İklim değişikliği ve Süveyş Kanalı’nın genişletilmesi, zehirli tavşan ve aslan balığı gibi türlerin Akdeniz’e girişini hızlandırdı. Balıkçılar yerli türlerin yok olma tehlikesine dikkat çekerken, Güney Kıbrıs istilacı aslan balığını restoran menülerine taşıyarak tehdidi fırsata çevirmeye çalışıyor.
İklim değişikliği ve Süveyş Kanalı’nın açılması, son yıllarda Akdeniz’e yabancı deniz canlılarının girişini hızlandırdı. Zehirli türler olan tavşan balığı ve aslan balığı bu istilacı türlerin en belirgin örnekleri arasında yer alıyor.
Balıkçılar, bu türlerin Akdeniz’deki yerli balık popülasyonlarını tehdit ettiğini ve deniz ekosistemi için ciddi bir risk oluşturduğunu belirtiyor. Özellikle aslan balığının yavru balıkları hedef aldığına dikkat çekiliyor.
Balıkçı Fotis Gaitanos durumu şöyle anlatıyor: “Tavşan balığından sonra ortaya çıkan bir başka yabancı tür de aslan balığıdır. Deniz biyoçeşitliliği için çok tehlikelidir çünkü tüm yavruları tüketir. Geride hiçbir şey bırakmaz ve hızla çoğalır çünkü doğal düşmanı yoktur. Bulunduğu bölgelerdeki tüm balık türleri için büyük bir tehdit oluşturur.”
Aslan balığı restoran menülerine girdi
Kurbağa balığıyla mücadelede, balıkçıların bu türü avlaması için verilen teşvik dışında etkili bir çözüm bulunamazken, Güney Kıbrıs aslan balığı nüfusunu azaltmanın kârlı bir yolunu buldu.
Zehirli dikenleri temizlendikten sonra, aslan balığı ülkenin deniz ürünleri restoranlarında bir lezzet olarak sunulmaya başlandı.
Avrupa Birliği Balıkçılık Komiseri ve aynı zamanda Güney Kıbrıslı olan Costas Kadis, 2021’de başlatılan #TasteTheOcean adlı sosyal medya kampanyasının, ünlü Avrupalı şefler ve influencer’ların istilacı türleri yaygın tüketilen balıklara alternatif, lezzetli bir seçenek olarak tanıtmasını sağladığını söylüyor. Güney Kıbrıslı ünlü şef Stavris Georgiou da kendi aslan balığı tarifini geliştirdi.
Aslan balığının tüketimi yavaş da olsa yayılmaya başladı; birçok taverna ve balık restoranı menülerine bu balığı dahil etti.
Doğu Akdeniz’deki Larnaka limanındaki balık pazarında, 20 Aralık 2025 Cumartesi günü çekilen bir fotoğrafta, tezgahta sergilenen aslan balıkları dikkat çekiyor.
Üstelik aslan balığının fiyatı da cazip hale geldi: Larnaka’daki balık pazarında aslan balığı, levrek gibi popüler balıkların yarı fiyatına satılıyor.
Kadis, “Aslan balığı gibi istilacı türleri beslenme düzenimize dahil ederek, bu tehdidi balıkçılık sektörü için bir fırsata dönüştürebiliriz. Aynı zamanda bu türlerin neden olduğu çevresel tehdidi de sınırlamaya yardımcı oluruz,” diyor.
Larnaka’da popüler bir balık tavernası işleten 54 yaşındaki Stephanos Mentonis, aslan balığını meze menüsüne ekleyerek müşterilerine tanıtmayı amaçlıyor.
Mentonis, çoğu müşterisinin aslan balığıyla daha önce karşılaşmadığını söylüyor: “Eti yumuşak ve lezzetli. Tadına baktıklarında diğer balıklardan hiçbir eksiği olmadığını fark ediyorlar.”
Ancak uyarıyor: “Öncelikle çok dikkatlice temizlenmesi gerekiyor, çünkü oldukça tehlikeli. Dikenlerini kesmek şart… Eğer batarsa, ölmezsiniz ama dayanılmaz bir acı çekersiniz.”
İstilacı türleri Akdeniz’e ne sürüklüyor?
60 yaşındaki balıkçı Fotis Gaitanos, yıllardır Larnaka açıklarında avlanıyor. Eskiden mercan, levrek ve çipura gibi yerel türlerle dolu olan bu suların artık değiştiğini söylüyor. “Bu mesleği 40 yıldır yapıyorum. Özellikle bu iki yabancı tür ortaya çıktığından beri gelirimiz her yıl daha da azaldı. Artık bu durum balıkçılığın geleceğini tehdit eden ciddi bir sorun haline geldi,” diyor.
Avrupa Akdeniz Genel Balıkçılık Komisyonu’na göre, Akdeniz’in küresel ortalamadan yaklaşık yüzde 20 daha hızlı ısınması, istilacı türlerin özellikle batı havzada giderek artmasına neden oluyor.
İklim değişikliğinin etkisiyle ısınan denizlerin, yüzyılın sonuna kadar aslan balığının tüm Akdeniz’e yayılmasına yol açabileceği öngörülüyor. Güney Kıbrıs Balıkçılık Dairesi’ne göre, daha sıcak sular ve genişletilen Süveyş Kanalı, genel olarak Hint-Pasifik kökenli türlerin Akdeniz’e girişini “tam anlamıyla bir kapı araladı.”
Avrupa Birliği Balıkçılık Komiseri Costas Kadis, iklim değişikliğiyle bağlantılı aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli yaşanmasının, Akdeniz’i istilacı türler için daha elverişli hale getirdiğini belirtiyor.
Bu durum Avrupa balıkçılığını da ağır biçimde etkiliyor. Balıkçıların av miktarı azalırken, güçlü istilacı türlerin av araçlarına zarar vermesi nedeniyle bakım ve onarım masrafları yükseliyor. Kadis’e göre, “Güney Kıbrıs örneğinde olduğu gibi, belirli bir bölgedeki yerel deniz biyoçeşitliliği artan rekabet ve baskıyla karşı karşıya kalıyor. Bu da yerel ekosistemler ve onlara bağlı sektörler için ciddi sonuçlar doğuruyor.”
AB sularında istilacı türlerle mücadele için neler yapılıyor?
1986’dan bu yana babasından kalan teknesiyle denize açılan Gaitanos, balıkçıların sorunlarının mesleğin çöküşünü önleyecek şekilde ele alınmadığını düşünüyor. “Av miktarındaki azalma kadar yakalanan türlerin değişmesi de büyük bir sorun. Avrupa Birliği’ne, istilacı türlerin ve iklim değişikliğinin etkilerini göstermek istiyoruz,” diyor.
Bu sorunla başa çıkmak için AB destekli tazminat programları uygulanıyor. Geçen yıl yürürlüğe giren son düzenleme kapsamında, balıkçılara, istilacı tür olan kurbağa balıklarını yakalamaları karşılığında kilogram başına 4,73 euro ödeniyor. Yakalanan balıklar daha sonra imha ediliyor.
2017’de başlatılan bir diğer proje olan RELIONMED, batıklar, resifler ve koruma altındaki deniz alanlarında aslan balıklarını avlamak üzere yaklaşık 100 dalgıcı görevlendiriyor. Kıbrıs Balıkçılık Dairesi’ne göre, düzenli avlamalar yerel türlerin toparlanması için zaman kazandırabilir; ancak bu, kalıcı bir çözüm değil.