Papa 14. Leo, Vatikan’daki ilk basın konuşmasında adalet ve ifade özgürlüğü vurgusuyla gazetecilere güçlü bir mesaj verdi.
Gazetecilerin mesleki disiplinlerini bir kenara bırakıp duygularına kapıldığı anlar nadirdir. Ancak Vatikan’daki modernist Paul VI Dinleme Salonu’nda, Papa 14'üncü Leo ile gerçekleşen ilk buluşma bu istisnai anlardan biri oldu.
Pazartesi sabahı, 6 bin kişilik salonun yaklaşık yarısını dolduran uluslararası basın mensupları, Papa’nın gelişini beklerken yoğun bir heyecan ve merak içindeydi. Atmosfer sıradan bir basın toplantısından çok uzaktı; herkes, tarihe tanıklık ettiğinin farkındaydı.
Bazı gazeteciler, güvenlik bariyerlerine kendi ülkelerinin bayraklarını astı. Özellikle Papa’nın uzun yıllar yaşayıp hizmet ettiği Peru’dan gelen bayraklar dikkat çekti. Diğerleri sahneyi telefonlarıyla kaydetmeye çalıştıysa da, podyumda yalnızca birkaç rahibin dolaşmasıyla bu çabalar kısa sürdü. Hatta bazı katılımcılar bebekleriyle gelmişti; bir bebek sabırsızca ağlayarak salondaki gerilimi yumuşattı.
Tam bu sırada, sahnenin sağ tarafından, tam teçhizatlı İsviçreli Muhafızlarla birlikte Papa Leo göründü. Kalabalık bir anda ayağa kalktı ve uzun süre alkışladı.
Papa, yerine otururken izleyicilere de oturmalarını ve alkışlamalarını işaret etti. Bu hareket, salonda coşkulu bir karşılık buldu. Alkışlar yeniden yükseldi. Bir katılımcının “Yaşasın Papa!” diye bağırmasıyla kalabalık aynı sloganla karşılık verdi.
Papa Leo, yoğun alkışların ardından gülümseyerek mikrofona yaklaştı: “Günaydın ve bu harika karşılama için teşekkür ederim,” dedi. Ardından esprili bir şekilde ekledi: “Başlangıçta alkışladıklarında bunun pek önemli olmadığını söylerler.”
Salondaki hava, Kilise’nin yeni lideriyle medyanın samimi ve umut dolu bir başlangıca hazır olduğunu gösteriyordu.
'Kaçmamamız gereken bir meydan okuma'
Yeni Papa Leo, Vatikan’daki Paul VI Dinleme Salonu’nda gazetecilerle ilk kez bir araya geldiği buluşmada, açık ve net mesajlar verdi. Basına yönelik ilk konuşmasında, lafı dolandırmadan doğrudan ifade özgürlüğü ve hakikatin savunuculuğu üzerine odaklandı.
Samimi ama kararlı bir tonla konuşan Papa, "haysiyet, adalet ve bilgilenme hakkının" sadık bir savunucusu olduğunu vurguladı. İfade özgürlüğü ve özgür basının, özellikle "hem yön bulmanın hem de anlatmanın zor olduğu zamanlarda" yaşarken, "değerli bir armağan" olduğunu söyledi.
Aziz Augustine’den alıntı yaparak, “Zaman biziz,” diyen Papa Leo, gazetecilere moral aşılayan bir konuşma yaptı. Sık sık alkışlarla kesilen sözlerinde, “Asla sıradanlığa teslim olmayın,” dedi ve gazeteciliği “kaçınılmaması gereken bir meydan okuma” olarak tanımladı. Yapay zeka konusunda sorumlu davranılması gerektiğini de özellikle vurguladı.
Konuşmasında cezaevindeki gazetecileri de anarak salondakilerin takdirini kazanan Papa, en büyük alkışı ise hakikate olan ısrarıyla aldı. “İletişim kurma şeklimiz temel bir öneme sahiptir,” diyen Papa, “Kelimeler ve imgelerin savaşına ‘hayır’ demeli, savaş paradigmasını reddetmeliyiz,” ifadelerini kullandı.
Konuşmasını kısa bir dua ile bitiren Papa, gazetecilerin sorularını yanıtlamak yerine onları kutsadı. İnançlı gazeteciler haç çıkardı, salonda “amin” sesleri yankılandı. Papa, ön sıralardakileri selamlayarak orta koridordan yürüyüp ayrılırken, onlarca kamera bu anı kayda aldı.
Bu bir vaaz mıydı, yoksa bir rock yıldızının sahneye çıkışı mı? Her iki yorumu da yapanlar oldu. Ancak kesin olan şu ki, Papa Leo’nun basına verdiği ilk mesaj, onun neden bu kadar hızlı bir şekilde seçildiğini ve Kardinal Robert Prevost olarak bilinen geçmişinden gelen güçlü etkiyi gözler önüne serdi.