AB dışişleri bakanları, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin (DKC) doğusunda tırmanan çatışmalarda oynadığı iddia edilen rol nedeniyle Ruanda'ya derhal yaptırım uygulanması konusunda anlaşmaya varamadı.
Yüksek Temsilci Kaja Kallas, Avrupa Birliği'nin Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin (DKC) doğusundaki çatışmalara tepki olarak Ruanda ile yaptığı son kritik hammadde anlaşmasını yeniden gözden geçireceğini söyledi.
Ancak blok, Ruandalı yetkililere yaptırım uygulama konusunda ABD'nin izinden gitmeyecek ve AB dışişleri bakanları "sahadaki duruma bağlı olarak" potansiyel yaptırımlar uygulama konusunda "siyasi bir karara" varacak.
Duyuru, Ruanda destekli M23 isyancılarının Ocak ayı sonlarında Kuzey Kivu eyaletindeki Demokratik Kongo Cumhuriyeti topraklarının kontrolünü ele geçirmelerinin ardından, büyük şehir Goma'yı ele geçirmeleri ve saldırılarını Güney Kivu'ya doğru genişletmelerinin uluslararası kınamaya yol açmasından haftalar sonra geldi.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin eski sömürgeci gücü Belçika anlaşmanın askıya alınmasını ilk kez gündeme getirmiş, Avrupa Parlamentosu da kısa süre önce aldığı bir kararla bu adımı desteklemişti.
Kallas Pazartesi günü Brüksel'de AB dışişleri bakanları toplantısının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada "Ruanda'yı askerlerini geri çekmeye çağırdık ve kritik hammaddelere ilişkin Mutabakat Zaptı gözden geçirilecek," dedi.
Kallas, AB'nin Ruanda ile savunma ve güvenlik istişarelerinin de askıya alındığını sözlerine ekledi.
Kallas, "Durum çok vahim ve bölgesel bir çatışmanın eşiğindeyiz," dedi. "Kongo'da (DRC) olduğu gibi Ukrayna'da da toprak bütünlüğü müzakere edilemez. BM sözleşmesi her yerde geçerlidir."
Brüksel ve Kigali arasında geçen yıl Şubat ayında imzalanan Mutabakat Zaptı, AB'nin mikroçip ve elektrikli otomobil üretiminde kullanılan malzemelerin tedarikini güvence altına alma çabalarının bir parçası.
AB'nin 300 milyar euroluk (11 trilyon 442 milyar Türk Lirası) altyapı ortaklığı planı olan Global Gateway'in bir parçası olan bu anlaşma, jeo-stratejik rakibi Çin'e bağımlılığı azaltmayı amaçlayan ve aralarında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin de bulunduğu maden zengini ülkelerle yapılan bir dizi benzer anlaşma arasında yer alıyor.
Global Gateway fonunun 900 milyon (yaklaşık 35 milyar TL) eurodan fazlası Ruanda'ya tahsis edildi.
Dönemin AB uluslararası ortaklıklar şefi Jutta Urpilainen anlaşmayı "kritik hammaddelerin sürdürülebilir, şeffaf ve dayanıklı değer zincirini" sağlamak olarak tanımladı.
Anlaşma Ruanda'yı küresel tantal çıkarımında "önemli bir oyuncu" ve kalay, tungsten, altın ve niyobyum üreticisi olarak tanımlıyor. Ayrıca ülkenin elektrikli otomobillerin bataryalarında kullanılan lityum ve nadir toprak elementleri çıkarma "potansiyeline" de dikkat çekildi.
Euronews, Avrupa Komisyonu'ndan anlaşmanın gözden geçirilmesinin neleri içereceği konusunda daha fazla ayrıntı istedi, ancak bu makalenin yayınlanması için zamanında bir yanıt alamadı.
Memorandum henüz yürürlüğe girmemiş olsa da, Ruanda destekli M23 isyancılarının Ocak ayı sonunda Demokratik Kongo Cumhuriyeti topraklarının kontrolünü ele geçirmesinin ardından Brüksel anlaşmanın askıya alınması için artan bir baskıyla karşı karşıya kaldı.
Saldırılar altın, koltan, kalay, tantal ve diğer kritik maddeler ile nadir toprakların çıkarıldığı madenlerin yoğun olduğu bölgelere odaklandı. Kongolu ve BM yetkilileri uzun zamandır Ruanda'yı, madenleri ele geçirmek ve mineralleri Doğu DRC'den kendi tedarik zincirlerine kaçırmak için M23 isyancılarını kullanmakla suçluyor.
Sahada araştırmalar yapan Antwerp merkezli Uluslararası Barış Bilgi Servisi'nden (IPIS) Guillaume de Brier geçtiğimiz günlerde Euronews'e yaptığı açıklamada "Ruanda'nın jeolojik yapısına baktığınızda ihraç ettikleri madeni çıkarıyor olmaları mümkün değil" dedi.
Kallas'ın açıklaması, AB'nin, Devlet Başkanı Paul Kagame'nin Avrupalı liderlerle samimi ilişkiler kurduğu düşünülen Ruanda'ya yaklaşımında bir değişikliğe işaret ediyor.
AB ayrıca Mozambik'in kuzeyindeki petrol zengini Cabo Delgado eyaletinde yükselen İslamcı isyanla mücadele etmek üzere konuşlandırılan Ruanda güçlerini de destekliyor ve geçtiğimiz Kasım ayında Avrupa Barış Tesisi (EPF) adı verilen program kapsamında 20 milyon euro (763.726.000 TL) daha tahsis etti.