'in Polonya dönem başkanlığı zaman baskısı altında bir anlaşmaya varmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı.
Başkanlık tarafından 6 Haziran'da üye ülkelere gönderilen ve Euronews tarafından görülen bir AB Konseyi belgesinde, "Delegasyonların çok büyük bir çoğunluğu Direktifi uzun süredir desteklese de, [...] bazı delegasyonlar endişelerini dile getirmiş ve yasal kesinlik eksikliği, yetkilerin paylaşımı ve yetki ikamesi ilkesine uygunluk ve özellikle potansiyel mali sonuçlar açısından teklifin etkisine ilişkin açıklama talep etmişlerdir," deniliyor.
Avrupa Parlamentosu Araştırma Servisi (EPRS) tarafından yapılan bir etki değerlendirmesine göre, AB vatandaşlarının yaklaşık dörtte üçü potansiyel olarak direktifin korumasından faydalanırken, uygulama maliyetleri "kabul edilebilir sınırlar içinde" kalacak.
Ancak Çekya, Almanya ve İtalya olmak üzere üç üye ülke, tasarının nihai hale getirilmesi için Parlamento ve Komisyon ile müzakerelerin başlayabilmesi için 27 ülkenin tamamının oy birliğiyle destek vermesi gereken taslak uzlaşma metnine uzun zamandır karşı çıkıyor.
Euronews tarafından da görülen ve aynı tarihte sızdırılan bir başka belgede ise, "Kaygıları devam eden Üye Devletlerden herhangi bir ek taslak önerisi gelmediği için Başkanlık yeni bir uzlaşı metni önerememiştir," ifadesi yer alıyor.
'Eşit Muamele' direktifinin Perşembe günü sosyal politikadan sorumlu AB bakanları toplantısında ele alınması bekleniyor. Toplantıda bir uzlaşmaya varılıp varılamayacağı ve alternatif bir öneriye ihtiyaç olup olmadığı tartışılacak.
Bir AB diplomatı uzlaşma arayışını "çetrefilli" olarak nitelendirerek Komisyon'un teklifi geri çekmeye yönelik ilgisinin sürdüğüne işaret etti. Bu, bazı üye devletlerin de desteklediği bir hareket.
Komisyon bunun yerine 2025 yılında, kadın hakları konusunda halihazırda açıklanmış olan yol haritası ve LGBTIQ hakları ve ırkçılıkla mücadele konusunda yakında açıklanacak olan stratejiler gibi yasal olmayan girişimlere odaklanmayı planlıyor. Bu da STK'lar ve sivil toplum örgütlerinin eleştirilerine neden oluyor.
Avrupa Ağı (ENAR) politika yöneticisi Julie Pascoët, "Yol haritaları kanun değildir, uygulanabilir korumaları olmayan siyasi beyanlardır," dedi.
Pascoët, "Bu stratejilerin etkili olabilmesi için AB'nin bunları daha güçlü mevzuat ve somut eyleme duyulan acil ihtiyacı vurgulamak için kullanması gerekir," diye ekledi.
2008 tarihli ayrımcılık karşıtı yasa tasarısı, sosyal koruma (sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri dahil), eğitim ve barınma dahil mal ve hizmetlere erişim gibi alanlardaki kritik koruma açıklarını kapatmayı amaçlıyordu.
Avrupa Engelliler Forumu Direktör Yardımcısı Alejandro Moledo Euronews'e yaptığı açıklamada, "Komisyon'un eşitlik politikalarına karşı küresel siyasi eğilime uyması son derece hayal kırıklığı yaratsa da, Almanya'nın başını çektiği küçük bir grup ülkenin 17 yıldır bu direktifin kabul edilmesini engellemesi kabul edilemez bir gerçektir," dedi.
Son AB anketine göre, katılımcıların yarısından fazlası ülkelerinde Roman olmak (yüzde 65), ten rengi (yüzde 61), etnik köken (yüzde 60), cinsiyet kimliği (transseksüel olmak - yüzde 57) veya cinsel yönelim (yüzde 54) temelinde yaygın ayrımcılık olduğunu söyledi.