Kürt sorununa yeni çözüm arayışı tartışması: Demirtaş ile HDP arasında makas açılıyor mu? | Söyleşi

Kürt Meselesi'ne yeni çözüm arayışı - Kılıç ile söyleşi
Kürt Meselesi'ne yeni çözüm arayışı - Kılıç ile söyleşi © euronews
© euronews
By Dilek Gul
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Yeni kurulan partilerin, (DEVA ve Gelecek Partis) Kürt meselesine yönelik çözüm önerileri ve HDP’nin cezaevinde olan eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın son günlerde yaptığı açıklamalar Kürt sorununu daha da tartışılır hale getirdi. Peki, Kürt sorununda çözüm arayışları yeniden mi gündemde?

REKLAM

'Kürt sorununda yeni bir demokratik çözüm arayışı mı var?' sorusu yeniden gündemde. Halkların Demokratik Partisi (HDP) geçtiğimiz günlerde bu amaçla dokuz maddelik strateji hattı ve tutum belgesi açıkladı. Burada, demokratik bir anayasa, çoğulcu ve özgürlükçü demokratik parlamenter sistem ve çözümü esas alan toplumsal uzlaşmaya vurgu vardı.

Yeni kurulan partilerin (DEVA ve Gelecek Partisi) çözüm önerileri ve HDP’nin cezaevinde olan eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın son günlerde yaptığı açıklamalar sorunu daha da tartışılır hale getirdi. Hatta öyle ki Demirtaş’in yeni bir parti ya da insiyatif kuracağı iddiaları bile söylendi.

"HDP dışında herhangi bir arayışta adımın geçmesi bile beni üzer, hatta öfkelendirir’’ diyen Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret eden HDP’nin mevcut eş başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da "HDP ile Demirtaş arasında bir ayrılığın söz konusu olmadığı” mesajını verdiler.

Peki, bütün bu gelişmeleri nasıl okumak lazım, Kürt sorununa yeni bir çözüm arayışı mı geliyor?

Kürt sorunu üzerine çalışmalar yürüten ve 'devlet içindeki derin güçlerin barışı nasıl engellediğini' yeni kitabı ''Yeni Derin Devlet'' ile anlatan gazeteci-yazar Ecevit Kılıç’a göre bu yönde işaretler var.

Kürt meselesinin çözümü için bir arayış var. Ancak bu arayış eskisi gibi devlet merkezli değil. Kürt sorununa siyaseten bir arayış var. Öncelikli olarak ise seçim endeksli bir çözüm çabası söz konusu.
Ecevit Kılıç
Gazeteci-Araştırmacı Yazar

“Ama bu arayış eskisi gibi devlet merkezli değil. Kürt sorununa siyaseten bir arayış var. İktidar bloğunu da kapsayan siyasi aktörler nezdindeki bir arayış. Öncelikli olarak olası bir erken seçim endeksli bir çözüm çabası olduğunu görmek mümkün. Selahattin Demirtaş geçen ay yaptığı ‘81 milyon birbirimize inanalım, kenetlenelim’ şeklinde bir açıklama yaptı. Bu açıklama ve peşine gelen “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ona sorulan bu iş nasıl çözülürün yanıtı gibi duruyor. HDP ve Kürt siyasal hareketinin diğer unsurlarından Demirtaş’ın açıklamasından hemen sonra peş peşe açıklamalar geldi. 'Muhatap Öcalan’dır' diye. Yani bir şey yapmak istenilirse gidilecek adresin Öcalan olduğunu söylediler."

Kürt meselesi nasıl çözülür sorusu Öcalan'a yine mi soruldu?

Aynı zamanda Kürt sorunuyla ilgili akademik çalışmalaryapan ve doktora tezi de bu sorunla ilgili olan Kılıç, devlet görevlileriyle Öcalan arasındaki görüşmelerin her dönem devam ettiğini ve aynı sorunun İmralı’ya yani Öcalan’a da sorulma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyor.

