İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, örgütün hâlâ 'anayasal düzene en büyük tehdidi' oluşturduğu belirtilirken, örgüte bağlı ve deşifre edilemeyen askeri personel sayısının, darbe girişimine katılanlardan daha fazla olduğu ifade edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Cuma günü Gülen yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 15 Temmuz 2016'da darbe girişiminde bulunmakla suçlanan bir grupla bağlantılı oldukları gerekçesiyle 63 muvazzaf askeri personel hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
İstanbul merkezli olmak üzere toplamda 36 ilde yapılan eş zamanlı operasyonlarda 56 şüpheli gözaltına alındı. Savcılıktan yapılan açıklamada dört albayın da aralarında bulunduğu şüphelilerin kara, deniz, hava kuvvetleri ile jandarma birimlerinden olduğu belirtildi.
Savcılığın açıklamasına göre, şüpheli askerlerden 8’i Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 13’ü Jandarma Genel Komutanlığı, 36’sı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 6’sı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na mensup.
Gözaltı kararı çıkarılan 63 kişinin 4’ü albay, 8’i yarbay, 12’si binbaşı, 15’i yüzbaşı ve 24’ü astsubay rütbelerini taşıdığı öğrenildi.
Bu kişilerin Türkiye tarafından Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak adlandırılan yasa dışı bir grupla bağlantılı oldukları iddia ediliyor.
Savcılıktan yapılan açıklamada, "63 şüpheli hakkında İstanbul ve 35 farklı ilde bugün saat 06.00 itibarıyla eş zamanlı olarak uygulanmak üzere İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne verilen talimat gereği yakalama ve gözaltı icrasına başlanmış olup gelişmelerden bilgi verilecektir," denildi.
Örgütün lideri Fethullah Gülen, 1999 yılından bu yana sürgünde yaşadığı ABD'de Ekim 2024'te ölmüştü.
Temmuz 2016'da Türk hükümetini devirmek amacıyla Ankara ve İstanbul'da sokaklara dökülen darbe girişimcisi askeri birlikler yaklaşık 290 kişinin ölümüne neden oldu.
Savaş uçakları parlamento binasını ve cumhurbaşkanlığı sarayını bombalarken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tatil beldesi Marmaris'te bulunuyordu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile o dönemde Genelkurmay ikinci başkanı olan -şu anki Milli Savunma Bakanı- Orgeneral Yaşar Güler darbe girişiminde rehin alınan üst düzey yetkililerdi.
Darbe girişiminin ardından ordu, polis, yargı ve diğer devlet kurumlarında yapılan tasfiyelerde on binlerce kişi tutuklandı. Gülen'e bağlı okullar, işletmeler ve medya kuruluşları kapatıldı.
'Devletin bekasına yönelik en büyük tehdit'
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, telefon görüşmeleri yoluyla gözaltı kararı verilen şüphelilerin tespit edildiği belirtildi.
Açıklamada örgütün hâlâ “anayasal düzene en büyük tehdidi” oluşturduğu belirtilirken, örgüte bağlı ve deşifre edilemeyen askeri personel sayısının, darbe girişimine katılanlardan daha fazla olduğu ifade edildi.
"Fetullahçı Terör Örgütü'nün Türk Silahlı Kuvvetlerimiz içerisine sızmış ve halen tamamı deşifre edilemeyen mensuplarının sayıca darbe girişimine katılanlara oranla daha fazla olduğu, bu yönüyle terör örgütünün devletimizin anayasal düzeni ve bekası açısından halen en büyük tehlikeyi ihtiva eden terör örgütü konumunda bulunduğu," ifadesine yer verildi.
Savcılık açıklamasında şüphelilere yönelik kesin suçlamalar belirtmedi ve başarısız darbe girişiminden bu yana toplamda 25 bin 801 askeri şüphelinin gözaltına alındığını açıkladı.
Hükümetin Gülen tarafından işletilen bazı eğitim kurumlarını kapatması, polis ve yargıdaki Gülencilerin Erdoğan hükümetine karşı yolsuzluk iddialarının peşine düşmesinin ardından bozuldu.
Darbe girişiminin Türkiye'de otoriter eğilimlerin hızlanmasına katkıda bulunduğu görüşü de uluslararası alanda sıkça yer alıyor.
17-25 Aralık ve FETÖ / PDY
17-25 Aralık süreci, Türkiye'de bir kesim tarafından yolsuzluk operasyonu olarak, bir kesim tarafından da hükümeti devirme teşebbüsü olarak tanımlanan ve 7 Şubat 2011 Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kriziyle başlayan AK Parti-Gülen yapılanması çatışmasının resmiyete döküldüğü zaman dilimini ifade ediyor.
17 Aralık 2013 sabahı, "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" gibi suçlamalarının yöneltildiği çok sayıda kişi, dönemin Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç'in talimatı ile gözaltına alınmıştı.
Gülen yapılanması, 1999 yılından öldüğü 20 Ekim 2024 tarihine kadar Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) yaşamış olan Fetullah Gülen tarafından kuruldu ve Türkiye'de "Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" olarak tanımlanıyor.
Şeffaflık konusunda ilk günden beri pek çok eleştirinin hedefinde olan Gülen yapılanması, Türk hükümeti içinde bir "paralel yapı" kurmakla, üniversite sınav sorularını çalmakla, yapılanmaya sert eleştiriler yönelten Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nu öldürmekle, Yarbay Ali Tatar'ın intihar etmesine neden olan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk gibi "kumpas davaları" düzenlemekle, Hrant Dink suikastini gerçekleştirmekle, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini organize etmekle ve pek çok diğer kriminal eylemle suçlanıyor.
Yapılanma hakkındaki ilk dava 1999 yılında açılmıştı. Savcı, hazırladığı iddianamede mensupların ve yapılanmanın lideri konumundaki Gülen'in "anayasal sistemi değiştirerek yerine İslami esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu" gerekçesiyle hapis istemi ile dava açmıştı.
2013 yılında AK Parti'nin Gülen yapılanmasıyla ilişkilerinin bozulmasının ve bilhassa 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından yapıya karşı açılan davalarda çok sayıda kişi cezaevine gönderildi.
Gülen yapılanmasına yakınlığı ile bilinen bazı milyarder iş insanlarının cezaevine girmemesine karşılık alt düzey mensupların cezaevine girmesi ve olağanüstü hal döneminde Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yoluyla işlerinden edilmesi de sıkça eleştirilere konu oldu.
Konuyla alakalı eski AK Parti milletvekili Şamil Tayyar, bir "FETÖ borsası" olduğunu ve yeterli miktarda rüşveti veren iş insanlarının cezaevine girmediğini iddia etmişti.
Tayyar, "Milyon dolarlar dönüyor. Ben bunu söylüyorum. Evet. İtirafçı adı altında iş adamlarını serbest bırakıyorlar. Türkiye’nin birçok yerinde var bu," demişti.