Ticaret ilişkilerini düzene sokacak tedbirler ve iddialı bir güvenlik paktı artık masada ve Manş Denizi'nin her iki tarafında da işe koyulmak için siyasi irade hakim.
Brüksel ve Londra'da, Keir Starmer'ın yeni kurduğu hükümetinin, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini yeniden düzenlemek üzere işe koyulacağına dair umutlar yüksek.
İngiltere Başbakanı Starmer, vaat ettiği ilişkileri "sıfırlama" politikası için zemin hazırlamakta hiç vakit kaybetmedi. Temmuz ayındaki NATO ve Avrupa Siyasi Topluluğu (EPC) zirveleri yeni İngiliz başbakanı için AB'li mevkidaşlarıyla hızlı bir buluşma fırsatı oldu ve bakanları o zamandan beri ikili ilişkileri yeniden başlatmak için kıtayı dolaşıyor.
İngiltere'nin gergin AB bağlarını onarmak istediği mesajı, Temmuz ayında Berlin'deki Euro 2024 finalinde İngiltere'nin İspanya ile karşılaşması sırasında Alman ve İspanyol mevkidaşları Olaf Scholz ve Pedro Sánchez ile çektirdiği selfie'de mükemmel bir şekilde verildi.
Ancak durum değişmiş olsa da, Starmer'ın iki taraf arasındaki iş birliğini tanımlayan çerçeveleri değiştirme planlarının içeriği belirsizliğini koruyor.
Starmer seçim kampanyası sırasında, Boris Johnson'ın "berbat" Brexit anlaşması olarak nitelendirdiği anlaşmayı yeniden müzakere etme sözü verdi, ancak AB'nin tek pazarına veya gümrük birliğine yeniden katılmayı veya AB-İngiltere sınırında serbest dolaşımını yeniden sağlamayı reddetti.
Ticaret ilişkilerini düzene sokacak tedbirler ve iddialı bir güvenlik paktı artık masada ve Manş Denizi'nin her iki tarafında da işe koyulmak için siyasi irade hakim.
Bir AB diplomatı, "AB temsilcileri, yeni İngiltere başbakanıyla çok hızlı temas halindeydi," diyerek, "Bu sadece güvenlik ve savunma meselesi değil, masada konuşulacak pek çok konu var," ifadelerini kullandı.
Ticari sürtüşmelerin ortadan kaldırılması
Starmer hükümetinin ilk önceliklerinden biri, Brexit sonrası İngiliz işletmelerine yük olan bazı ticari sürtüşmeleri hafifletmek olacaktır.
Starmer, veterinerlik anlaşması olarak da bilinen ve tarımsal ticaret üzerindeki kontrol ve engelleri azaltacak yeni bir Sağlık ve Bitki Sağlığı (SPS) anlaşması müzakere etme sözü verdi.
Birleşik Krallık'ın Aralık 2020'de bloktan resmen ayrılmasından bu yana AB, İngiliz tarımsal gıda ithalatına tam sınır kontrolleri uyguladı ve AB standartlarına uygunluğu sağlamak için kapsamlı kontroller ve veteriner imzasını şart koştu. Birleşik Krallık da bu yılın Ocak ayında AB'den yapılan ithalatlara benzer kontrollerle karşılık verdi.
Bir önceki Birleşik Krallık hükümeti, hayvan ve bitki ithalatına yönelik kontrollerin işletmelere yılda 330 milyon sterline mal olduğunu tahmin ederken, sektör bu rakamın 3 milyar sterline yaklaştığını belirtiyordu.
Dolayısıyla yeni bir SPS anlaşması her iki tarafta da tarım-gıda sektörüne ekonomik faydalar sağlayabilir. Avrupalı çiftçiler arasında devam eden hoşnutsuzluğu yatıştırabilir ve aynı zamanda tüketicilerin alışveriş sepetlerindeki maliyeti azaltabilir.
AB yürütme organı, Birleşik Krallık'ın şimdi ve gelecekte "dinamik uyum" olarak bilinen ilgili tek pazar tarım-gıda düzenlemelerine tam uyum sağlamasını talep edecektir. Birleşik Krallık'ın Avrupa Adalet Divanı'nın (European Court of Justice - ECJ) rolünü kabul etmesi anlamına gelecek olan bu istekliliği, bir dizi başka alanda daha yakın iş birliğini tetikleyecek bir atılım olabilir.
Avrupa Reform Merkezi'nde kıdemli araştırma görevlisi olan Luigi Scazzieri Euronews'e yaptığı açıklamada, "İşçi Partisi Avrupa Adalet Divanı'nın rolünü reddetmedi ve sadece veterinerlik alanında değil, örneğin kimyasallar alanında da AB kurallarına uyum sağlamanın yerli sanayi için değeri hakkında çok olumlu konuştu," dedi.
"Bu Birleşik Krallık'ın zaten kendiliğinden yaptığı bir şey, öyleyse neden bunu resmileştirmeyelim ki işletmeleriniz AB pazarına ihracat yaparken daha kolay zaman geçirsin?" diye ekledi.
İşçi Partisi'nin manifestosunda yer verdiği diğer küçük talepler arasında AB ve Birleşik Krallık'ta turneye çıkan sanatçılar üzerindeki idari yükümlülüklerin hafifletilmesi ve mesleki yeterliliklerin karşılıklı olarak tanınması yer alıyor.
Quid pro quo talepleri
Ancak Brüksel'deki AB yürütme organı, yeni ilişkide devam eden sorunlar çözülene kadar Birleşik Krallık'ın daha iyi bir ilişkiye giden yolu seçmesine izin verme konusunda isteksiz olacaktır.