“Türkiye’ye getirildiğinden bu yana devlet görevlilerinin rutin bir şekilde İmralı’ya gittiği bilinen bir gerçek. Sadece müzakerelerin yapıldığı İmralı, Oslo ve Çözüm süreçlerinde değil her dönem bu ziyaretler var. Bu nedenle Demirtaş’a sorulduysa, Öcalan’a da sorulma ihtimali yüksek. Ama Öcalan’ın yanıtını, ne dediğini bilmiyoruz. Sorulmamış da olabilir. Demirtaş’ın ise açıklama ve yazılarıyla ortaya koyduğu bir perspektif var. Ancak Demirtaş’ın açıklamasından sonra HDP’nin bütün isimlerinin ayrı ayrı ‘muhatap Öcalan’dır’ açıklamaları ve sosyal medyadaki kampanya bir sorun olduğunu bize gösterdi. Normalde en ufak bir haksızlık olduğunda, sorun çıktığında HDP tamamen sahipleniyor Demirtaş’ı. Ama açıklamalarına en ufak bir destek gelmedi HDP’den. Bu sırada da hükümete yakın medyada Demirtaş’ın yeni parti kuracağı iddiası ve bunu kimin lehine yaptığı şeklinde iddialar yer aldı. Bunlar aslında bir tür ön kesmeydi. Aslında yeni bir sol partiye ihtiyaç olduğu ve bunun liderliği için de Demirtaş’ı işaret eden HDP’den istifa eden Ahmet Şık’tı. Sonunda da partinin eş başkanları, Demirtaş’a gitti. Elbette normal bir ziyaret olarak görmek mümkün değil. Muhtemelen de “Ne oluyor” sorusunu sordular Demirtaş’a. Sızan bilgiler de bu yönde.”

Sol vekiller ile HDP arasındaki makasın açılması durumda, bu vekiller Canan Kaftancıoğlu çizgisinin ağır bastığı bir CHP’ye gidebilir mi? Ya da CHP’nin bu çizgisindeki isimler ile HDP’nin sol vekilleri yeni bir partide biraraya gelir mi? Demirtaş da buraya gider mi? Bunlar uzak ihtimaller gibi görünse de gerçekleşmesi şaşırtıcı olmaz.

Kılıç’a göre her ne kadar Demirtaş “HDP benim ruhumdur” dese de, Demirtaş ile HDP arasındaki makas açılma ihtimali hala var. “Nereye kadar açılabilir bu makas” sorumuza verdiği yanıt ise ilginç bilgiler içeriyor.

“Yeni parti kurma iddiası pek gerçekçi değil. Olsa bile başarı şansı yok. Şunu kabul etmek lazım; Kürt siyasal hareketinin merkezi İmralı yani Öcalan’dır. İmralı’nın onayının olmadığı ya da yol vermediği bir yapının başarılı olması zor. Lider olma şansı da yok. Elbette Demirtaş siyasi bir aktördür. Özgün de bir ağırlığı var. Ama zeminden koptuğu andan itibaren HDP tabanı açısından çok bir şey ifade etmeyeceği de apaçık ortada. Kürt sorununu çözme adına hareket etse bile. Ama Demirtaş ile HDP arasındaki makas gittikçe açılabilir. Daha da açılırsa nereye kadar gidebilir? HDP tabanından ikinci bir parti çıkmaz. Zaten HDP’de uzun süredir bir tartışma var; Kürt sorunu önceliklidir diyenler ile demokrasi sorunu daha önemlidir diyen iki ayrı çizgi var. İkincisini diyenler “Önce demokrasi sorunu çözelim sonra Kürt sorunu çözülür” diyenler zaten Öcalan isminin ön planda olmasından fazlasıyla rahatsız. Bunlar ağırlıklı soldan gelen vekiller. Ama Demirtaş’ın “HDP benim ruhumdur” sözünü kopuş olmayacağı şekilde okumak gerekir. Hatta geri adım bile görülebilir. Parti kurmak iddialarıyla ilgili değil ama HDP’siz politika belirleme arayışı için. Sol vekiller ile HDP arasındaki makasın açılması durumda, bu vekiller Canan Kaftancıoğlu çizgisinin ağır bastığı bir CHP’ye gidebilir mi? Ya da CHP’nin bu çizgisindeki isimler ile HDP’nin sol vekilleri yeni bir partide biraraya gelir mi? Demirtaş da buraya gider mi? Bunlar uzak ihtimaller gibi görünse de gerçekleşmesi şaşırtıcı olmaz.”

