Ebadi: Batı, nükleer meselesi yüzünden insan hakları ihlallerini atlıyor

Ebadi: Batı, nükleer meselesi yüzünden insan hakları ihlallerini atlıyor
© 
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Şirin Ebadi avukat, insan hakları savunucusu ve Nobel Barış ödülü sahibi bir İranlı.

9 Aralık’ta Paris’te Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından verilen “yılın gazetecisi” ödülünü, hapisteki İranlı gazeteci Abdulrıza Tajik adına aldı.

Şirin Ebadi, euronews’e verdiği röportajında İran’daki insan haklarının durumuna değindi.

Hossein Alavi, euronews: Sayın Ebadi, Euroneews’e hoşgeldiniz.

Shirin Ebadi, Nobel peace prize Laureate: Teşekkürler. Size ve izleyicilerinize sevgiler.

Euronews: Eğer sizin için de uygunsa söyleşimize insan haklarıyla başlamak istiyorum. Son yıllarda devamlı olarak İran’daki insan haklarının uluslararası toplumun nükleer programa odaklanması nedeniyle gölgede kaldığını savundunuz.

Sizin ve diğer insan hakları savunucularının uyarıları ne kadar etkili oldu?

Ebadi: Dikkatlerini çekti ama yeterli olmadı. Batı hala kendi güvenlik problemlerine yoğunlaşmış durumda ve savunduklarını söyledikleri değerlere pek önem vermemekte.

Iran hükümetiyle yaptıkları son görüşmede de insan hakları konusunu atladıklarını ve yine sadece İran’ın uranyum zenginleştirme programını devam ettirip ettirmemesine odaklandıklarını gördük.

Benim söylemek istediğim sizin için önemli olduğunu iddia ettiğiniz konulara da biraz eğilin ve insanların İran’da neden hapse düştüğünü sorun.

Euronews: İran’daki garip bir durumda sadece muhalifler değil, insan hakları savunucuları ve gazetecilerde hükümet tarafında sorgulanıyor, dahası onların avukatları bile belli aralıklarla tutuklanıyor. Yani, birinin avukatı politik suçtan yargılanıyor ve tutuklanıyor. Daha sonra da o avukatın avukatı davayı takip ediyor. Örneğin sizde birçok politikacının ve gazetecinin avukatlığını yapıyorsunuz ve soruşturma altındasınız. Sizin avukatlığınızı yapan Nasrin Sotudeh şimdi hapiste.

Avukatların görevlerini yaparken dokunulmazlığa sahip olması gibi bir durum mümkün değil mi?

Ebadi: Önce hükümetin avukatlar üzerinde neden bu kadar baskı oluşturduğunu anlatayım. Hükümet siyasi suçla yargılananların bağımsız avukatlar tarafından savunulmasını istemiyor.

Bağımsız avukatlar üzerindeki baskı, özellikle medyaya konuşanlar üzerindeki baskı giderek artıyor.

Şu anda İran’da beş avukat tutuklu. Buna kanunsuz olarak hücre cezasında tutulan Sayın Sotudeh dahil değil. Bu kanunsuz uygulamayı protesto etmek için açlık grevine başladı ve sağlığı konusunda çok endişeliyim.

Bir başka avukat Mohammad Oliaifar, rejim tarafından idam edilen 18 yaşından küçükleri kahramanca savunduğu için bir yıldır hapiste. Son derece hasta ama hükümet gerekli tıbbi yardımı almasına olanak vermiyor.

Bu kısıtlamalar bağımsız bir yargı sisteminin olmadığını gösteriyor. Kanunlara göre bir avukat hakimle aynı dokunulmazlığa sahip ama kanundaki bu nokta gözardı ediliyor.

