Beyaz Saray'daki yeni dönemde ABD-AB ilişkileri nasıl olacak?

Beyaz Saray'daki yeni dönemde ABD-AB ilişkileri nasıl olacak?
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied

Başkanlık seçimi öncesinde Atlantik'in iki yakasında da geleceğe dönük soru işaretleri olduğu görülüyor

Bugünkü görüntüsü savaştan çok barışı çağrıştırsa da Doğu ve Batı Almanya’nın orta yerindeki Fulda çukurluğu çok değil 40 yıl kadar önce 3. Dünya Savaşı’nın başlayabileceği muhtemel noktalardan biri olarak görülüyordu.

Buradaki askeri gözleme bölgesi “Alfa Noktası” o günlerin hatırasını yaşatması için bugün de korunuyor. Müze alanının sorumlusu Richarda Steinbach:

“Burada Alman tarihinin en sıcak noktalarından birindeyiz. Şu kulede Doğu Alman sınır koruma birlikleri pozisyon alırdı.

Sınır şuradaki beyaz yere kadar giderdi. Karşı karşıya durur gözlerinizi birbirinize dikerdiniz. NATO ve Varşova Paktı askerleri burada birbirine iki metre mesafeyle dururdu.”

Soğuk savaş dönemi boyunca Sovyet birliklerinin Batı Almanya’yı işgale kalkması ve asker sayısı 400 bine yakın olan NATO birliklerinin de buna misilleme yapmasından korkulurdu.

En büyük çekinceyse böylesi bir senaryonun nükleeer savaşa varacağı endişesiydi. Bu durum ülkeler arası bir savaşın çok daha ötesinde bir yıkıma yol açabilecek bir seçenekti.

Tabii bu hiçbir zaman olmadı. Halen eski haliyle korunan Alfa Noktası 27 yıl önce yıkılan Demir Perde’yi ve karşısındaki Avro-Amerikan işbirliğini hafızalarda taze tutuyor.

Renate Stieber Amerikan birlikleriyle birlikte memur olarak çalıştı ve o dönemde bu noktaya neredeyse her gün gelmesi gerekiyordu.

euronews:

“Buraya gelmek size neler hatırlatıyor?”

Stieber:

“Bana Amerikan askerlerinin yaptığı görevi hatırlatıyor. Kuledekileri mesela. Şu an görebildiğiniz alanları 24 saat boyunca izliyorlardı. Bu şekilde özgürlüğümüzü ve barışı korudular. Burada oldukları için bizler gece batıda rahat uyuyabildik.”

euronews:

“Kendinizi Amerikan yanlısı olarak görüyor musunuz?”

Stieber:

“Ben hep Amerikalıların yanında olacağım. Her zaman. Ne zaman onlardan bahsedilse hemen biraz agresifleşiyor, korumaya geçiyorum.”

Avrupa ile ABD arasındaki işbirliğine dönük bakışı herkes aynı ölçüde paylaşmıyor. Yakında yapılacak başkanlık seçimlerinin en güçlü iki adayından Donald Trump’a göre Avrupa’ya daha çok iş düşüyor:

“NATO ile ilgili söyleyecek çok sözüm var. Herkesin payına düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini söylemeliyim.

Onları koruyoruz, her türlü askeri korumadan yararlanıyorlar, fakat yine de Birleşik Devletler’i sömürüyorlar. Yani sizi de sömürüyorlar. Ben bunun sürmesini istemiyorum. Ödemeleri gerektiği kadarını geçmiştekiler de dahil olmak üzere ödeyecekler. Bu NATO’yü parçalar diyorlar. Bölerse de bölsün.”

Trump’a göre artık ABD’nin soğuk savaş boyunca Avrupa’nın korunmasına sağladığı katkının bedelini ödeme zamanı.

Ona göre 28 NATO ülkesinden yalnızca 4’ü, gerektiği gibi milli hasılasının yüzde 2’sini savunmaya ayırıyor.

Peki Avrupalı müttefikler bu hesap ve Trump hakkında ne düşünüyor?

Trump’ın özellikle 1949’da kurulan ve halen faaliyetlerini sürdüren NATO’nun bölünebileceği yönündeki söylemi Avrupa’da pek iyi karşılanmıyor.

İrlandalı gazeteci Judy Dempsey soğuk savaş yıllarından bugüne Avrupa güvenliği ve NATO konusundaki yazılarıyla bilinen bir isim:

“Trump’ın NATO’daki müttefikleriyle ilgili hakkaniyetli bir şekilde ödeme yapmalılar sözü doğru, fakat bu yeni bir söylem de değil. ABD yönetimine gelen birçok kişi de bunu söylemişti.

Rusya’nın Doğu Ukrayna’yı ve Kırım’ı işgalinden sonra Avrupalıların biraz daha hareketlendiği de görülüyor.

Bir de NATO için “demode” söylemi var ki… Benzer yaklaşımlardaki bu ülkelerin ittifakı neden demode olsun? Aynı tehdidi yalnızca ABD değil Avrupa ülkeleri de yaşıyor. Bu tehditler karşısındaki NATO için demode demek 1945’te yıkıntı halindeki Avrupa ile Atlantik ötesi işbirliğine demode demek gibi.

Diğer güçlü aday Hillary Clinton’a göreyse Trump’ın NATO ile ilgili yorumları onun özgür bir dünyaya uyumlu bir lider olamayacağını gösteren uzun bir listenin yalnızca bir parçası. Clinton Trump’ın yaklaşımını eleştirirken NATO’nun geleceğiyle ilgili fazla detaya girmektense kaçınıyor.

“Avrupa’dan ve Orta Doğu’dan alabileceğimiz maksimum istihbaratı almalıyız. Bunun için de müttefiklerimizle yakın işlbirliğinde olmamız gerekiyor. Donald ise bu noktaya pek önem verir gibi görünmüyor. Tarihin en uzun süreli askeri paktı olan NATO’yla, dikkatimizi teröre karşı yoğunlaştırarak çalışmaya devam edeceğiz.”

II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD Avrupa’nın yeniden inşası için Marshall yardım fonunu kurmuştu. Fon bugün de işlerliğini sürdürüyor, Sudha David-Wilp Berlin’deki başkan yardımcısı:

euronews:

“Trump kazanmasa dahi gelecek dönemde Atlantik ötesi işbirliğinin zayıflayacağı endişesi taşıyor musunuz?”

Sudha David-Wilp (US-German Marshall Fund):

“Trump uç görüşler ortaya koydu, bunu hepimiz biliyoruz. Zarar görür mü bilmiyorum ama Hillary Clinton’ın da seçilmesi durumunda Avrupa’dan daha fazla katılım isteyeceğini biliyoruz. Küresel konularda daha fazla sorumluluk almalarını ve NATO ortak savunmasına daha katılımcı olmalarını istiyor. Yani ben çok da farklı olacağını düşünmüyorum.”

Kritik dönemeç olan ABD başkanlık seçimleri öncesinde gelecek dönemle ilgili olarak Atlantik’in iki yakasında da soru işaretleri olduğu görülüyor.

NATO’nun kuruluş dönemindeki varlık sebepleriyle yoluna devam etmesi beklenmiyor. Fakat Avrupa yakasında ağır basan beklenti ABD’nin yeni başkanı kim olursa olsun aradaki bağların varlığını koruyacağı yönünde.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

TTIP serbestlik mi yoksa kölelik mi getirecek?

Del Pero: "Trump düşünülüp de söylenemeyenleri söylüyor"

Görünmez işçiler: Düşük ücretlerle Avrupa çiftliklerinde sömürülen ve tehlikeye atılan insanlar