Devlet, iktidar ve muhalefet Kürt sorununda etnik temelli bir politika yürüten ve Öcalan diyen bir HDP istemiyor.

Kılıç, aslında hem devlet hem iktidar hem de muhalefetin HDP’ye ilgili aynı şeyi istediğini söylüyor. Bunu da “HDP’siz bir siyaset”, daha doğrusu “Mevcut çizgideki bir HDP’siz” olarak açıklıyor.

‘’Üç de HDP’den farklı bir siyaset istiyor. Kürt sorununda etnik temelli bir politika yürüten HDP istenmiyor. Öcalan diyen bir HDP istenmiyor. Devlet ve iktidarın söylemi belli zaten. Terörle arana mesafe koy diyorlar. Aynı şeyi muhalefet de istiyor. Çünkü mevcut siyaset atmosferinde HDP ile yan yana gelemiyorlar. Yerel seçimde örtülü bir ittifak başarı getirdi. Ancak olası bir erken seçimde aynı yöntem pek olası görünmüyor. Demirtaş’ın Kürt sorunsuz çıkışlarını biraz böyle okumak lazım. HDP’nin yapmadığını bir anlamda Demirtaş yapıyor. HDP’yi demokrasi ittifakı dediği bloğun içine dahil edecek hamleler yapıyor. Meral Akşener ile kahvaltı hamlesi gibi. ”

Kılıç: Dolmabahçe fotoğrafı mutabakatın değil, anlaşmazlığın ilanıydı

Ağırlıklı olarak devlet ile Kürt siyasal hareketi arasındaki barış görüşmeleri üzerinden araştırmalar yapan Kılıç, Dolmabahçe’deki fotoğrafın mutabakat değil mutabakatsızlığın, anlaşmazlığın ilanı olduğunu savunuyor.

“1999’da Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle aslında bir müzakere süreci başladı. PKK’dan ciddi kopmaların olduğu, dağılma ihtimalinin bile bulunduğu bir dönemdi. Öcalan’la bütün görüşmeleri askerler yapıyordu ve satranç tahtasından farksızdı masa. Ve Öcalan mektuplar üzerinden örgütü önce sınır dışına çekti, sonra da örgüt toparlandı ve 2004’te saldırılara yeniden başladı. Bu dönem aslında PKK’nın dağdan tamamen indirilme fırsatı sunuyordu. Öcalan’ın sorgusuna ve devamındaki görüşmelere sadece askerler değil de Kürt sorununa hakim diğer devlet görevlileri ve bürokratlar da katılmış olsaydı belki bu mümkün olurdu. 2008-2011 yılları arasındaki Oslo süreci ise bugüne kadar yapılan görüşmelerde barışa en çok yaklaşıldığı dönemdir. Başarısızlığın nedeni devlet içindeki derin güçlerin düzenlediği operasyonlar. En başta da demokratik alanda siyaset yapan Kürt siyasetçilere yönelik yapılan KCK operasyonları engel oldu. 2013-2015 arasında yapılan ve büyük bir heyecan yaratan ve yine bir o kadar destek bulan Çözüm Süreci ise iki tarafın yani devlet ile Kürt siyasal hareketin anlaşamaması üzerine bitti. Sorunu nasıl ve nelerle çözecekleri üzerinde anlaşamadılar. Yani çözümün içeriği ve bu içeriğin hangi mekanizmalarla çözüleceği üzerinde anlaşmaya varamadılar. Suriye’de ortaya çıkan yeni durum bunu daha da derinleştirdi. O nedenle Dolmabahçe’deki hükümet temsilcileriyle HDP’li vekillerin ortak basın toplantısı aslında mutabakatın ilanı değildi. Süreç açısından zorunluluktan yapılan toplantıydı. Arka planına bakınca mutabakatın değil mutabakatsızlığın yani anlaşmazlığın ilanıydı. Zaten o gün iki farklı açıklama yapıldı. Hükümet temsilcilerinden Kürt sorunu eksenli olmayan demokratikleşme bazlı bir ses çıktı. HDP heyeti bambaşka bir açıklama yaptı. İçinde yine Kürt sorunu yoktu. “

