Avrupa Birliği'nde kürtaja güvenli erişim çağrısında bulunan 'Benim sesim, benim seçimim' adlı girişim, AB Komisyonu'nun yanıt vermesi için gerekli bir milyon imzaya ulaştı.
Avrupa Birliği'nde (AB) güvenli ve erişilebilir kürtajı savunan bir yurttaş girişimi 'Benim sesim, benim seçimim,' blok genelinde 1 milyon imzaya ulaştı ve 15 ülkede gerekli eşikleri aştı; bu, gerekli olan yedi ülkenin iki katından daha fazla olan bir sayı.
"Tüm AB'yi birbirine bağlamayı ve Avrupa çapında bir ağ oluşturmayı başardık. En önemlisi de doğum konusunda özgürce karar verme hakkının Avrupa genelinde paylaşılan bir değer olduğunu net bir şekilde ortaya koyduk," dedi.
Slovenya'da toplumsal cinsiyet eşitliği için çalışan ve kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan 8 Mart Enstitüsü tarafından yürütülen girişim, Avrupa Komisyonu'na, uyruğu ve ikametgahı ne olursa olsun tüm AB vatandaşlarının güvenli ve yasal kürtaj hizmetlerine erişimini sağlayacak somut tedbirler önermesi çağrısında bulunuyor.
Toplanan bir milyon imza, Avrupa Komisyonu'nu resmen kabul edilen bir tebliğle girişime yanıt vermeye ve herhangi bir eylemde bulunulup bulunulmayacağı yönünde karar almaya zorluyor.
AB'de kürtaja güvenli erişim, kurumlar arasında geniş çapta tartışılan bir konu.
Nisan ayında Avrupa Parlamento'sunda, kürtaja erişimin AB Temel Haklar Şartı'na dahil edilmesi lehinde oy kullanılmıştı.
Ancak karar bağlayıcı olmadığından ve kürtaja erişim hakkının tam anlamıyla AB tüzüğüne dahil edilmesi için 27 üye ülkenin tamamının oy birliğiyle destek vermesi gerektiğinden oylama genel itibarıyla sembolikti.
Kürtaj konusunda Avrupa Parlamentosu ile yaşanan anlaşmazlıklar, Sağlık Komiseri Oliver Varhelyi'nin cinsel sağlık ve üreme sağlığını kendi portföyünden çıkarıp ilk kez Eşitlik Komiseri Hadja Lahbib'e vermesinin nedenlerinden biriydi.
Lahbib, Parlamento'nun kamu sağlığı komitesindeki ilk konuşmasında, "Bu meselede hepimizin mutabakatına ihtiyacımız olacak, oy birliğine ihtiyacımız olacak ama umuyorum ki kadınların hayatlarını koruyabileceğiz," dedi.
Kürtajın tüm AB ülkelerinde eşit şekilde erişilebilir olmamasının kabul edilemez olduğunu, zira bunun sadece, "üye devletler arasındaki sosyal farklılıkları ve uçurumları arttırdığını" sözlerine ekledi.