Merkez Bankası faiz kararını açıklayacak: Kararda belirleyici faktörler neler?

Merkez Bankası faiz kararını açıklayacak: Kararda belirleyici faktörler neler?
By Faruk Can
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Türkiye’nin gözü kulağı 13 Eylül’de gerçekleştirilecek olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında olacak. PPK’da alınan kararların ne olacağı ve karara piyasaların nasıl tepki vereceği merak konusu.

REKLAM

Türkiye’nin gözü kulağı 13 Eylül’de gerçekleştirilecek olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında. PPK’da alınan kararların ne olacağı ve karara piyasaların nasıl tepki vereceği merak konusu.

Hatırlanacağı üzere piyasaların faiz artırım beklentilerine rağmen 24 Temmuz 2018’de gerçekleştirilen PPK toplantısında politika faizi değiştirilmemişti. Ekonomide beklenen yavaşlama karara gerekçe olarak gösterilmişti. Ayrıca 2018 yıl sonuna dair tüketici enflasyonu tahmini Nisan ayı Enflasyon Raporu’na göre 5 puan, 2019 yıl sonu tahmini ise 2,8 puan yukarı yönlü güncellendi. Bu kapsamda enflasyonun 2018 yılı sonunda yüzde 13,4 olarak gerçekleşeceği, 2019 yıl sonunda yüzde 9,3’e gerileyeceği belirtildi. Alınan kararlara döviz piyasaları negatif tepki vererek TL’de değer kayıpları yaşandı. 24 Temmuz’dan beri TL’nin Dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 35’in üzerinde gerçekleşti.

Kurdaki artış zamlara neden oldu

Doğal olarak döviz kurundaki bu artış fiyatlar genel düzeyini de etkiledi. Başta ithalata dayalı ürünler olmak üzere birçok kalemde fiyat artışları yaşandı. Ağustos ayında konutta elektriğe yüzde 9,57, doğalgaza yüzde 9, sanayide elektriğe yüzde 9,26, doğalgaza yüzde 14 zam yapıldı.

Dolayısıyla yapılan zamlar ile Ağustos ayında tüketici fiyatları yüzde 2,3, üretici fiyatları ise yüzde 6,6 artış gösterdi. Yıllık bazda ise TÜFE yüzde 17,90, ÜFE yüzde 32,13 oldu. Bu oranlara göre yılsonu enflasyonun yüzde 20’in üzerinde gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılıyor. Açıklanan oranlarda, ÜFE ile TÜFE arasındaki 14 puanlık fark oldukça dikkat çekici. Bu farkın ileriki dönemlerde TÜFE’yi yukarıya çekmesi de kuvvetle muhtemel. Henüz, temmuz ayında revize edilen TCMB’nin yıllık enflasyon tahmininin bir anlam ifade etmediği anlaşılıyor. Her ne kadar ekonomide bir durgunluğun olduğu görülse de bu fiyat endekslerine olumlu yansımıyor. Bu da stagflasyon riskinin artmasına neden oluyor.

Fiyat seviyesindeki bozulmalar TCMB’nin alışılagelmişin dışında açıklama yapmasına neden oldu. Ağustos ayı enflasyonunun açıklanmasından sonra TCMB, şu açıklamayı yapmıştı:

“Son dönemde enflasyon görünümüne ilişkin gelişmeler fiyat istikrarı açısından önemli risklere işaret etmektedir. Merkez Bankası fiyat istikrarını desteklemek amacıyla gerekli tepkiyi verecektir. Bu çerçevede, daha önce yapılan iletişimle de uyumlu olmak üzere, son gelişmeler dikkate alınarak Eylül ayı Para Politikası Kurulu toplantısında parasal duruş yeniden şekillendirilecektir. Merkez Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir.”

Söz konusu açıklama, Merkez Bankasının 13 Eylül’deki toplantıda faiz artıracağına ilişkin sinyal olarak değerlendirildi. Bu güçlü açıklamadan sonra Merkez Bankasının aksi bir karar vermesi ihtimal dışında gibi görünüyor.

Bundan sonra asıl konu ne kadarlık bir faiz artırımına gidileceği yönünde. Gelinen noktada Merkez Bankası PPK kararını yönlendirecek faktörleri bir göz atalım.

Faiz kararını etkileyen bazı faktörler

1- Yılın ilk sekiz ayında artış TÜFE'de yüzde 12,29'u buldu. Gelinen seviye dikkate alındığında Merkez Bankasının henüz temmuz ayında revize ettiği enflasyon tahminlerinin tutturulamama olasılığı oldukça yüksek. Tahminler tutmayacak ama sapma ne kadar olacak bu bile çok önemli hale geldi.

2- ÜFE ile TÜFE arasındaki fark ağustos ayında yıllık bazda yüzde 14 seviyesinde gerçekleşti. Bu fark son yılların en büyük farkı olması TÜFE’nin önümüzdeki aylardaki seyri hakkında bize ipucu vermekte. Üretici maliyetlerindeki artışın tüketici fiyatlarına önümüzdeki aylarda yansıması olağan ve beklenen bir gelişme. Bu durum da TÜFE’deki artış hız kesmeden devam edeceğine işaret ediyor.