Çözüm artık Suriye, hatta Irak’taki durumun da kısmi olarak yer aldığı ve devamında Türkiye’deki Kürtlerin de sorunlarını kapsayacak bir bütünlükle gelebilir. Çünkü devlet artık meseleye içeride güvenlik, dışarıda da ulusal güvenlik sorunu olarak bakmayı tercih ediyor.

Kürt sorunu nasıl çözülür? Önümüzdeki dönemde böyle bir ihtimal var mı? Ak Parti tekrar yeni bir çözüm süreci başlatır mı? Yoksa Ak Parti sonrası mı çözülür? Kılıç’a göre çözüm masasının kurulması eskisi gibi kolay değil.

“Geçmişteki çözüm arayışları başarısızlıkla sonuçlanmış olabilir ama hepsi çok değerli. Büyük bir birikim bıraktı gelecek için. Kürt sorununun nasıl çözülemediği. Daha da önemlisi nasıl çözülebileceği konusunda. Ama artık eskisi gibi bir çözüm süreci veya eskisi gibi bir çözüm masası düşünmek mümkün değil. Bunun temel faktörü de Suriye’deki denklemdir. Çözüm artık Suriye, hatta Irak’taki durumun da kısmi olarak yer aldığı ve devamında Türkiye’deki Kürtlerin de sorunlarını kapsayacak bir bütünlükle gelebilir. Çünkü devlet artık meseleye içeride güvenlik, dışarıda da ulusal güvenlik sorunu olarak bakmayı tercih ediyor. PKK’nın önceliği de bu dönemde açık, aynı şekilde Suriye. Örgüt bazlı veya Suriye bazlı çözüme baktığımızda iktidarda kimin olduğu sanki fark etmeyecek. Bunun için devletin paradigmalarını değiştirmesi gerekiyor. Diyelim ki ilk seçimde iktidara CHP-İyi Parti ittifakı geldi, Suriye’deki Kürt yapılarıyla ilgili devlet politikasını değiştirebilecekler mi? Hiç sanmıyorum. “

REKLAM
Ak Parti iktidarına kadar hep şunu savunmuşumdur; Cumhuriyet tarihi yeniden yazılmalı. Ama öteki görülen iki kesim lehine. İslamcılar ve Kürtler.

Bu durumun aynı zamanda ülke içinde sorunun çözümünde HDP’yi diğer Kürt siyasal hareketi unsurlarından daha belirleyici bir aktör haline getirdiğini vurgulayan Kılıç, doğru adım atılması halinde ilk seçimde HDP’nin iktidarın ikincil ama önemli bir parçası olabileceğine dikkat çekiyor.

“HDP şu anda Kürtlerin dil, sosyal, ekonomik ve yönetimsel talepleriyle ilgili yani kısacası Kürt sorunuyla ilgili Türkiye’de belirleyici aktör. Hem de az önce anlattığım atmosferden dolayı silahların gölgesi olmadan. Buradaki esas belirleyici de tabanının oyları. Yerel seçimde bu gücün belirleyiciliği görüldü. Asıl ülkenin iktidarını belirleyecek seçimde tercih yapmak durumunda kalabilir. O tercih de gerçekten iktidarı, iktidarın bir parçası olmayı getirebilir. Ak Parti iktidarına kadar hep şunu savunmuşumdur; Cumhuriyet tarihi yeniden yazılmalı. Ama öteki görülen iki kesim lehine. İslamcılar ve Kürtler. Neden iktidar sırası Kürtlere gelmesin?"

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Kobani eylemleri soruşturması: 6 yıl sonra 82 kişiye gözaltı kararı

Bu ülkede boş bulduğunuz evin kilidini kırıp yerleşmek suç değil

'Döner diplomasisi': Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier Türkiye ziyaretine İstanbul'dan başlıyor