'Eşitsizliğin Bedeli' hem Amerika hem de Avrupa için ağır oluyor

'Eşitsizliğin Bedeli' hem Amerika hem de Avrupa için ağır oluyor
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

New York’taki Kolombiya Üniversitesi’nden Joseph Stiglitz, son kitabı ‘Eşitsizliğin Bedeli’ ile Amerika’dan kötü haberler veriyor.

2001 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan Stiglitz, Dünya Bankası’nın Başkan Yardımcılığı ve Şef Ekonomistliği görevlerinde bulunmuştu.

Stiglitz, kitabının tanıtımı için bulunduğu Paris’ten euronews’in sorularını yanıtladı.

Giovanni Magi, euronews:

“Kitabınızda eşitsizliğin ekonomiye nasıl pahalıya patladığını gösteriyorsunuz. Eğer bu eşitsizlik trendi durdurulmazsa neler olabilir?”

Joseph Stiglitz:

“Giderek daha bölünmüş bir topluma dönüştüğümüz çok açık. Aynı zamanda daha az verimli bir ekonomiye doğru yol alıyoruz çünkü bugün Amerika’da bu eşitsizliğin olmasının ana nedenlerinden biri de fırsat eşitsizliği. Mesela fakir bir aileden gelen bir genç, kendi potansiyelini göstermek için bir şans bulamıyor, biz de bu şekilde en değerli kaynaklarımızı kaybediyoruz.

Diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri gibi çok bölünmüş bir toplum olduğunuzda, siyasi bir fikir birliğine varmak da zor oluyor. Bu da siyasetin, demokratik sürecin kırılma noktası demek. Bu aynı zamanda daha verimli bir ekonomi yaratmak için gerekli olan altyapı, teknoloji yatırımları üzerinde bir fikir birliğine, oy birliğine varılamaması demek.”

Magi, euronews:

“Sizce bu açıdan bakıldığında Avrupa’daki koşullar Amerika ile aynı mı?”

Stiglitz:

“Hayır Avrupa, Amerika’dan daha iyi. Asıl dikkat çekici olan şey, kitabımda da belirttiğim gibi, Amerika pazar gelirlerinde büyük eşitsizliklerin olduğu ancak bunu çözmek için daha az şeyin yapıldığı, vergilerden ve transferlerden sonra bu düzensizliğin tüm diğer gelişmiş sanayi ülkelerinden daha büyük olduğu bir ülke. Amerika tüm gelişmiş ülkeler arasında en az fırsat eşitliği tanıyan ülke.

Beni asıl endişelendiren unsur ise Avrupa’da kimi ülkelerin Amerika’nın izinden gidiyor olmaları. İngiltere’de çoktan bu böyle oldu bile. İngiltere, bundan 30 sene önce tüm gelişmiş OECD ülkeleri arasında ortalama bir eşitsizliğin olduğu bir ülkeydi. Bugün ise Amerika’nın arkasından ikinci sırada. İskandinavya ve Kuzey Avrupa ülkeleri gibi çok güçlü ekonomilere sahip, bunun yanında çok daha eşit bir toplumun ve fırsat eşitliğinin olduğu ülkeler de var. Ancak Avrupa’nın geri kalanı giderek daha çok Amerikan tarzına kayıyor, benim endişem de bu.”

Magi, euronews:

“Sizce Avrupa’da kimi ülkelerde uygulanan tasarruf önlemleri bu sosyal eşitsizliği arttırıyor mu?”

Stiglitz:

“Oldukça arttırıyor. Genel talebin zaten yetersiz olduğu şimdiki ekonomik trendde, tasarruf önlemlerine gitmek kötü bir karar. Kemer sıkmaya başladığınızda talep düşüyor, talep düştüğünde büyüme azalıyor, işsizlik artıyor. İşsizlik arttığında ise bir iş için rekabet daha da arttığından maaşlar düşüyor, sosyal yardımlar da kesiliyor. Yani her açıdan eşitsizlik daha vahim bir hal alıyor.”

Magi, euronews:

“Avrupa hükümetleri Euro Bölgesi’ndeki krizle nasıl mücadele etmeli?”

