Euronews, son dört ayda yaşananları mercek altına alarak bu planın nasıl ve neden dağıldığını ortaya koydu.
Rusya Merkez Bankası’na ait dondurulmuş varlıkları sıfır faizli bir 'savaş tazminatı kredisine' dönüştürme girişimi, bilinmeze atılma riskini göze alamayan 27 Avrupa Birliği ülkesi liderinin tercihiyle başarısızlıkla sonuçlandı.
Tazminat kredisine en güçlü şekilde karşı çıkan isim olan Belçika Başbakanı Bart De Wever, planın neden çöktüğünü şöyle özetledi: “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in parasına el koyarsanız, risk almış olursunuz. Risk aldığınızda insanlar kesinlik ister. Kesinliği nerede bulursunuz? Bilinen sularda.”
Bu kararla birlikte AB, Rus varlıklarına dokunmadan, kendi başına 90 milyar euro borçlanacak. Yaklaşık 210 milyar euroluk Rus varlığı ise Moskova saldırı savaşını sona erdirip Kiev’e verdiği zararları tazmin edene kadar dondurulmuş halde kalacak.
Bu tercih, Avrupa Komisyonu’nun Ukrayna’ya vaat ettiği karmaşık ve iddialı mekanizmanın rafa kaldırılması anlamına geliyor. Destekçileri tarafından “yaratıcı”, eleştirmenleri tarafından ise “akılsızca” bulunan tazminat kredisi böylece hayata geçmeden çöktü.
Euronews, son dört ayda yaşananları mercek altına alarak bu planın nasıl ve neden dağıldığını ortaya koydu.
Eylül: Sunum
Kredi önerisi ilk kez 10 Eylül’de, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Strasbourg’daki 'Birliğin Durumu' konuşmasında gündeme geldi. Von der Leyen, AB’de dondurulan Rus varlıklarından elde edilen nakit bakiyelerin Ukrayna’ya destek amacıyla bir tazminat kredisi için kullanılmasını önerdi; ancak ayrıntı vermedi.
“Bu Rusya’nın savaşı. Bedelini de Rusya ödemeli,” dedi.
“Yük sadece Avrupalı vergi mükelleflerinin omuzlarına binmemeli.”
Ancak 2025’in en çok enerji tüketen siyasi tartışmasını şekillendiren isim von der Leyen değil, Almanya Başbakanı Friedrich Merz oldu. Konuşmadan birkaç gün sonra Financial Times’ta yayımladığı makalede projeye tam destek verdi ve bunu neredeyse olmuş bitmiş bir karar gibi sundu.
Bu çıkış, bazı diplomat ve yetkililer tarafından Almanya’nın, en büyük üye ülke olmanın ağırlığıyla AB gündemini tek başına belirlemesi olarak yorumlandı. Ardından Komisyon, planın nasıl işleyeceğini teorik düzeyde anlatan iki sayfalık bir belge yayımladı.
Bu gelişmeler özellikle bir ülkeyi harekete geçirdi.
Ekim: Direniş
Rus varlıklarının yaklaşık 185 milyar eurosunun tutulduğu Euroclear’a ev sahipliği yapan Belçika, yeterince istişare edilmediğini savunarak sert bir itiraz ortaya koydu.
De Wever, Kopenhag’daki basın toplantısında planın AB’nin Kremlin karşısındaki en güçlü kozunu zayıflatacağını söyledi: “Şimdi soru şu: Tavuğu yiyebilir miyiz? Tavuğu yerseniz altın yumurtayı kaybedersiniz.”
Belçika lideri; tam hukuki güvence, risklerin tamamen ortaklaştırılması ve Rus varlığı tutan tüm ülkelerin yükü paylaşması gibi şartlar öne sürdü. Ekim ortasındaki zirvede de geri adım atmadı. Sonuçta Komisyon’dan, Ukrayna’nın 2026-2027 ihtiyaçlarını karşılayacak farklı “seçenekler” hazırlaması istendi.
Von der Leyen ise bu sonucu, tazminat kredisine örtük bir onay olarak yorumladı.
Kasım: Şok
Zirve, Belçika’nın onayı olmadan planın imkânsız olduğunu ortaya koydu. Komisyon, De Wever’le ikili görüşmeleri hızlandırdı.
17 Kasım’da von der Leyen, liderlere Ukrayna için 90 milyar euro toplamanın üç yolunu içeren bir mektup gönderdi: Gönüllü katkılar, ortak borçlanma ve tazminat kredisi. Mektup, Belçika’nın kaygılarını gidermeyi amaçlıyordu ancak aynı zamanda euro bölgesinin itibarı ve finansal istikrar için risklere de dikkat çekiyordu.
Tam bu sırada ABD ve Rusya tarafından hazırlandığı öne sürülen ve dondurulmuş varlıkların ticari amaçlarla kullanılmasını içeren 28 maddelik plan ortaya çıktı. Avrupa’da büyük tepki yaratan bu plan, ironik biçimde tazminat kredisi fikrini güçlendirmiş gibi göründü.
Ancak De Wever, von der Leyen’e gönderdiği sert mektupta taslağı 'temelden yanlış' ve “çok sayıda tehlike barındıran” bir girişim olarak nitelendirdi. Bu, uzlaşma ihtimalini daha da zorlaştırdı.
Aralık: Çöküş
Komisyon, Avrupa Merkez Bankası’nın likidite desteği vermeyi reddetmesine rağmen, Aralık başında planın hukuki metinlerini açıkladı. Metinler Belçika’yı korumak için ek güvenceler içeriyordu.
Bu kez itiraz Belçika hükümetinden değil, Euroclear’dan geldi. Kurum, planı “çok kırılgan” ve euro bölgesinden yabancı yatırımcı kaçışına yol açabilecek kadar deneysel olarak tanımladı.
Estonya, Finlandiya, İrlanda, Letonya, Litvanya, Polonya ve İsveç liderleri projeye destek verse de momentum kısa sürdü. İtalya, Bulgaristan ve Malta “daha öngörülebilir ve daha az riskli” alternatifler çağrısı yaptı. Çekya Başbakanı Andrej Babiš de başka yollar bulunmasını istedi.
18 Aralık’taki kritik zirvede yapılan kapalı kapılar ardındaki görüşmelerde uzlaşma arandı. Ancak liderler, sınırsız garantiler ve tüm zararların telafisi gibi yükümlülüklerle karşı karşıya kalınca geri adım attı.
Sonuçta tazminat kredisi rafa kaldırıldı ve ortak borçlanma tercih edildi.
De Wever, “Dünyada bedava para yok. Hiçbir zaman da olmadı,” diyerek süreci özetledi.