Doğu Akdeniz'de sondaj faaliyetleri: 6 başlıkta bilmeniz gereken her şey

Yavuz Sondaj Gemisi ve ona refakat eden askeri gemi
Yavuz Sondaj Gemisi ve ona refakat eden askeri gemi
© 
By Rengin Arslan
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Türkiye bir yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Rus S-400 füzelerinin alımı ardından tarihinin en sıkıntılı dönemine girerken, Avrupa Birliği (AB) ile “mülteci anlaşması” ipliği ile bağlı olan hassas ilişkiler ise Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri nedeniyle yaptırım kararıyla karşılandı

REKLAM

Türkiye bir yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Rus S-400 füzelerinin alımı ardından tarihinin en sıkıntılı dönemine girerken, Avrupa Birliği (AB) ile “mülteci anlaşması” ipliği ile bağlı olan hassas ilişkiler ise Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri nedeniyle yaptırım kararıyla karşılandı.

Aynı zamanda Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması, Ankara’nın NATO içindeki ve Batılı müttefikleri arasındaki yerini sorgulatıyor. Öte yandan Moskova ile yaşadığı bölgesel anlaşmazlıklar bu alışverişin etkisini sınırlı hale getiriyor.

Türkiye stratejik konumunun da etkisiyle bölgesel etki alanını genişletmeye çalışırken bugüne kadar yaşadığı irili ufaklı bütün anlaşmazlıkları ve izolasyonu gün yüzüne çıkaran, kendisine müttefik bulamadığı yeni bir kriz ile karşı karşıya.

Zira Doğu Akdeniz havzasındaki sondaj faaliyetleri nedeniyle, Avrupa Birliği’nden Çin’e kadar pek çoklarının iştahını kabartan potansiyel doğal gaz ve petrol kaynakları konusunda Türkiye ilişki içinde olduğu veya olmadığı bütün tarafların tepkisini topladı.

Ancak bütün bu tepkilerin ortasında Türkiye’nin jeopolitik avantajı dikkat çekici. Eğer bu heyecan verici enerji kaynağı komşular arası alışverişin ötesinde uluslararası pazara açılacaksa bunu yapmanın en az maliyetli yolu özellikle Levant havzasındaki kaynakların Ceyhan yoluyla Avrupa’ya ulaştırılması.

Ancak politik anlaşmazlıkların devam etmesi bölge ülkeleri için daha pahalı başka rotaların maliyet açısından makul olup olmadığını aramaya daha çok itecektir.

Doğu Akdeniz krizi nasıl gelişti?

2000’lerin başında Doğu Akdeniz’de zengin doğal gaz ve petrol yataklarının bulunduğunu gösteren araştırmaların ardından bölgeye kıyısı olan ülkeler ve Kıbrıs Rum Yönetimi Münhasır Bölge Anlaşmaları yapmaya başladı. Türkiye’nin hukuksuz olarak nitelediği bu anlaşmaların ilki Rum tarafı ve Mısır arasında 2003 yılında imzalandı. Türkiye bu anlaşmaları Birleşmiş Milletler’e taşıdı.

Kıbrıs, 2007 yılında ilan ettiği 13 parselde doğal gaz arama faaliyetlerini sürdürüyor. Buna karşılık olarak Türkiye, adanın kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) arama ruhsatları verdi.

Rum yönetiminin arama faaliyetleri için izin verdiği şirketlerden biri olan ABD’li enerji devi ExxonMobil’in 2018 yılının sonunda Kıbrıs açıklarında dünyada son iki yılda bulunan en büyük üçüncü doğal gaz kaynağını ortaya çıkardıklarını duyurmasının ardından kriz tırmanmaya başladı.

Türkiye’nin 2018 yılında İtalyan enerji şirketi Eni’nin bir sondaj gemisinin faaliyetlerini engellemesi ise yine krizin önemli aşamalarından biri oldu.

Doğu Akdeniz enerji kaynakları Türkiye için neden önemli?

Türkiye doğal gaz ihtiyacının yüzde 98’ini başta Rusya olmak üzere, İran, Azerbaycan ve farklı ülkelerden ithal ediyor. Türkiye Rusya’ya bağımlılığını kademe kademe azaltmaya çalışsa da hala doğal gaz ihtiyacının yarısını bu ülkeden karşılıyor. Türkiye’nin doğal gazda dışa bağımlılığı göz önüne alındığında Doğu Akdeniz’deki bu potansiyel Ankara için yaşamsal önem taşıyor.

Taraflar ve ittifaklar

Güney Akdeniz birbirleriyle ihtilaf içinde olan çok sayıda kıyıdaş devlete ev sahipliği yaparken, ülkeler yeni ittifaklarla bu husumetin, enerji kaynaklarının kullanımının önüne geçmeye çalışıyor. Mısır ve İsrail arasında yapılan, daha önce benzeri görülmemiş doğal gaz anlaşması bunlardan biri.

Bunun yanı sıra Ürdün ve Mısır arasında da doğal gaz ticaret anlaşması var.

Ülkeler arasında bu ve benzeri yapılan ikili anlaşmaların yanı sıra, bölgedeki enerji stratejisi kapsamında atılan en büyük adım, Akdeniz’e kıyısı olan yedi ülkenin, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır’ın bu yılın başında oluşturduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu oldu.

Bu forumun amacı bölgesel bir doğal gaz piyasası oluşturmak ve rekabetçi fiyatlar sunabilmek için altyapı maliyetlerini azaltmak olarak tanımlandı.