Bu avukatlar tutuklandığınıda Uluslararası Barolar Birliği’yle ve Fransa İspanya gibi ülkelerdeki meslektaşlarımla irtibata geçtim. Ayrıca, Bağımsız Hakim ve Avukatlar özel raportörüne de mektup yazdım. Bunların hepsi İran’daki insan hakları ihlalleri dosyasına eklendi. Bu nedenle Birleşmiş Milletler her yıl İran’dan uluslararası sorumluluklarını yerine getirmesini isteyen bir bildirge yayınlıyor.

Euronews: Sayın Ebadi, eğer hükümetlerin Nobel Barış ödülü alanlara yaklaşımını insan hakları meselesine bakışının bir yansıması olarka görürsek; An San Suu Kyi ve Liu Xiabao’nun kendi hükümetlerinden aldıkları tepki ve sizin İran yönetiminden aldığınız tepkiyi karşılaştırabilriz.

Siz böyle bir kıyaslamayı nasıl görüyorsunuz ve artık yurtdışında yaşamak zorundasınız, burada etkinliğiniz nasıl olacak? İran’da yaşamınızı sürdürmeniz mümkün müydü?

Ebadi: İran hükümeti, 2003’te Nobel ödülünden aldığım paranın vergisini ödemediğim için bütün malvalığıma el koydu. İlginç olan benden vergi olarak istedikleri rakam aldığım ödülden daha fazlaydı; tabi Nobel ödüllerinin vergiden muaf olduğunu hatırlatmak isterim.

Kocam ve tüm ailem hapisteydi. Şimdi de ülkeyi terketmelerine izin verilmiyor. Kısacası bana çok fazla sorun çıkardılar.

Bütün bunların dışında, 2008’de ödülle birlikte aldığım parayla kurduğum Tahran’daki İnsan Hakları Savunucuları Merkezi’ni kapattılar. Şikayette bulundum çünkü usulsüz bir işlemdi ama şu ana kadar hiç bir savcı bir dava açma cesaretinde bulunmadı. Yargı bağımsızlığını kaybetti dediğimde kastettiğim buydu.

Euronews: Son olarak, neden herhangi bir sivil girişim ve insan hakları meselesi siyasi konularla karıştırılıyor? Bazı uzmanlar insan haklarının konuşulması ya da ihlalinin bir noktada kültürel temele oturduğunu düşünüyor. Diğer taraftan bazı hükümetler sadece kendi düşünce yapılarına uyan insan hakları bildirilerini ve uluslararası anlaşmaları kabul ediyor. Örneğin, İran hükümeti kendisini İslami insan hakları anlayışına dayandırıyor. Bu tür bir insan hakları tanımına yasıl yaklaşıyorsunuz?

Ebadi: İran hükümeti ne zaman bir insan hakları ihlali ithamıyla karşılaşsa, az önce bahsettiğiniz kültürel farklılıklar bahanesini kullanıyor.

Fakat İran, halkının hem sivil, hem politik hem ekonomiik hem de sosyal hakları konusunda uluslararası anlaşmaları koşulsuz olarak kabul etmiştir.

Yani bir alaşmayı kabul ettiğinizde uygulamanız gerekir. Bu uluslararası bir kuraldır; doğu ya da batı, Müslüman veya Hirstiyanlıkla bir ilgisi yoktur.

Eğer Müslümanlar kendi inançlarına göre bir insan hakları bildirisi yayınlamak istiyorlarsa doğal olarak aynı hakkı diğer dinlere de tanımalılar.

O zaman biz Yahudi, Budist, Hindu ve daha bir çok farklı insan hakları bildirisiyle karşı karşıya kalırız. Sonra da ortada insan hakkı diye bir şey kalmaz. İnsan hakları, uluslararası bir davranış kuralıdır.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

İran, Basra Körfezi'nde el koyduğu Portekiz bandıralı geminin mürettebatını serbest bırakacak

İran yargısı, rapçi Tumac Salihi'nin idam cezasının onaylandığını teyit etti

Uydu fotoğrafları İran'ın radar sisteminin vurulduğunu gösteriyor