FAF Global, Polonya’ya taşınmasının ardından hızlı bir büyüme yaşadı. Daha önce Ukrayna merkezli ve 15 kişiyi biraz aşan bir ekipten oluşan şirket, bugün Polonya’da 500’ün üzerinde çalışan istihdam ediyor.
Polonya’ya yönelik doğrudan yabancı yatırımlar belirgin biçimde yavaşladı. 2000–2024 döneminde ortalama gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yaklaşık yüzde 3’üne denk gelen yatırım girişleri, 2024’te 29,8 milyar eurodan 13,4 milyar euroya geriledi. Bu da GSYH’ye oranla yüzde 3,7’den yüzde 1,6’ya düşüş anlamına geliyor.
Buna karşın Polonya ekonomisi hâlâ güçlü biçimde uluslararasılaşmış durumda. Ülkedeki toplam yabancı yatırım stoku, 2024 sonu itibarıyla önceki yıla göre artarak yaklaşık 332 milyar euroya ulaştı.
Yatırım hacmi bakımından en büyük pay Hollanda, Almanya ve Lüksemburg’dan gelirken; ana şirket menşei açısından Almanya, ABD ve Fransa öne çıktı.
Bu tablo içinde yeni bir sermaye kaynağı dikkat çekiyor: Türkiye. Polonya’ya yatırım yapan şirketler arasında, Avrupa merkezini bu ülkeye taşıyan Türk operasyonel destek hizmetleri sunan bir şirket olan FAF Global de bulunuyor. Bu şirketlere kısaca BPO deniyor. Şirket bugün Polonya’da, önemli bir bölümü Türk vatandaşı olan yüzlerce kişiyi istihdam ediyor.
'Polonya doğru tercih çıktı'
FAF Global Grup CEO’su Utku Sarper, Euronews’e yaptığı açıklamada Polonya pazarına giriş kararının pragmatik nedenlere dayandığını söyledi.
Sarper “Polonya yabancı yatırımcılara çok açık. Özellikle kurumsal konularda iş dostu bir ülke. Buna ek olarak güçlü bir altyapı var: Yüksek hızlı internet, modern ofisler, kaliteli binalar. Bunlar Avrupa’nın birçok yerinde eksik.”
Şirket Polonya’ya taşınmasının ardından hızlı bir büyüme yaşadı. Daha önce Ukrayna merkezli ve 15 kişiyi biraz aşan bir ekipten oluşan FAF Global, bugün Polonya’da 500’ün üzerinde çalışan istihdam ediyor.
“Ekibi 15 kişiden 500’ün üzerine çıkardığımızda, bu lokasyonun işi ölçeklendirmeyi ne kadar kolaylaştırdığı netleşti. Çalışma koşulları, ofis alanları ve ortam, insanları motive etti ve hızlı büyümemizi sağladı,” diye konuştu.
Polonya, grubun holding yapısının da merkezi haline geldi; şirketin tüm iştirakleri artık bu çatı altında faaliyet gösteriyor.
FAF Global, çevrimiçi oyun ve bahis sektörü için kurumsal operasyon hizmetleri sunuyor. Sarper’e göre modelin temelinde, operatörlerin kendi faaliyetlerinden net biçimde ayrışmak yatıyor.
“Müşterilerimizin kendi lisansları var ve platformlarını bağımsız olarak işletiyorlar. Biz onların operasyonlarına ya da oyun süreçlerine müdahale etmiyoruz; yalnızca BPO hizmeti sağlıyoruz,” dedi.
Her iş birliği ayrıntılı bir durum tespit sürecinden (due diligence) geçiyor; gelirler tamamen vergilendiriliyor ve şeffaf biçimde raporlanıyor. Sarper, bu modelin Malta, Kıbrıs, Romanya, İsveç ve Birleşik Krallık gibi pazarlarda uzun süredir yerleşik olduğunu belirtti.
“Polonya’da bu tür şirketler eskiden yaygın değildi; ancak giderek daha fazla sektör oyuncusunun bu ülkeyi tercih edeceğine inanıyorum,” diye ekledi.