Türkiye’nin bu ittifak içinde yer almaması, Ankara’yı bölgesel ittifakların dışına iten veya Ankara’nın bölgesel politikaları nedeniyle dahil olamadığı bir adım olarak görülüyor. Gaz Forum’un merkezi Ankara’nın 2013 yılındaki askeri darbeden bu yana ilişkilerinde ağır bir diplomatik kriz yaşadığı Kahire’de bulunuyor. Gaz Forumu resmi olarak bütün ülkelere açık, ancak eylül ayında Kahire’de yapılan toplantıda, Türkiye, Lübnan ve Suriye’den temsilciler yer almadı.

Türkiye'ye uluslararası tepki

Türkiye’nin dış politikasında bugün önemli ağırlığa sahip olan ABD, Avrupa Birliği ve Rusya, Ankara’nın Doğu Akdeniz’de attığı bu adımlara farklı düzeylerde tepki verdi.

Bu bağlamda en sert tepki Güney Kıbrıs’ın da bir parçası olduğu Avrupa Birliği’nden geldi. Türkiye’ye yaptırım uygulama kararı alan AB, Türkiye ile üst düzey temasları ve Kapsamlı Hava Taşımacılık Anlaşması müzakerelerini askıya alacak, Türkiye'nin AB'den 2020'ye kadar alması öngörülen 145.8 milyon euroluk mali fonlarda kesintiye gidecek.

REKLAM

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Morgan Ortagus, Yavuz sondaj gemisinin bölgeye gönderilmesini “provakatif” olarak nitelemişti.

S-400 hava savunma sistemlerinin alımının ardından Rusya ile yapılan bu pahalı işbirliğinin bölgede olumlu bir yansıması olup olmayacağı merak edilirken Moskova da Türkiye’ye faaliyetlerinde destek vermeyen bir açıklama yaptı.

S-400’lerin teslimatından birkaç gün önce Rusya Dışişleri’nden yapılan yazılı açıklamada, “Bir başka Türk araştırma gemisinin de Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesine girdiği haberlerinin ardından, bölgedeki gelişmeleri kaygıyla izliyoruz. Kıbrıs'ın egemenliğinin ihlâl edilmesinin, Kıbrıs sorununa kalıcı, adil ve uygulanabilir bir çözüm için şartların sağlanmasına yardımcı olmayacağına inanıyoruz” denildi.

Türkiye bugüne kadar hangi adımları attı?

İlk olarak Barbaros Hayreddin Paşa sismik arama gemisi Nisan 2017’de Doğu Akdeniz’e gönderen Türkiye 2019’un başından itibaren bölgedeki faaliyetlerini yoğunlaştırdı.

Türkiye ilk sondaj gemisi Fatih’i geçen mayıs ayının başında adanın batısına gönderdi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki bu kritik hamlesini duyuran Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Kıbrıs Türk halkını yok sayan, siyasi eşitliği temelden yok sayan ve Kıbrıs Türk halkının iradesini yok sayan bir çözümü bizim kabul etmemiz mümkün değil” demişti.

REKLAM
T.C. Milli Savunma Bakanlığı/Twitter

Bundan sonra ikinci hamle Haziran ayının sonunda Yavuz Sondaj gemisinin gönderilmesiyle geldi. Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı yaptırım uygulama kararını vermesini ardından ise Oruç Reis sismik araştırma gemisi Akdeniz’e doğru yola çıktı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu AB yaptırımlarıyla ilgili “Eğer Türkiye'ye yönelik böyle kararlar alırsanız, faaliyetlerimizi artıracağız, 4. gemiyi de en kısa zamanda göndereceğiz" diye konuşmuştu.

Çavuşoğlu Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarını koruyacağını ilan ederken, AB yaptırımlarını da “Çok ciddiye almaya gerek yok” diye değerlendirdi.

Hangi ülke hangi doğal gaz yataklarına ve rezervlere sahip?

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'nun araştırmalarına göre, Doğu Akdeniz’deki Levant bölgesi yaklaşık olarak 1,7 milyar varil petrol ve 3,45 trilyon metreküp doğal gaz potansiyeline sahip. Levant bölgesi İsrail, Lübnan ve Suriye’nin kıyıdaş olduğu 83 bin kilometrekarelik bir alanı kapsıyor.

Bunun yanı sıra Doğu Akdeniz’de halihazırda bulunmuş doğal gaz yatakları da mevcut. Bunun en büyüğü Mısır’a ait Zohr doğal gaz sahası. Doğal gaz rezervinin 849 milyar metreküp büyüklüğünde olduğu tahmin ediliyor.

İsrail ise kendi münhasır ekonomik bölgesi içinde Tamar doğal gaz sahasına sahip. Bin 700 metre derinlikte bulunan rezervde 280 milyar metreküp doğal gaz olduğu tahmin ediliyor.

REKLAM

Kıbrıs Rum Yönetiminin İsrail adına arama çalışmalarını yürüten Noble Energy'ye verdiği ihaleyle bulunan ilk doğal gaz rezervi olan Afrodit sahasının 129 milyar metreküp kapasiteli olduğu tahmin ediliyor.

Bunun yanı sıra yine Kıbrıs Rum Yönetimi Glaucus-1 isimli sahada ilk tespitlere göre 142 ile 227 milyar metreküp aralığında büyüklüğe sahip bir doğal gaz rezervi tespit ettiklerini açıkladı.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Brüksel'de Türkiye'ye sondaj çalışmaları nedeniyle ek yaptırım girişimleri

Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias: Başbakan Miçotakis Türkiye'ye 'zeytin dalı' uzattı ama...

Dünya Bankası, Türkiye'ye ilave 18 milyar dolar finansman sağlayacak