Stiglitz:

“Öncelikle şunu akıldan çıkarmamalıyız ki bütçe açığının ana kaynağı zayıf ekonomidir. Bunun başka bir açıklaması yoktur. Bu bütçe açığı zayıf bir ekonomi yaratmadı, zatan varolan zayıf ekonomiler sebeiyle bu bütçe açıkları oluştu. Bu sebeple ilk ele alınması gereken, büyümeyi nasıl sağlayacağımızdır. Bununla ilgili çok şey yapılabilir. Örneğin altyapı, teknoloji, eğitim alanında devlet yatırımlarını arttırmak, Avrupa Yatırım Bankası’nı genişletmek, borcu ortak bir havuz akatarmak, böylece faiz oranları da düşer ki bu da paranın bankalara büyük çekler yazmak yerine daha verimli bir işte kullanılmasını sağlar.

Magi, euronews:

“Bu durumda sizin Avrupa Merkez Baknası’nın krize müdahale etmesi taraftarı olduğunuzu söyleyebilir miyiz?”

Stiglitz:

“Evet, bu banka büyük bir fark yaratmak için yeterli kapasitenin olduğu birkaç kurumdan biri. Ama tabii ki doğru bir politika izlenmeli. En son limitsiz tahvil alımında bulunacaklarını söylediler. Sonra da ‘şartlarımız var’ dediler, ancak bu şartların neler olduğunu söylemediler. Eğer bu şartlar daha öncekiler gibiyse, kemer sıkmayı şart koşacaklar demektir. Yani bir elinizde can simidi var, onları tedavi edecek ilaç var ancak siz bunu atıp onlara zehir veriyorsunuz. Onlara ekonomik buhrana girin diyorsunuz. Seni kurtarmak için seni öldürmek zorundayım diyorsunuz. Bu çok anlamsız. Avrupa Merkez Bankasının ise yardım etmek için kapasitesi var. Ancak soru şu: yardım edecek mi?

Magi, euronews:

“Kimi bankalar kısa vadeli faiz oranlarında tüm dünyanın esas aldığı LIBOR endeksini manipüle etmekle suçlandı. Bu skandaldan nasıl bir ders çıkartmalıyız?”

05:55 Stiglitz:

“Gerçekte bankalara bu yaptıklarıyla ilgili bir emir gelmedi. Onlar güvenilmez, manipüle edilebilir mali enstrümanları yayarak tüm finansal sistemi tehlikeye attılar. Problem şu ki LIBOR endeksine bağlanmış birçok kontrat, tahvil, türev ürün var. LIBOR artı bir, LIBOR artı iki, LIBOR artı yüzde 0.5 gibi tüm bu rakamlar, oranlar manipüle edilebilir, hayali rakamlar. Peki şimdi biz, yarattığımız bu hiçbir anlamı olmayan dev mali piyasayla ne yapacağız?”

Magi, euronews:

“Politikacıların ekonomi için gerçekte ne yaptıkları ancak asıl ne yapmaları gerektiği hakkında yazdınız. Bu yazı Barack Obama’ya bir eleştiri miydi?”

Stiglitz:

“Evet maalesef. Bilirsiniz, her politikacının sınırları vardır. Ben belki neyin doğru olduğunu bilebilirim ancak diğer insanların farklı görüşleri olabilir ki siyasi süreç de farklı görüşleri tartmayı, farklı çıkarlar arasında bir uyum yakalamayı gerektirir.

Bu açıdan baktığımızda bir siyasetçi tüm bunları dikkate almak zorundadır, bunu anlayabiliyorum. Ancak sonunda bir siyasetçi tüm bu güç gruplarının karşısında durarak bütün ülkenin çıkarı neyi gerektiriyorsa o doğrultuda karar vermelidir. Ne yazık ki bu hükümet hep bir tarafın çıkarlarını daha dikkate aldı, o taraf da bankalardı.”

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Rusya ekonomisi gücünü koruyor: Batı'nın yaptırımları neden işe yaramadı?

İngiltere ve Türkiye serbest ticaret anlaşması için müzakerelere başlıyor

Tayland, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere yurt dışına bu yıl 100 bin işçi gönderecek