Her yıl binlerce kişiyi etkileyen ciddi ve yaygın bir hastalık olan Alzheimer hakkında Nöroloji ve Elektronörofizyoloji Uzmanı Melek Özarslan ile konuştuk. İşte, Alzheimer hakkında bilmeniz gereken her şey.
Dünya genelinde milyonlarca kişiyi etkileyen Alzheimer hastalığının kesin tedavisi henüz bulunamamış olsa da arkasındaki nedenleri hedef alarak hastalığın ilerleyişini yavaşlatmak ve yaşam kalitesini artırmak mümkün.
Halk arasında bunama olarak bilinen Alzheimer, yaşlanma ve beyin dokusundaki yıkım nedeniyle ortaya çıkan, kazanılmış yeteneklerin kaybına yol açan bir hastalık olarak tanımlanıyor.
Demans ise beyni etkileyen, yaşla ve zamanla kötüleşen bir dizi nörolojik rahatsızlığı tanımlamak için kullanılan genel bir terim.
Alzheimer, demansın sık görüldüğü hastalıklardan biri olurken, Alzheimer hastalığı tüm demansların yüzde 60'ından fazlasını oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ-WHO) göre, demans hastalarının sayısının 2050’de 152 milyona ulaşması beklenirken, bunun yüzde 60 ile 70 arasındaki bir bölümünü Alzheimer hastaları teşkil edecek.
Euronews'a konuşan Nöroloji ve Elektronörofizyoloji Uzmanı Dr. Melek Özarslan, "Demans, kişinin işlevselliğini etkilemeye yeni başladığı en hafif aşamadan, kişinin günlük yaşamın temel aktivitelerinde yardım için tamamen başkalarına bağımlı olması gereken en şiddetli aşamaya kadar bazen yavaş bazen de hızlı bir şekilde değişiyor. Alzheimer hastalığı, en sık görülen demans tipi olup önce hafızayı ve düşünme becerilerini ve en sonunda hayati görevleri dahi yerine getirememe ile sonuçlanabilir," dedi.
Demansın nedenlerinin, beyinde meydana gelebilecek değişikliklerin türlerine bağlı olarak değişebileceğini de sözlerine ekleyen Nöroloji uzmanı, Alzheimer'ın "kader" olmadığını vurguladı.
Türkiye ve dünyadan veriler
Türkiye Alzheimer Derneği'nin 2023 verilerine göre, ülkede yaklaşık 600.000 aile Alzheimer hastalığı ile mücadele ediyor.
65 yaş üstü nüfusun hızla artmasıyla birlikte, demans ve Alzheimer hastalarının sayısında da artış gözlendi.
Alzheimer hastalığı, kadınlarda daha sık görülüyor. 65 yaşından sonra her altı kadından 1'i Alzheimer hastası olurken, erkeklerde bu oran 11'de bir.
DSÖ tarafından 2022'de açıklanan verilere göre, dünya genelinde 55 milyon Alzheimer hastası bulunuyor. Bu sayının 2030'da 78 milyona, 2050'de ise 139 milyona ulaşması bekleniyor.
Her yıl dünya genelinde Alzheimer hastalarına 10 milyon yeni vaka ekleniyor.
Alzheimer, küresel çapta en çok ölüme neden olan hastalıklar sıralamasında yedinci olarak kabul ediliyor.
Alzheimer's Disease International (ADI) tarafından yayınlanan 2024 Dünya Alzheimer Raporu'na göre, halkın yüzde 80'i demansın yaşlanmanın normal bir parçası olduğunu düşünüyor, bu oran 2019'da yüzde 66 idi.
Küresel demans algılarını ve tutumlarını inceleyen kapsamlı bir çalışma olan bu rapor, 166 ülkeden 40.000'den fazla kişinin katıldığı bir anketin sonuçlarını ve 24 uzman makalesini içeriyor.
Rapor ayrıca, demansla yaşayan kişilerin yüzde 88'inin ayrımcılığa maruz kaldığını ortaya koydu.
Bakıcıların ve genel halkın yüzde 90'ından fazlası, demans için hastalığı değiştiren bir tedavi mevcut olsaydı teşhis konulmasını teşvik edeceklerini söylüyor.
Alzheimer'ı kim buldu?
Hastalık ilk kez 1906'da psikiyatrist ve patolojist Alois Alzheimer tarafından tanımlandı.
1906'da Dr. Alzheimer, alışılmadık bir akıl hastalığından ölen bir kadının beyin dokusunda değişiklikler tespit etti. Hastanın semptomlar arasında hafıza kaybı, dil sorunları ve uygun olmayan davranışlar da bulunuyordu. Birçok anormal küme (şimdi amiloid plaklar olarak adlandırılıyor) ve karışık lif demetlerine (şimdi nörofibriler veya tau, düğümler olarak adlandırılıyor) rastladı.
