İsveç Sarayı’nın turuncu ışıklarla aydınlatıldığı etkinlikte, dijital şiddetin boyutları ve ergenlik çağındaki kız çocuklarının riskleri ele alındı.
İstanbul’da İsveç Başkonsolosu Karin Hernmarck ile Fransa Başkonsolosu Nadia Fanton, Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Gün kapsamında, “Tüm Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Dijital Şiddete Son Verelim” temasıyla bir resepsiyon düzenledi. Etkinlik İsveç Sarayı’nda gerçekleşti ve 16 Günlük Aktivizm kampanyasının Türkiye ayağında dikkat çekici bir buluşma olarak kayda geçti.
Etkinliğin düzenlendiği İsveç Sarayı, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü münasebetiyle turuncu renkte ışıklandırılmıştı.
16 Günlük Aktivizm, her yıl 25 Kasım’dan 10 Aralık’a kadar sürüyor ve Birleşmiş Milletler’in 2025 küresel kampanyası bu yıl dijital şiddetin sonlandırılmasına odaklanıyor. Resepsiyonda katılımcılara kampanyanın amaçları aktarılırken, dijital dünyanın kadınlar ve kız çocukları için bir güçlendirme alanı olması gerektiği, ancak bugün birçok kişi için taciz, istismar ve kontrolün merkezi haline geldiği vurgulandı.
Etkinlikte ayrıca Elisa Fernandez Saenz, BM Kadın Birimi Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi’nin yeni Bölge Başkan Yardımcısı da konuşma yaptı.
Organizatörlerin paylaştığı veriler çarpıcı: sosyal medya platformlarında tacize uğrayanların oranı yüzde 58; kız çocuklarının büyük bölümü ilk cinsel içerikli sosyal medya tacizini 14–16 yaşları arasında yaşadığını bildiriyor; ergenlerin yüzde 40’ı ise partnerleriyle çıplak fotoğraf paylaşmayı “normal” görüyor. Bu istatistiklerin, dijital şiddetin hem yaygın hem de etkilerinin derin olduğunu gösterdiği belirtildi.
Resepsiyonda konuşanlar, ergenlik çağındaki kız çocuklarının çevrim içi ve gerçek hayatta özellikle kırılgan olduklarına dikkat çekti. Kızların erkeklere kıyasla daha erken yetişkinliğe geçiş yaptığı, bunun da onları daha erken yaşta ev içi şiddete karşı savunmasız bıraktığı ifade edildi.
Etkinlik kapsamında UN Women (BM Kadın Birimi) ile yürütülen Türkiye kampanyasının önemi vurgulandı.
Kampanya yetkilileri ve konuşmacılar, dijital şiddetle mücadelede üç ana eylem alanı çağrısında bulundu: "Hükümetler ve teknoloji şirketleri sosyal medya iş modellerini şekillendiren teknoloji tasarımı ve veri toplama uygulamalarını düzenleyerek, kadın düşmanlığının ve ayrımcılığın yayılmasını ve bundan kazanç sağlanmasını engellemeli.
Ebeveynler, eğitimciler ve toplum liderleri çevrim içi güvenlik, rıza ve saygılı ilişkiler hakkında gençlerle —özellikle erkeklerle— proaktif ve eleştirel bir şekilde iletişim kurmalı. Okullar ve gençlik programları dijital okuryazarlık ve çevrim içi güvenlik eğitimlerini müfredata dahil ederek gençlerin haklarını bilmelerini, ayrımcılık ve şiddeti tanımalarını ve kendilerini koruyabilmelerini sağlamalı."
Resepsiyon katılımcıları ayrıca, medya mensupları, sivil toplum temsilcileri ve diplomatik misyonlardan gelen konuklarla fikir alışverişinde bulunarak, kolektif eylem çağrısına destek verdi. Konuşmalar, kapsayıcı ve güvenli bir dijital alan yaratma hedefinin aciliyeti ve bunun için çok aktörlü iş birliğinin önemi üzerine yoğunlaştı.
Etkinlik, dijital şiddetin yalnızca çevrim içi bir sorun olmadığını; etkilerinin ailelere, işyerlerine ve topluluklara yayılarak hayatları derinden etkilediğini hatırlatırken, kamuoyunu ve karar alıcıları somut adımlar atmaya davet ederek sonlandırıldı.
Ayrıca katılımcılar UNITE! 2023 Kampanyası görsel çalışmasının yer aldığı el panosuna kadına karşı şiddete son teması çerçevesinde dileklerini yazdılar.