Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

3I/Atlas: Yıldızlararası bir gezgin mi, 'uzaylı' teknolojisi mi?

3I/Atlas'ın görüntüsü.
3I/Atlas'ın görüntüsü. ©  NOIR Lab
© NOIR Lab
By Cagla Uren
Yayınlanma Tarihi
Haberi paylaşın Yorumlar
Haberi paylaşın Close Button

3I/ATLAS, 2025’in en dikkat çekici astronomi keşiflerinden biri. Üstelik nesneyle ilgili spekülasyonlar her geçen gün artıyor.

Güneş Sistemi'ne dışarıdan geldiği bilinen üçüncü yıldızlararası ziyaretçi 3I/ATLAS, keşfedildiğinden beri sansasyonel iddiaların ve haberlerin merkezinde.

Harvard Üniversitesi'nden astronom Avi Loeb, bu gökcisminin “tasarlanarak Güneş Sistemi’nin içine yönlendirildiğini” ve hatta küçük “mini-sondalar” bırakıyor olabileceğini öne sürüyor.

Ancak gökbilimciler arasında oluşan genel kanaat nesnenin, sıradışı özellikleri olsa da, bir kuyruklu yıldız olduğu yönünde.

Yıldızlararası yolculuk

3I/ATLAS, 2025’in en dikkat çekici astronomi keşiflerinden biri.

Gizemli cisim ilk olarak 1 Temmuz'da Asteroid Terrestrial‐impact Last Alert System (ATLAS) teleskobu tarafından tespit edildi ve onun adını aldı.

Çok kısa bir süre sonra yörünge analizleri nesnenin hiperbolik yörüngede olduğunu belirledi. Bu yörünge cismin Güneş Sistemi'ne girip dışarı çıkabilen türde bir cisim olduğu anlamına geliyor. Bu yüzden bu türden cisimlere "yıldızlararası" adı veriliyor. 3I/Atlas'a kadar bunlardan yalnızca iki tane tespit edildi.

Temmuz ayının sonuna doğru Hubble Uzay Teleskobu nesneyi yüksek çözünürlükte görüntüledi. Çekilen görüntüler sayesinde katı çekirdek için üst sınır (5,6 km) belirlendi. Çap aralığı yaklaşık 0,32 ve 5,6 kilometreydi.

Bunun ardından çok çeşitli teleskoplarla bileşen analizi ve aktivite gözlemleri başladı. Nesne, 6 astronomik birim (Dünya ve Güneş arasındaki mesafe 1 astronomik birimdir) mesafedeyken bile aktifti. Yani Güneş’e çok yaklaşmadan gaz çıkışı gösteriyordu. Koma (cisimden dışarıya uzanan toz/gaz bulutu) ve kuyruk işaretleri görülmeye başlandı. Kimyasal içerik ve kökeni açısından da “çok eski bir kuyruklu yıldız” olabileceği yönünde değerlendirmeler geldi.

Ayrıca koma dahil toplam “etkin boyut” 10-15 km’lik bir alanı kaplıyordu.

Ağustos ayında James Webb Uzay Teleskobu (JWST) ile ilk analizler; yapıldı ve karbondioksit ve diğer bileşenler tespit edildi. Nesnenin karbon dioksit açısından yoğun olduğu, karbondioksit/su oranının alışılmış kuyruklulara göre çok yüksek olduğu belirlendi. Bu durum, nesnenin Güneş Sistemi dışında, farklı koşullarda oluşmuş olabileceğini gösteriyor. Yine de bazı belirsizlikler ve ölçüm hataları olabileceğine dair şüpheler mevcut.

Eylül ayında ise teleskoplar kuyruk ve koma aktivitelerinde artış görüntülendi. Görüntülere göre nesnenin toz/gaz yayılımı artıyor; “anti-güneş yönü”ne doğru jet benzeri özellikler gösteriyordu.

Normal bir kuyruk Güneş’in aksi yönüne doğruyken, "anti-güneş kuyruğu” tam tersi bir izlenim veriyor. Yani kuyruk Güneş’e doğruymuş gibi görünüyor.

'Uzaylı' tartışmaları: Doğal mı, yapay mı?

Harvardlı astrofizikçi Avi Loeb, haftalar önce 3I/ATLAS’ın sıradan bir kuyruklu yıldız olmayabileceğini öne sürdü.

Ona göre cismin olağan dışı kimyasal yapısı, Mars ve Jüpiter yakınlarından geçen yörüngesi ve devasa boyutları dikkate alındığında, “bilinçli olarak Güneş Sistemi’ne yönlendirilmiş” bir obje olma ihtimali göz ardı edilemezdi. Loeb, hatta bu cismin küçük “mini sondalar” bırakıyor olabileceğini de iddia etti.