Beyindeki bu plaklar ve düğümler hala Alzheimer'ın başlıca özelliklerinden bazıları olarak kabul ediliyor.
"Ancak beyindeki değişiklikler, semptomlar ortaya çıkmadan on yıl veya daha uzun bir süre önce başlayabiliyor," diyen Özarslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Alzheimer'ın bu çok erken evresinde, beyinde amiloid plaklar ve tau düğümleri oluşturan anormal protein birikimleri de dahil olmak üzere toksik değişiklikler meydana geliyor. Daha önce sağlıklı olan nöronlar işlevini yitirirken, diğer nöronlarla bağlantılarını kaybedip ölüyor. Alzheimer'da birçok başka karmaşık beyin değişikliğinin de rol oynadığı düşünülüyor."
"Aslında Alzheimer hastalığı nöronların değil onları besleyen glial hücrelerin harap olmasından kaynaklanıyor. Hasar ilk olarak beynin hafıza oluşturmada önemli olan kısımları olan hipokampüs ve kortekste meydana geliyor gibi görünüyor. Daha fazla nöron öldükçe, beynin ek kısımları etkileniyor ve küçülmeye başlıyor. Alzheimer'ın son evresinde, hasar yaygın ve beyin dokusu önemli ölçüde küçülmüş oluyor."
Hafıza sorunlarının genellikle Alzheimer ile ilişkili bilişsel bozukluğun ilk belirtilerinden olduğunu belirten Özarslan, "Hafıza sorunları olan bazı kişilerde hafif bilişsel bozukluk (MCI) adı verilen bir durum vardır ve bu kişilerde yaşlarına göre normalden daha fazla hafıza sorunu vardır ancak semptomları günlük yaşamlarını etkilemez. Zaman ilerledikçe hareket zorlukları ve koku alma duyusuyla ilgili sorunlar da MCI ile ilişkilendirilmiştir. MCI'li yaşlı kişilerde Alzheimer geliştirme riski daha yüksektir ancak bazıları normal bilişsellik hali ile devam edebilir," dedi.
Alzheimer'ın ilk belirtilerinin kişiden kişiye değişiklik gösterdiğini söyleyen Özarslan, "Birçok kişi için, kelime bulma, görme/mekansal sorunlar ve bozulmuş muhakeme veya yargılama gibi bilişsel işlevlerin hafıza dışı yönlerinde gerileme, hastalığın çok erken evrelerine işaret ediyor olabilir," diye ekledi.
"Araştırmacılar, MCI'li kişilerin ve Alzheimer'a yakalanma riski daha yüksek olabilecek bilişsel olarak normal kişilerin beyindeki erken değişiklikleri tespit etmek için biyobelirteçlerin (beyin görüntülerinde, beyin omurilik sıvısında ve kanda bulunan biyolojik hastalık belirtileri) incelenmesi gerekir."
Alzheimer hastalığının evreleri
Alzheimer kötüleştikçe, insanlar daha fazla hafıza kaybı ve diğer bilişsel zorluklar yaşıyor. Sorunlar arasında "kaybolma, faturaları ödemede sorun yaşama, soruları tekrarlama, normal günlük görevleri tamamlamanın normalden daha uzun sürmesi ve kişilik ve davranış değişikliklerinin" yer aldığını belirten Nöroloji uzmanı, "İnsanlara genellikle bu aşamada teşhis konuyor," diyor.
"Bu aşamada, dil, muhakeme, bilinçli düşünce ve sesleri ve kokuları doğru şekilde algılama yeteneği gibi duyusal işlemeyi kontrol eden beyin bölgelerinde hasar meydana gelir. Hafıza kaybı ve kafa karışıklığı daha da kötüleşir ve insanlar ailelerini ve arkadaşlarını tanımada sorun yaşamaya başlar. Yeni şeyler öğrenemeyebilir, giyinmek gibi çok adımlı görevleri yerine getiremeyebilir veya yeni durumlarla başa çıkamayabilirler," diyen Özarslan, bu aşamadaki kişilerde halüsinasyonlar, sanrılar ve paranoya görülebileceğini ve dürtüsel davranabileceklerini belirtti.
"Cinsel isteklerde artma yada azalma, saldırganlık ya da ajitasyon görülebilir."
