Euronews Türkçe'ye konuşan Gelecek Partisi'nden (GP) üst düzey isimler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talep etmesi halinde Davutoğlu'nun Suriye konusunda çaba gösterebileceğini bildirdi.
Suriye'nin kuzeyindeki muhalif militanlarla Devlet Başkanı Beşar Esad'ın idaresindeki askeri güçler arasında yeniden çatışmaların görüldüğü bir dönemde, Türkiye'nin Suriye politikasında önemli bir pay sahibi olan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 12 Aralık 2019'da kurduğu ve genel başkanlık yaptığı Gelecek Partisi'nden üst düzey kaynaklar, isimlerinin saklı tutulması kaydıyla Euronews Türkçe'ye açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu, 2 Aralık Pazartesi günü gazeteci Cüneyt Özdemir'in yayınına katıldı ve Türkiye'nin en uzun sınırını (877 kilometre) paylaştığı Suriye'de yaşanan olaylara ilişkin, "Esad, küstahça, sayın Erdoğan'ın çağrılarına, cevaplar verdi. Şimdi bu küstah cevapların, bir anlamda, bedelini ödüyor" dedi.
Ayrıca Esad'ın "kendi halkıyla savaşmayı tercih ettiğini" öne süren Davutoğlu, son günlerde muhalif militanların eline geçen Halep'in "Suriye'nin mezhepçi rejimine karşı olduğunu" iddia etti.
"Gereken çabayı gösterebilir"
Euronews Türkçe'ye konuşan Gelecek Partisi'nden kaynaklar, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "görev vermesi halinde" Davutoğlu'nun bu talebi değerlendirebileceğini ve Suriye için "gereken çabayı gösterebileceğini" söyledi.
Bir kaynak, "İleri ki dönemlerde Cumhurbaşkanı da ihtiyaç duyarsa, Genel Başkan da böyle bir aktarımı gerekli bulursa, pekala görüşme gerçekleşebilir" ifadelerini kullandı.
Şu ana kadar "Ahmet Davutoğlu üzerinden Suriye'de bir girişimde bulunulmasına yönelik bir talebin gelmediğini" belirten bir ikinci kaynak, böyle bir arzunun olması halinde Davutoğlu'nun "aksiyon alabileceğini" belirtti.
"Dışişleri Bakanlığı ile temas halinde"
Aynı kaynak, Gelecek Partisi Genel Başkanı'nın Ankara'daki Dışişleri Bakanlığı ile "temaslarını sürdürdüğünü" de açıkladı.
Davutoğlu, 22 Kasım Cuma günü Irak'ın kuzeyindeki Duhok kentinde düzenlenen Ortadoğu'da Barış Konferansı'na katılmış, burada Irak Dışişleri Bakanı Fuat Hüseyin, Irak'taki Türkmenlerin temsilcileri ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) eski başkanı Mesud Barzani ile bir araya gelmişti.
Davetin Dışişleri Bakanlığı kanalıyla yapıldığını belirten aynı kaynak, Davutoğlu'nun gerekli bilgilendirmede bulunarak Duhok'a gittiğini, görüşmeler sırasında hazırladığı, "tavsiyeler içeren bir raporu" Ankara ile paylaştığını aktardı.
Kaynaklar, bu yönde bir talebin olması ve genel başkanlarının uygun görmesi halinde benzer bir çalışmanın Suriye'de de yapabileceğini söyledi.
Davutoğlu'nun Gazze raporu
Yine Hamas militanlarının İsrail sınırını aşıp yüzlerce insanı öldürdüğü, bazı sivillerin rehin alındığı ve İsrail'in Gazze'yi işgaliyle devam eden 7 Ekim olaylarıyla ilgili ilk günlerde Davutoğlu'nun bir rapor hazırladığını ve bunu İslam İşbirliği Teşkilatı'nın üye ülkeleri ve Ankara'daki hükümet yetkililerine 'açık çağrı' olarak ilettiğini söylediler.
Euronews Türkçe, 11 Kasım 2023 tarihli "çağrının" bir örneğine ulaştı.
