Üç ülke, 1 Ocak 1995'te AB'ye katılarak bloğu 15 üye ülkeye çıkardı.
Avrupa Birliği'ne (AB) katılma isteği, AB'ye tam üyeliğin tek pazarda eşit üyeliğe izin verdiği 1980'lerdeki ekonomik gerilemenin ortasında geldi. Tarihsel olarak Avusturya, İsveç ve Finlandiya Soğuk Savaş sırasında resmi olarak tarafsız kalmış ve Batı'nın yanında yer almamışlardı. Ancak 1995 yılına gelindiğinde Soğuk Savaş tarihe gömülmüştü.
O dönemde kamuoyu Avrupa Birliği konusunda şüpheliydi ve Avusturya, Finlandiya, Norveç ve İsveç kendi ekonomik çıkarlarını ve 'Nordik modelini' şiddetle savunmaya çalışıyordu. Katılım müzakereleri özellikle tarım, bölgesel yardım miktarı, bütçe konuları ve balıkçılık kotaları ile ilgili olarak çetin geçti.
Demokratik geleneklerine uygun olarak Finlandiya, Norveç ve İsveç katılım anlaşmasını halk oylamasına sundu. Sonuçlar aşağı yukarı tahmin edildiği gibiydi: Finlandiya ve Avusturya'dan net bir 'Evet', İsveç'ten küçük bir 'Evet' ve Norveçlilerden 'Hayır' çıktı.
Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer, bu vesileyle perşembe günü İsveç Başbakanı Ulf Kristersson'u resmi bir ziyaret için Viyana'da kabul etti.
Kristersson askeri törenlerle karşılandı ve ardından başbakanlıkta görüşmelerde bulundu. Kristersson çarşamba günü düzenlenen Yeni Yıl Konseri'ne de katıldı.
Görüşmeler göç politikaları üzerine odaklandı. İsveç, Kristersson'un muhafazakar hükümeti döneminde iltica kurallarını sıkılaştırdı.
Her iki lider de daha güçlü AB sınır güvenliği ve sığınma başvuruları reddedilen göçmenlerin geri gönderilmesi için daha iyi mekanizmalar için baskı yapmayı amaçlıyor. Bu değişiklikleri AB Komisyonu'nda savunmayı planlıyorlar.
"Yasadışı göçle mücadelede müttefikiz. İsveç burada önemli ve güvenilir bir ortak, güçlü bir ses," dedi Nehammer.
Kristersson ise şunları ekledi: "Bu akşam, artık kalıpların dışına çıkarak düşünme arzusunu paylaşıyoruz, her şeyin karmaşık olduğunu söyleyip durmak yerine."
"Biliyoruz ki zaten karmaşık olan şeyler sadece tartışılmak için değil, çözülmek içindir."