BP'nin yeşil dönüşüme yönelik söylemleri zaten uzun süredir çevrecilerin hedefindeydi. İklim aktivistleri bu söylemlerin pratiğe yansımadığını ve bir 'yeşil aklama' kampanyasının parçası olduğunu dile getiriyordu.
ABD'de Donald Trump'ın iktidara gelmesinin ardından dünya genelinde pek çok şirket yeşil dönüşüm hedeflerinden geri adım atıyor. Bunlar arasında iklim krizinin bir numaralı sebebi olan fosil yakıt şirketleri de var.
İngiltere merkezli petrol devi BP, bir süredir yeşil dönüşüm hedeflerini gözden geçiriyordu. Çok uluslu İngiliz şirketi, önceki CEO Bernard Looney döneminde yenilenebilir enerjiye daha fazla odaklanmayı amaçlayan yeşil bir strateji belirlediklerini savunuyordu.
Looney'in halefi Murray Auchincloss ise Çarşamba sabahı Londra'da düzenlenen bir etkinlikte yeşil hedeflerden büyük ölçüde vazgeçtiklerini açıkladı.
Öte yandan, BP'nin yeşil dönüşüme yönelik söylemleri de zaten uzun süredir çevrecilerin hedefindeydi. İklim aktivistleri bu söylemlerin pratiğe yansımadığını ve bir "yeşil aklama" kampanyasının parçası olduğunu dile getiriyordu.
Yeşil yıkama veya yeşil aklama (greenwashing) kavramı, iklim krizinde rol oynayan, başta fosil yakıt endüstrisine mensup büyük firmaların aldatıcı pazarlama teknikleriyle kendilerini çevre ve iklim dostu gibi lanse etmesi anlamına geliyor. Üstelik BP'nin bu konuda sicili bir hayli kabarık.
'Beyond Petroleum': BP'nin karbon ayak izi kampanyası
2001'de BP, yenilenebilir enerjiye geçişi belirtmek için yeşil ve sarı ayçiçeği logosunu benimseyerek "Beyond Petroleum" (Petrolün Ötesinde) şeklinde yeniden markalaştı. Buna rağmen şirket, fosil yakıt çıkarımına büyük yatırımlar yapmaya devam etti ve bütçesinin yalnızca küçük bir yüzdesi yenilenebilir enerjiye ayrıldı.
2004'te şirket bu yeni imajını pekiştirme amacıyla halkla ilişkiler firması Ogilvy & Mather'le anlaştı ve "karbon ayakizi hesaplayıcısını" tanıttı. Kampanya bireyleri kendi gündelik faaliyetlerinden kaynaklanan karbon emisyonlarını hesaplamaya yöneltti.
Karbon ayak izi her bireyin enerji tüketimi veya satın aldığı her ürün neticesinde atmosfere yayılmasına neden olduğu karbon miktarı anlamına geliyor. Bugün çevreciler arasında son derece popüler olan bu hesaplama, genellikle bireylerin yaşam tarzlarını çevreyi kirletmeyecek şekilde değiştirmesini gerektiriyor.
Öte yandan bu, petrol devlerinin sorumluluğu tüketicilere yıkma ve bireysel önlemlere indirgeme, kendi sorumluluklarının ise üzerini örtme aracı haline geldi. Nitekim 2017'de yapılan büyük ölçekli bir araştırma, BP'nin de aralarında bulunduğu 100 büyük şirketin 1980'lerden bu yana küresel emisyonların yaklaşık yüzde 70'inden sorumlu olduğunu gösteriyor.
'Mucize yakıt' diye pazarlanan mavi hidrojen
BP'nin başını çektiği bir dizi petrol devinin mavi hidrojen hamlesi de ciddi bir tartışma konusu. Söz konusu şirketler, mavi hidrojen üreterek, bunu iklim çözümü olarak sunmak istiyor ve bu hidrojen türünü "mucize yakıt" şeklinde lanse ediyor. Hatta BP, İngiltere'nin en büyük hidrojen tesisini kurmayı planlıyor.
Sektörde hidrojene üretim şekline göre belirli renk kodları atanıyor. Örneğin gerçekten de temiz ama maliyetli bir yakıt olan yeşil hidrojen, yenilenebilir enerji ve suyun elektrolizi yöntemiyle üretiliyor. Ancak fosil yakıt devleri maliyetten kaçmak için yeşil yerine, doğalgaz kullanılarak üretilen mavi hidrojene yönelip bunu temiz enerji olarak lanse etmeyi seçiyor.
Öte yandan bilim insanları mavi hidrojen üretiminin kömür yakmaktan bile daha kötü sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. Energy Science & Engineering adlı bilimsel dergide yayınlanan bir analiz, mavi hidrojenin sera gazı ayak izinin, doğalgaz veya kömür yakmaktan yüzde 20 daha fazla olduğunu göstermişti. Buna göre mavi hidrojen üretimi, dizel yakıttan da yaklaşık yüzde 60 daha fazla etkiye sahip.