Burada Davutoğlu'nun Ankara'ya ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın üye ülkelerine, "İsrail ile ilişkilerde normalleşme adımlarının ve ticari ilişkilerin derhal durdurulması", "1967'deki uygulamaya benzer şekilde İsrail'in ambargo kapsamına alınması", "Bölge ülkelerinin hava sahalarını varış noktası İsrail olan uçuşlara kapatması", "İsrail'e petrol sevkiyatının dondurulması" gibi tavsiyelerinin yer aldığı 12 madde bulunuyor.
İsrail ile Gazze Şeridi'ni yöneten Hamas arasındaki çatışmalar, 7 Ekim tarihinde tekrar alevlendi.
İsrail sınırını aşıp baskın yapan Hamas militanları, 7 Ekim'de düzenledikleri saldırıda çoğu sivil olmak üzere yaklaşık 1.200 kişiyi öldürdü ve 250 kadar kişiyi de rehin aldı. Bu rehinelerin yaklaşık yarısı, Kasım ayında bir hafta süren ateşkes sırasında İsrail tarafından tutulan Filistinli mahkumlarla takas edilerek serbest bırakıldı.
İsrail, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun derhal ateşkes ilan edilmesini öngören kararına rağmen Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısından bu yana Gazze'ye yönelik saldırılarını ve sivil katliamlarını sürdürürken, uluslararası kınamalarla karşı karşıya kaldı.
Gazze'deki sağlık yetkililerine göre, 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 44.000'den fazla Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 100.000 kişi de yaralandı. Nüfusun yüzde 90'ı yerinden edildi.
Harabeye dönüşen Gazze'nin pek çok bölgesinde gıdaya, temiz suya ve ilaca ulaşmak hala çok zor.
Güney Afrika'nın açtığı bir dava kapsamında İsrail, Uluslararası Adalet Divanı'nda (International Court of Justice - ICJ) soykırımla suçlanıyor.
Güney Afrika'nın İsrail'e karşı açtığı davaya müdahillik beyanını sunan ülkeler arasında, Türkiye ile birlikte Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya yer alıyor.
Mahkeme, Başbakan Netanyahu yönetiminin, 6 Mayıs tarihinde işgal edilmeden önce bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güneydeki Refah kentindeki faaliyetlerini derhal durdurmasına hükmetmişti.
Son olarak geçtiğimiz haftalarda, UCM, Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı. UCM'nin 124 üye devleti var ve bunların hepsi mahkeme tarafından verilen tutuklama emirlerini yerine getirmekle yükümlü. Bu da Netanyahu ve Gallant'ı bu ülkelerden herhangi birine seyahat etmeleri halinde tutuklanma riskiyle karşı karşıya bırakıyor ve diplomatik özgürlüklerini önemli ölçüde kısıtlıyor.
Suriye
Davutoğlu, 2009'dan 2014'e kadar Dışişleri Bakanı olarak çalışmış ve Türkiye'nin Suriye politikasının belirlenmesinde rol üstlenmişti.
Suriye krizinin başlangıcında Beşar Esad'a reform yapması ve halkın taleplerine karşılık vermesi çağrısında bulundu.
2011 yılında Esad yönetimi ile yapılan yoğun diplomatik görüşmelerde Türkiye, şiddetin durdurulması ve siyasi reform sürecinin başlatılması için baskı yaptı. Ancak Şam bu çağrılara olumlu yanıt vermedi.
Şam'ın reform çağrılarına direnişi ve muhalefeti şiddetle bastırması sonrasında Türkiye, Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı yaptığı günlerde Suriye muhalefetini desteklemeye başladı.
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Suriye Ulusal Koalisyonu gibi muhalefet gruplarına diplomatik, lojistik ve insani yardım sağlandı.
Çatışmaların büyümesiyle milyonlarca Suriyeli mülteci Türkiye'ye sığındı. Türkiye, kapılarını açarak açık kapı politikası izledi ve mülteciler için büyük kamplar inşa etti.