Birleşik Krallık, 2020 Ticaret ve İş birliği Anlaşması (Trade and Cooperation Agreement - TCA) kapsamında AB'den ithal edilen mallar üzerinde yapılması gereken bazı sınır kontrollerine ya da Windsor Çerçevesi kapsamındaki ürün etiketleme gerekliliklerine henüz tam olarak uyum sağlamış değil. Bunu yapana kadar, yeni bir SPS anlaşması muhtemelen masadan kalkacak.
Brüksel ayrıca Birleşik Krallık'ta yaşayan AB vatandaşlarının haklarıyla ilgili süregelen sorunları da çözmek isteyecektir. Binlerce kişi Brexit sonrası haklarının değişmeyeceğini vaat eden yerleşik statü talebinde bulunurken zorluklarla karşılaşmıştı. Cebelitarık için Brexit sonrası düzenlemeler de çözümsüz kalmaya devam ediyor.
İngiltere'de araştırma görevlisi olan Joel Reland Euronews'e yaptığı açıklamada, "Önceki hükümet zorluklar karşısında bu konuların bazılarından kaçmayı tercih etti ve statik bir ilişkiyi kabul etti," dedi. "İşçi Partisi ilişkiyi daha da ileriye götürmek istiyorsa bu konularla ilgilenmesi gerekiyor," açıklamasında bulundu.
Reland, "AB'ye karşı daha dostane olduğunuzu göstermek her ne kadar iyi olsa da, Komisyon mevcut yükümlülükler ele alınana kadar yeni iş birliği biçimlerine bakmakta isteksiz olacaktır," dedi.
Reland, Brüksel'in listesinde üst sıralarda yer alan bir diğer talebin de genç İngilizlerin ve Avrupalıların eğitim, çalışma ve yaşama amacıyla Birleşik Krallık-AB sınırını geçmelerini kolaylaştıracak bir gençlik hareketliliği anlaşması olduğunu sözlerine ekledi.
Avrupa Komisyonu bu yılın Nisan ayında bir gençlik hareketliliği anlaşması için müzakerelerin başlatılmasını önermiş, ancak İşçi Partisi seçim kampanyası sırasında bunun serbest dolaşıma geri dönüş olarak yanlış yorumlanacağı korkusuyla bu ihtimali defalarca reddetmişti.
Reland'a göre İşçi Partisi şimdi bir ikilemle karşı karşıya. Seçim kampanyası sırasında olduğu gibi tasarıya karşı çıkmaya devam mı edecek yoksa hem Komisyon hem de AB'ye şüpheyle yaklaşan seçmen kitlesi için kabul edilebilir, sulandırılmış bir anlaşma mı yapmaya çalışacak?
"Ayrıcalıklı" bir güvenlik ortağı
AB diplomatları, daha tehlikeli ve jeopolitik olarak değişken bir dünyada ve eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönme ihtimalinin masada olduğu bir dönemde, Londra'da güvenlik ve savunma konularında yakın bir ilişkiye daha açık bir hükümetin memnuniyet verici olduğunu söylüyor.
Bir AB diplomatı, "Açıkçası Birleşik Krallık ve bizim için savunma ve dış politikada ayrıcalıklı bir ortaklık olmalı," dedi.
Rishi Sunak liderliğindeki önceki Muhafazakâr hükümet de yapıcı bir güvenlik ortağı olarak görülürken, AB yetkilileri Starmer liderliğindeki ortaklığı AB-İngiltere güvenlik anlaşmasıyla resmileştirme fırsatı olarak görüyor.
CER'den Luigi Scazzieri, "Önceki (Birleşik Krallık) hükümet yapıcı olmasa da, bu yeni hükümet Muhafazakar Parti'nin bagajıyla gelmiyor ve genel olarak çok daha Avrupa yanlısı bir duruşa sahip," dedi.
"Bu (güvenlik) anlaşması tam olarak detaylandırılmış değil, ancak Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy'nin söylediklerine bakılırsa, fikir oldukça geniş kapsamlı olacak ve Birleşik Krallık ile AB'nin dış politikadan göç, enerji güvenliği, sağlık güvenliği ve kritik hammaddeler gibi alanlara kadar daha yakın iş birliği yapmasına olanak tanıyan bir dizi düzenlemeye sahip olacak," diyerek ekledi.
AB'nin askeri ve sivil Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (CSDP) misyonlarına katılımın arttırılması ve yasadışı göç, sınır kontrolü ve terörizm gibi güvenlik konularında daha yakın iş birliğinin hızlandırılması muhtemel gözüküyor.
Ancak Scazzieri, Brüksel'in "2020 Ticaret ve İş birliği anlaşmasını atlatmanın bir yolu" olabileceği korkusuyla "ekonomik bir açısı" olan güvenlik hedeflerini muhtemelen sınırlayacağına inanıyor.
Bu da Birleşik Krallık'ın, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından önümüzdeki haftalarda atanması beklenen ve bloğun yerel savunma sanayilerini daha verimli ve birlikte çalışabilir hale getirmekle görevlendirilen yeni savunma komiserinin öncülük edeceği yeni planlara dahil olmak istemeyeceği anlamına gelebilir.
Scazzieri, "Bunun için Birleşik Krallık'ın AB programlarına mali katkıda bulunması gerekir ki Londra'da bu konuda büyük bir blokaj olduğundan şüpheleniyorum," dedi.