Şiddetli Alzheimer'ı olan kişilerin iletişim kuramadığını ve bakımları için tamamen başkalarına bağımlı olduklarını söyleyen Özarslan, "Son dönemde ise vücut kapandığı için kişi zamanının çoğunu veya tamamını yatakta geçirebilir," dedi.
Alzheimer'ın en büyük gizemlerinden birinin neden büyük ölçüde yaşlı yetişkinleri etkilediği olduğuna dikkat çeken Nöroloji uzmanı, "Bilim insanları beyindeki yaşa bağlı değişikliklerin nöronlara nasıl zarar verebileceğini ve Alzheimer hasarına katkıda bulunmak için diğer beyin hücresi türlerini nasıl etkileyebileceğini öğreniyor. Bu yaşa bağlı değişiklikler arasında beynin belirli kısımlarının atrofisi (küçülmesi), iltihaplanma, kan damarı hasarı, serbest radikaller adı verilen dengesiz moleküllerin üretimi ve mitokondriyal işlev bozukluğu (bir hücre içindeki enerji üretiminin bozulması) yer alıyor," ifadelerini kullandı.
Çoğu durumda, Alzheimer'ın tek bir genetik nedeni olmazken, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerle birlikte birden fazla genden etkilenmesi muhtemel. Genetik varyasyonlar olarak adlandırılan genlerdeki değişiklikler, bir kişinin hastalığa yakalanma riskini artırabiliyor veya azaltabiliyor.
"Bilim insanları şu anda Alzheimer ile ilişkili 80'den fazla genetik bölge biliyor. Alzheimer ile ilişkili genetik varyantlardan şimdiye kadar sadece üçünün hastalığa neden olduğu biliniyor. Nadiren de olsa, birisi bu genlerden birinin (APP, PSEN1 veya PSEN2) değiştirilmiş bir versiyonunu miras aldığında, büyük ihtimalle 65 yaşından önce ve bazen çok daha erken Alzheimer hastalığına yakalanacaktır," diyen Özarslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Down sendromlu kişilerde Alzheimer hastalığının daha erken yaşlarda gelişme riski de daha yüksektir. Down sendromu, amiloid öncü proteini üreten APP genini taşıyan fazladan bir 21. kromozoma sahip olmaktan kaynaklanır. Bu proteinin çok fazla olması beyinde beta-amiloid plaklarının birikmesine yol açar."
"Tahminler, Down sendromuyla yaşayan kişilerin yüzde 50'sinin veya daha fazlasının 50'li ve 60'lı yaşlarda ortaya çıkan semptomlarla Alzheimer hastalığına yakalanacağını göstermektedir. Farklı genlerdeki değişiklikler, diğer biyomedikal, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerle birlikte Alzheimer'ın potansiyel olarak gelişmesinde rol oynayabilir."
Sağlık, çevresel ve yaşam tarzı faktörleri
Araştırmalar, genetik faktörlerin ötesinde bir dizi faktörün Alzheimer'ın gelişiminde ve seyrinde rol oynayabileceğini öne sürüyor. Örneğin, bilişsel gerileme ile kalp hastalığı, felç ve yüksek tansiyon gibi damarsal durumlar ve diyabet ve obezite gibi metabolik hastalıklar arasındaki ilişki mevcuttur.
Uygun beslenme, fiziksel aktivite , sosyal etkileşim ve zihinsel olarak uyarıcı uğraşlar, insanların yaşlandıkça sağlıklı kalmalarına yardımcı olmakla ilişkilendirilmiştir. Bu faktörler ayrıca bilişsel gerileme ve Alzheimer riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
Alzheimer nasıl teşhis edilir?
Doktorlar, hafıza sorunları yaşayan bir kişinin Alzheimer olup olmadığını belirlemeye yardımcı olmak için çeşitli yöntem ve araçlar kullanıyor.
Alzheimer'ı teşhis etmek için şunlar yapılıyor:
• Kişiye veya yakınına genel sağlık durumu, reçeteli ve ilaçların kullanımı, beslenme, geçmişteki tıbbi sorunlar, günlük aktiviteleri yürütme becerisi, davranış ve kişilikteki değişiklikler hakkında sorular sormak.
• Hafıza, problem çözme, dikkat, sayma ve dil becerilerinizi ölçen testler yapmak.
• Sorunun diğer olası nedenlerini belirlemeye yardımcı olmak için kan, idrar ve diğer standart tıbbi testler istemek.
• Kişinin semptomlarına depresyonun veya başka bir ruh sağlığı durumunun neden olup olmadığını veya katkıda bulunup bulunmadığını belirlemek için testler uygulamak.