Aynı günlerde uluslararası toplumdan mülteci krizine destek talep edildi, ancak beklentilerin tam anlamıyla karşılanmadığı sık sık dile getirildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık yaptığı 5 Eylül 2012'de, AK Parti'nin genişletilmiş grup toplantısında, "İnşallah biz en kısa Şam'a gideceğiz, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha'yı okuyacak, Emevi Camii'nde namazımızı da kılacağız" ifadelerini kullanmıştı.
Sonrasında Ahmet Davutoğlu'na atfedilen bu sözle ilgili Gelecek Partisi Başkanı, 2019'daki bir konuşmasında, "Böyle bir ifadem yok. Kimin söylediğini herkes biliyor. Algı operasyonu yapılarak bütün bunlar bizim üzerimize yakıştırılıyor" dedi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın Aralık 2023 tarihli bir açıklamasında, Türkiye'de 3,2 milyon Suriyeli mülteci olduğunu söyledi.
Suriye'de sekiz yıl aradan sonra 27 Kasım sabahı erken saatlerde Halep ilinin batı kırsalında bir şok saldırısı başlatan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki muhalif militanların, Beşar Esad hükümeti güçleriyle çatışmaları Cumartesi de gece boyunca sürdü.
Halep'in batı kırsalından merkeze doğru ilerleyen militanlar, yol boyunca onlarca köy ve kasabanın kontrolünü ele geçirirken, 29 Kasım Cuma gecesi Halep'in merkezi de dahil olmak üzere büyük kısmını aldıklarını ileri sürmüştü.
Aynı zamanda İdlib'in de stratejik öneme sahip Serakib ilçesinin kontrolü muhaliflerin eline geçmişti. Esad güçleri, Şam-Halep bağlantısını sağlayan M4 karayolu ile Lazkiye'den Halep'e uzanan M5 karayolunun birleştiği noktada yer alan ilçeden çekilme kararı almıştı.
Türkiye son olayların neresinde?
Türkiye, 2018'den beri HTŞ'yi terör örgütü olarak tanımlıyor.
HTŞ liderliğindeki son saldırının ardından Türkiye'den ilk resmi açıklamayı yapan kişi ise Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli oldu. Keçeli Cuma günü X'te, "Sınırımızın sıfır noktasında bulunan İdlip ve mücavir bölgede sükunetin muhafazası ülkemiz açısından öncelikli bir meseledir. 2017 yılından bu yana, İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’yle ilgili bazı mutabakatlar tesis edilmiştir. Türkiye, taraf olduğu mutabakatların gereğini hassasiyetle yerine getirmektedir," diye yazdı.
Keçeli ayrıca, hükümet güçlerinin İdlib'e yönelik operasyonlarını da eleştirerek, "İdlib’e yönelik son dönemdeki saldırıların, Astana mutabakatlarının ruhuna ve işleyişine zarar verecek boyuta ulaştığı ve ciddi sivil kayıplara yol açtığı konusunda gerekli uyarıları çeşitli uluslararası platformlarda yapmış ve bu saldırıların durdurulması gerektiğini kayda geçirmiştik. Nitekim, son günlerde yaşanan çatışmalar, bölgedeki gerginliğin istenmeyen şekilde artmasına sebep olmuştur," dedi.
Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme görüşmeleri, 2023 ortasında durma noktasına gelmiş ve Ankara ile Şam son dönemde görüşmelerin yeniden canlanması için bazı şartlar ileri sürmeye başlamıştı.
AP'ye göre cumartesi günü Suriye devlet televizyonunda yorumcular, Türkiye'yi, isyancıların Halep ve İdlib'de ilerlemesini desteklemekle suçladı.
Ankara'nın son saldırılara ilişkin tepkisi ise "diplomatik" çerçevede kalmaya devam ediyor. Keçeli, "Gelişmeleri, Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğüne atfettiğimiz önem ve terörle mücadeleye verdiğimiz öncelik çerçevesinde çok yakından takip ediyoruz," dedi.
2 Aralık Pazartesi günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi ile bir araya gelen Hakan Fidan ise, Suriye'deki olaylara ilişkin şu açıklamayı yaptı:
"Suriye'deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olacaktır. Bu Suriye ile ilgili gerçekleri anlamak istemeyenlerin sığındığı bir sığınaktır, hatadır."