AB düzenleyici istikrarı yatırımcıyı çekiyor
Sarper’e göre Polonya’nın en büyük avantajlarından biri, Avrupa Birliği üyeliğinin sağladığı düzenleyici istikrar ve öngörülebilirlik.
“İstihdam, iş hukuku, KDV, vergiler, sosyal katkılar… Her şey net biçimde tanımlı ve düzenlenmiş durumda. AB dışında bu düzeyde bir tutarlılık sağlamak zor,” dedi.
Yabancı çalışanlar için çalışma ve oturma izinleri konusunda zorluklar sürse de şirket bunu istihdam paketinin bir parçası olarak ele aldığını ve süreci etkin biçimde yönettiğini söylüyor.
Eğitim sistemi de önemli bir çekim unsuru.
Şirket kurucusu “Güçlü bir üniversite ekosistemi Polonya için büyük avantaj. Polonya’da eğitimini tamamlamak, çoğu zaman 10 yıla kadar hatta süresiz çalışma izni alma imkânı sunuyor. Bizim gibi şirketler için bu, uzun vadeli istikrarlı bir iş gücü oluşturma fırsatı,” dedi.
Şimdilik FAF Global’in Polonya’daki çekirdek kadrosu ağırlıklı olarak Türkiye’den gelen çalışanlardan oluşuyor. Bununla birlikte şirket, Portekiz ve İspanya’da yeni ofisler açarak Avrupa’daki varlığını genişletiyor; Latin Amerika, Afrika ve Ortadoğu pazarlarına hizmet verecek çok dilli ekipler kurmayı hedefliyor.
Şirketin ölçeği, Polonya kamu maliyesine de somut katkı sağlıyor. “Rakamları açıklayamam ama yalnızca vergi ve çalışan katkıları olarak Polonya’da ayda 600 bin euronun üzerinde ödeme yaptığımızı söyleyebilirim,” diyen Sarper şunu ekledi: “Bu, iş gücü piyasasına ve kamu maliyesine gerçek katkımızı gösteriyor. Bununla gurur duyuyoruz.”
'Ön cephe' AB ülkesine yatırım
Yabancı yatırımcılarla yapılan görüşmelerde güvenlik kaygıları da giderek daha fazla gündeme geliyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Polonya’nın Ukrayna ve Belarus’a yakınlığı ve NATO’nun doğu kanadındaki gerilimler, bazı çevrelerde Polonya’nın “ön cephe” ülkesi olarak görülmesine yol açıyor.
Sarper bu kaygıları kabul etmekle birlikte, sahadaki gerçekliğin çoğu zaman fazla basitleştirildiğini savunuyor.
“Elbette her zaman belli bir endişe vardır. Ancak sermaye ve yatırımlar, istikrarın ve gerçek bir güvenlik duygusunun olduğu yerlere gider,” dedi.
Jeopolitik gerilimlere rağmen büyük Avrupalı oyuncuların Polonya’dan çekilmediğine dikkat çeken Sarper, Alman, İskandinav ve Avusturyalı şirketlerin yanı sıra, temkinli ve uzun vadeli bakışlarıyla bilinen İsrailli yatırımcıların da ülkede aktif olduğunu vurguladı.
“Bunlar Avrupa’daki en büyük varlıkların sahipleri. Kalıyorlarsa, bu ülkenin geleceğine dair güven veren bir şey görüyorlar demektir,” dedi.
Sarper’e göre Polonya stratejik açıdan görece güçlü bir konumda. NATO üyesi olan ülke, Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve nüfusuna sahip; bu da ona bölgede kritik bir lojistik ve siyasi rol kazandırıyor.
“Evet, Ukrayna ve Belarus’a komşu olmak bazı riskler getiriyor — ulaştırma aksaklıkları ya da drone gibi olaylar. Ama aynı zamanda Polonya, ülkeye kimin girdiği ve kimin faaliyet gösterdiği konusunda ciddi bir kontrol sağlıyor. Bu da istikrarı artırıyor,” diyerek sözlerini tamamladı.