3- Merkez Bankasının politika faiz oranları, piyasa faiz oranlarının oldukça gerisinde. Merkez bankalarının para piyasalarını şekillendiren ana oyuncu olması beklenirken özellikle swap piyasaları ile politika faizleri arasında muazzam farklar bulunuyor.

4- Ağustos ayında döviz kurlarındaki dalgalanmaları frenlemek için alınan arızi önlemler kurlardaki artışı durduramadı. Alınan önlemlerin uzun vadede para piyasalarının yapısını bozma ihtimali bulunuyor. Dolayısıyla piyasa yapısını bozmadan, asıl ve beklenen para piyasası araçlarını kullanmak hayati önem arz ediyor.

5- Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) son toplantısının tutanakları, birçok Fed üyesinin muhtemelen "çok yakında" faiz artırımına ihtiyaç duyulacağı kanısında olduklarını gösteriyor. Fed’in bu yıl eylül ve aralık aylarında peş peşe faiz artırımına gitmesi bekleniyor.

6- Gelişen piyasaların genel görünümünün negatif olması. Özellikle Arjantin’de yaşanan ekonomik gelişmeler, tüm gelişen piyasaları olumsuz etkileyeceği benziyor.

7- Son dönemde en çok gündem olan konu ise TCMB’nin bağımsızlığı konusu. Uluslararası Para Fonu (IMF) Sözcüsü Gerry Rice’ın geçen hafta verdiği demeçte, Türkiye’nin güçlü bir ekonomi politikasına ihtiyacı olduğunu ve TCMB’nin fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda bağımsız hareket etmesi gerektiğini belirtmesi konunun hassasiyetini gösteriyor. Dolayısıyla bu haftaki karar bir yönden de TCMB’nin bağımsızlığının test edilmesi anlamına gelebilir.

Faiz artırım tahminleri ve kararın olası etkileri

TCMB’nin ağustos ayı enflasyon rakamları sonrasında gelen açıklaması piyasada faiz artırımının artık kaçınılmaz olduğu yönünde algılandı ve fiyatlamalar bu doğrultuda gerçekleşti. Açıklamanın ardından, geçen hafta TL, Dolar karşısında yaklaşık olarak yüzde 4 değer kazandı. Bundan sonra Merkez Bankası faiz artırmama gibi bir yolu tercih ederse film artık kopar gibi duruyor. Dahası Merkez Bankasının bundan sonraki açıklamalarının bir inandırıcılığı da kalmaz. Faiz artırmama seçeneği ihtimal dışı gibi görünüyor.

Faiz artırılacak ama ne kadar artırılacak ve bu artırıma piyasa nasıl tepki verecek, asıl merak edilen bu. Merkez Bankası son dönemde haftalık repo ihalesi yapmayarak faizi yüzde 19,25 seviyesinde tutuyor. Dolayısıyla yüzde 17,75 olan politika faizinin 150 baz puandan aşağı artırmayacağı tahmin ediliyor. Tabi piyasalarının beklentisi bu oranın çok üzerinde. Uzmanlara göre son bir hafta içerisinde fiyatlanan artışın 300-500 baz puan arasında olduğu, bunun altındaki bir artışın piyasa oyuncularını memnun etmeyeceği yönünde. 500 baz puanın altındaki her artışta döviz kurlarının tekrar yukarı yönlü hareket edeceği tahmin ediliyor. Bazı ekonomistlerin düşüncesi ise faiz artışının TL’deki kırılganlıkları bitirme adına 700-1000 baz puan aralığında olması gerektiği yönünde.

REKLAM

Elbette ki Merkez Bankasının kararı ne olursa olsun faiz artırımı tek başına işleri tamamen yoluna koyacak bir araç değil. Faiz kararından sonra piyasaların gözü, eylül ayı içerisinde açıklanması beklenen Orta Vadeli Programda olacak. Ayrıca İdlib sorunu risk faktörlerinden en önemlisi olarak karşımıza çıkıyor.

Bu hafta Türkiye ekonomisi için kırılma haftalarından biri olabilir. Dolayısıyla 7’den 70’e herkes 13 Eylül’deki PPK toplantısında alınan kararlardan etkilenecek gibi duruyor. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali “Ayşe Teyzenin ne işi var dövizle” dese de dövizdeki artışın fiyatlara yansıması herkesi ilgilendiriyor.

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Türkiye demokrasisinin 'kara lekesi' 38 yaşında

Terör içeriklerini kaldırmaları için Facebook, Twitter ve Google'a 1 saat süre

REKLAM
Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Merkez Bankası'ndan yılın ilk faiz kararı: Yüzde 24'lük oran değişmedi

Merkez Bankası beklenen faiz kararını açıkladı

Türk Lirası'ndaki değer kaybı sürüyor, Dolar 6.70'in üstünde