• Enfeksiyondan şüphelenilirse beyin omurilik sıvısı örneği alarak Alzheimer ve buna bağlı demanslarla ilişkili protein düzeylerini ölçmek için kan testleri istemek.
• Alzheimer tanısını desteklemek veya semptomların diğer olası nedenlerini elemek için BT, MRI veya PET (pozitron emisyon tomografisi) gibi beyin taramaları yapmak gerekir.
"Bu testler, kişinin hafızasının ve diğer bilişsel işlevlerinin zaman içinde nasıl değiştiği hakkında doktorlara bilgi vermek için tekrarlanabilir," diyen Özarslan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hafıza ve düşünme sorunları olan kişiler, semptomlarının Alzheimer'dan mı yoksa felç, tümör, Parkinson hastalığı, uyku bozuklukları, ilaçların yan etkileri, enfeksiyon veya başka bir demans türü gibi başka bir nedenden mi kaynaklandığını öğrenmek için muayene olmalı. Teşhis Alzheimer ise hastalığın sürecinde mümkün olduğunca erken tedaviye başlamak günlük işlevselliğin bir süre korunmasına yardımcı olabilir."
"Erken teşhis ayrıca ailelerin gelecek için plan yapmasına yardımcı olur. Finansal ve yasal konularla ilgilenebilir, olası güvenlik sorunlarını ele alabilir, yaşam düzenlemeleri hakkında bilgi edinebilir ve destek ağları geliştirebilirler."
Alzheimer'ın şu anda bir tedavisi olmasa da, hastalığın altta yatan nedenlerini hedef alarak hastalığın ilerlemesini tedavi etmek için ilaçlar ortaya çıktığını vurgulayan Özarslan, "Ayrıca bazı kişilerde hafızayı ve düşünme becerilerini geçici olarak iyileştirebilecek veya stabilize edebilecek ve belirli semptomları ve davranış sorunlarını yönetmeye yardımcı olabilecek ilaçlar da bulunuyor," dedi.
Yine ADI raporuna göre, küresel olarak insanların yüzde 25'inden fazlası, demansı önlemek için hiçbir şey yapılamayacağını düşünüyor. Bu oran 2019'da yüzde 20 iken, düşük ve orta gelirli ülkelerde yüzde 37'ye yükselmiş durumda.
Alzheimer'lı kişilerde uykusuzluk, depresyon, anksiyete, ajitasyon ve diğer davranışsal ve psikolojik semptomlar da yaşanabileceğinin altını çizen Nöroloji uzmanı, "Bilim insanları bu semptomların neden ortaya çıktığını araştırmaya devam ediyor ve bunları yönetmek için yeni ilaçlar ve ilaç dışı stratejiler araştırıyorlar. Araştırmalar, bu semptomların tedavi edilmesinin Alzheimer'lı kişilerin kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlayabileceğini ve ayrıca bakıcılarına yardımcı olabileceğini gösteriyor," ifadelerini kullandı.
"Antidepresanlar, antipsikotikler ve anti-anksiyete ilaçları Alzheimer'lı bazı kişiler için faydalı olabilir ancak uzmanlar bu ilaçların yalnızca stresli durumlardan kaçınmak gibi fiziksel ve duygusal rahatlığı teşvik etmek için diğer stratejiler denendikten sonra kullanılması gerektiği konusunda hemfikir," diye ekledi.
Fiziksel, duygusal ve finansal maliyet
Alzheimer hastalarının bakımı önemli fiziksel, duygusal ve finansal maliyetleri de beraberinde getiriyor.
"Günlük bakımın talepleri, aile rollerindeki değişiklikler ve bir bakım tesisine yerleştirme kararları zor olabilir," diyen Özarslan, bu noktada National Institute on Aging (NIA) gibi kurumların etkili olabileceğini vurguluyor.
NIA, demansla yaşayanlar ve bakıcıları için bakım ve yaşam kalitesini iyileştirmek amacıyla programları, stratejileri, yaklaşımları ve diğer araştırmaları değerlendirme çabalarını destekliyor.
Hastalık hakkında yeterince bilgi sahibi olmanın uzun vadede önemli bir strateji olduğunu belirten Özarslan, "Ailelere Alzheimer'ın çeşitli evreleri ve zor davranışlarla ve diğer bakım zorluklarıyla başa çıkma yolları hakkında eğitim veren programlar yardımcı olabilir. İyi başa çıkma becerileri, güçlü bir destek ağı ve dinlenme bakımı, bakıcıların Alzheimer'lı sevdiklerine bakmanın stresini yönetmelerine yardımcı olabilir. Örneğin, fiziksel olarak aktif kalmak da fiziksel ve duygusal faydalar sağlıyor," dedi.