BP 2021'de bu eleştirilere cevaben büyük ölçekli yeşil hidrojen projeleri başlatmayı da planladığını açıklamıştı. Ancak 2024'ün sonlarında, ekonomik zorlukları gerekçe göstererek Washington'daki Cherry Point Rafinerisi'ndeki yeşil hidrojen tesisi de dahil olmak üzere 18 erken aşama hidrojen girişimini iptal etti. Almanya'daki 100 megavatlık Lingen Yeşil Hidrojen projesi ise devam ediyor.
Karbon kredileriyle sorumluluktan kaçış
BP aynı zamanda iklim uzmanlarının giderek daha fazla eleştirdiği karbon kredileri piyasasında da önemli bir aktör. Carbon Credit bloguna göre, enerji devi 2023 itibarıyla yaklaşık 40 milyon ton karbondioksit eşdeğeri karbon kredisi satın aldı. Son dönemde BP karbon ticaretini büyük ölçüde kısa süre önce satın aldığı Finite Carbon adlı proje geliştirme firmasıyla yürütüyor.
Karbon kredileri kısaca "kirletme izni" olarak tanımlanabilir. Süreç şu şekilde işliyor: Ağaçlandırma veya güneş enerjisi yatırımı gibi gibi girişimlerle atmosferden bir ton karbondioksit eksilten projeler, bir karbon kredisi üretmiş oluyor. Üretilen bu krediler sera gazı emisyonları yüksek olan şirketler tarafından satın alınıyor. Böylelikle krediyi satın alan şirketler, neden oldukları kirliliği bir ölçüde "dengelemiş" kabul ediliyor. Buna karbon dengeleme adı da veriliyor.
Ancak iklim uzmanları ve aktivistlerine göre şirketler bu yöntemi emisyon azalma sorumluluklarından kaçmak için kullanmaya başladı. Üstelik bunu yaparken kendilerini çevre dostu olarak lanse etme olanağı da buluyorlar.
Öte yandan karbon dengeleme projelerinin önemli bir kısmı da "sahte" çıkıyor.
BP'nin sahibi olduğu Finite Carbon, ABD'nin toplam karbon kredilerinin dörtte birinden fazlasından sorumlu olup, bu kredileri milyonlarca dönümlük bir alanı korumak için kullandığını savunuyor. Şirket, arazi sahiplerinin Finite'nin programı sayesinde kesmenin yasal olduğu ağaçları kesmediklerini söylüyor.
Geçen yıl Renoster, CarbonPlan ve AlliedOffsets adlı araştırma şirketlerinin yürüttüğü bir çalışmada Finite Carbon'un toplam kredilerinin neredeyse yarısını oluşturan ve tahmini piyasa değeri 334 milyon dolar olan bu türden üç proje analiz edilmişti. Analizde ilgili bölgelerdeki ağaçların kesilme riskinin ya çok az olduğu ya da hiç olmadığı tespit edilmişti.
Guardian'ın aktardığı raporda şu sonuca varılmıştı: "Bu tür manipülasyonları 'hile' olarak değerlendiriyoruz. Bu sınırların çizilmesi, protokol kurallarından kaçınmak için tasarlanmış kasıtlı bir eylemdir."
Fosil yakıtlara yatırımı artırma kararı aldılar
2019'da çevre grubu ClientEarth, BP'ye karşı yasal şikayette bulunarak şirketin "İlerlemeye Devam" (Keep Advancing) ve "Her Yerde Olasılıklar" (Possibilities Everywhere) başlıklı reklam kampanyalarının, BP'nin düşük karbonlu enerji ürünlerini öne çıkararak halkı yanılttığını, şirketin yıllık harcamalarının yüzde 96'sından fazlasının petrol ve gaza aktarıldığını savunmuştu.
Greenpeace'in 2022'de yaptırdığı bir araştırma da şirketin daha temiz enerjiye geçiş reklamlarına rağmen enerjinin yalnızca yüzde 0,17'sini yenilenebilir kaynaklardan ürettiğini ortaya koymuştu.
Bu nedenle tüm bu sürecin sonunda BP'nin bu ay stratejisini değiştireceğini duyurması iklim savunucuları için sürpriz olmadı. Şirket, petrol ve gaz yatırımını yılda 10 milyar dolara çıkarırken, fosil yakıt üretimini azaltma yönündeki planlarından da artık açıkça vazgeçiyor.
BP'nin 2020'de açıkladığı iklim stratejisi, 2030'a kadar yenilenebilir enerjiyi hızla büyütürken fosil yakıt üretimini yüzde 40 oranında azaltma sözünü içeriyordu ki bu, sektörün en iddialı stratejisiydi. Ancak yatırımcıların enerji dönüşümünden ziyade kısa vadeli getiriye odaklanmasıyla, geçen yılın şubat ayında hedef yüzde 25'e düşürülmüştü.
Şimdiyse şirketin yeni stratejisi, 2030 itibarıyla üretimi de 2,3 milyon ila 2,5 milyon varil petrol eş değerine çıkarmayı içeriyor. Enerji devi, yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar ve biyogaz gibi enerji dönüşümü harcamalarını ise yıllık 1,5-2 milyar dolar seviyesinde tutacak. Bu miktar, şirketin daha önce enerji dönüşümü için açıkladığı yatırımların yaklaşık 5 milyar dolar altında.