Tutuklananlar arasında albay, yarbay, binbaşı ve yüzbaşı rütbelerine sahip muvazzaf askerler bulunuyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 15 Temmuz darbe girişimiyle bağlantılı olarak 23 Mayıs Cuma günü haklarında gözaltı kararı verdiği 63 muvazzaf askerden 61'inin Pazartesi günü tutuklandığı bildirildi.
Tutuklananlar arasında albay, yarbay, binbaşı ve yüzbaşı gibi çeşitli rütbelere sahip muvazzaf askerler bulunuyor.
Başsavcılığın Gülen yapılanmasına yönelik aldığı gözaltı kararı sonrası İstanbul merkezli yürütülen operasyonda 62 asker gözaltına alınmış, bir şüpheli hakkında arama çalışmaları devam etmişti.
Anadolu Ajansı'nın (AA) aktarımına göre, soruşturmada, şüphelilerin haberleşme amacıyla kamuya açık yerlerdeki büfe, market, fatura ödeme noktası gibi yerlerde kurulu kontörlü sabit hatları ve ankesörlü telefonları kullandıkları tespit edildi. Bu yöntemle yapılanmanın sivil sorumlularıyla irtibat kurdukları belirlendi.
Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada, söz konusu yapılanmanın hâlâ 'anayasal düzene en büyük tehdidi' oluşturduğu belirtilirken, yapılanmaya bağlı ve deşifre edilemeyen askeri personel sayısının, darbe girişimine katılanlardan daha fazla olduğu ifade edildi.
Savcılığın açıklamasına göre, şüpheli askerlerden 8’i Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 13’ü Jandarma Genel Komutanlığı, 36’sı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 6’sı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na mensup.
23 Mayıs'ta haklarında gözaltı kararı çıkarılan 63 kişinin 4’ü albay, 8’i yarbay, 12’si binbaşı, 15’i yüzbaşı ve 24’ü astsubay rütbelerini taşıdığı öğrenildi.
Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen 62 muvazzaf askerden 61’i çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Hükümetin Gülen tarafından işletilen bazı eğitim kurumlarını kapatması, polis ve yargıdaki Gülencilerin Erdoğan hükümetine karşı yolsuzluk iddialarının peşine düşmesinin ardından bozuldu.
Darbe girişiminin Türkiye'de otoriter eğilimlerin hızlanmasına katkıda bulunduğu görüşü de uluslararası alanda sıkça yer alıyor.
17-25 Aralık ve FETÖ / PDY
17-25 Aralık süreci, Türkiye'de bir kesim tarafından yolsuzluk operasyonu olarak, bir kesim tarafından da hükümeti devirme teşebbüsü olarak tanımlanan ve 7 Şubat 2011 Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kriziyle başlayan AK Parti-Gülen yapılanması çatışmasının resmiyete döküldüğü zaman dilimini ifade ediyor.
17 Aralık 2013 sabahı, "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" gibi suçlamalarının yöneltildiği çok sayıda kişi, dönemin Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatı ile gözaltına alınmıştı.
Gülen yapılanması, 1999 yılından öldüğü 20 Ekim 2024 tarihine kadar Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) yaşamış olan Fetullah Gülen tarafından kuruldu ve Türkiye'de "Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" olarak tanımlanıyor.
Şeffaflık konusunda ilk günden beri pek çok eleştirinin hedefinde olan Gülen yapılanması, Türk hükümeti içinde bir "paralel yapı" kurmakla, üniversite sınav sorularını çalmakla, yapılanmaya sert eleştiriler yönelten Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nu öldürmekle, Yarbay Ali Tatar'ın intihar etmesine neden olan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk gibi "kumpas davaları" düzenlemekle, Hrant Dink suikastini gerçekleştirmekle, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini organize etmekle ve pek çok diğer kriminal eylemle suçlanıyor.
Yapılanma hakkındaki ilk dava 1999 yılında açılmıştı. Savcı, hazırladığı iddianamede mensupların ve yapılanmanın lideri konumundaki Gülen'in "anayasal sistemi değiştirerek yerine İslami esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu" gerekçesiyle hapis istemi ile dava açmıştı.
2013 yılında AK Parti'nin Gülen yapılanmasıyla ilişkilerinin bozulmasının ve bilhassa 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından yapıya karşı açılan davalarda çok sayıda kişi cezaevine gönderildi.
Gülen yapılanmasına yakınlığı ile bilinen bazı milyarder iş insanlarının cezaevine girmemesine karşılık alt düzey mensupların cezaevine girmesi ve olağanüstü hal döneminde Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yoluyla işlerinden edilmesi de sıkça eleştirilere konu oldu.
Konuyla alakalı eski AK Parti milletvekili Şamil Tayyar, bir "FETÖ borsası" olduğunu ve yeterli miktarda rüşveti veren iş insanlarının cezaevine girmediğini iddia etmişti.
Tayyar, "Milyon dolarlar dönüyor. Ben bunu söylüyorum. Evet. İtirafçı adı altında iş adamlarını serbest bırakıyorlar. Türkiye’nin birçok yerinde var bu" demişti.