Fizikçi, Paifik Okyanusu'nun tabanındaki manyetik küreleri çıkaran dalgıç ekibine liderlik etmişti.
Fizikçi, Paifik Okyanusu'nun tabanındaki manyetik küreleri çıkaran dalgıç ekibine liderlik etmişti. Medium / Avi Loeb

Loeb'un iddiaları cisimle ilgili tartışma ve keşiflerin sansasyonel bir hal almasıyla sonuçlandı. Loeb nesnenin hiperbolik bir yörüngede geldiğini ve Güneş Sistemi dışı bir kaynaktan geldiğini kabul ediyor ama nesnenin sıra dışı doğasıyla ilgili bazı şüpheler dile getirdi.

İlk olarak nesnenin yörüngesinin gezegenlerin düzlemiyle neredeyse aynı olduğunu (sadece 5 derecelik açı yapıyor) ve bunun bir tesadüf olması ihtimalinin düşük olduğunu savunuyor.

Loeb ayrıca, nesnenin parlaklığına bakarak çok büyük bir gök cismi olması gerektiğini ve bu ölçekte bir cismin yıldızlararası dolaşıp Güneş Sistemi'ne girmesinin zor olduğunu ileri sürüyor.

Loeb'un dikkat çektiği bir diğer nokta ise nesnenin bileşimi. Loeb, 3I/ATLAS’ın gaz/plazma çıkışı sırasında spektroskopik olarak nikel (Ni) tespit edildiğini, ancak demir (Fe) ile birlikte bulunmadığını iddia ediyor. Ona göre bu durum, doğal kuyruklu gök cisimlerinde beklenen “nikel ile demirin birlikte bulunması” modelinin dışında ve bu nedenle “teknolojik ya da yapay bir köken” ihtimalini gündeme getiriyor.

Diğer bilim insanları ise bu tuhaf görünümün doğal süreçlerle açıklanabileceğini belirtiyor. Dünya’nın uzaydaki konumu nedeniyle, bir kuyruklu yıldızın geniş kuyruğunun optik bir illüzyon yaratabileceği, ya da Güneş rüzgârının itiş gücüne direnebilen büyük toz tanelerinin Güneş yönünde bir uzantı oluşturabileceği düşünülüyor.

Blog yazılarında Loeb, 3I/ATLAS için kendi geliştirdiği “Loeb Skalası” üzerinden bir değerlendirme yaparak, “Şu ana kadar bu nesne için 0-10 ölçeğinde 4 puan veriyorum,” ifadelerini kullanıyor.

Loeb 3I/ATLAS’ın “olağan bir interstellar kuyruklu gök cismi” olabileceğini reddetmiyor ama sahip olduğu olağan dışı özellikler nedeniyle yüksek öncelikle araştırılması gereken bir nesne olduğunu; yapay/teknolojik bir kökenin de ihtimal dahilinde olduğunu öne sürüyor.

Diğer bilim insanları ne diyor?

Öte yandan birçok astronom, 3I/ATLAS’ın yıldızlararası kökenli doğal bir kuyruklu gök cismi olduğu kanaatinde.

NASA yetkilileri de, teknolojik köken iddialarının “olağanüstü düzeyde” olduğu, dolayısıyla ciddi kanıtlar gerektirdiğini, şu durumda gözlemlerin doğal cisimle uyumlu olduğunu belirtiyor.

Bazı uzmanlar da Loeb’un analiz yöntemlerini yetersiz veya yanıltıcı buluyor. Örneğin Pensilvanya Eyalet Üniversitesi'nin bir değerlendirmesinde şu ifadeler yer alıyor:

"Sürekli bazı makalelere atıfta bulunuyor, ancak okuyucularına bunların kendisiyle doğrudan çeliştiğini söylemiyor. Bu noktada, kasıtlı gibi görünüyor ve argümanlarını okuyup dinleyenleri derinden yanıltma etkisi yaratıyor."

29 Ekim'de tam olarak ne olacak?

Loeb’in kısa süre önce verdiği bir röportajda esprili bir dille 29 Ekim tarihine işaret etmesi de 3I/Atlas ile ilgili spekülasyonların yeniden artmasına neden oldu.

Söz konusu röportajda Loeb, “29 Ekim’den önce tatile çıkın” demişti.

Açıklamaları NASA’nın 3I/ATLAS hakkında bilgi sakladığına dair komplo teorilerini körükledi. İnternette devletin uzaylılarla ilgili bulguları örtbas ettiği spekülasyonları dolaşmaya başladı.

NASA ise resmi açıklamasında, 3I/ATLAS’ın Dünya için hiçbir tehdit oluşturmadığını ve yörüngesinin güvenli mesafeden geçeceğini teyit etti. Ancak Loeb, ajansın “verileri yavaş ve seçici şekilde paylaştığını” ileri sürüyor.

3I/ATLAS’ın ekim başında Mars’a en yakın konumuna ulaştığı biliniyor. 29 Ekim’de ise cisim Güneş’in arkasına geçecek ve kasım ayının ilk haftasında yıldıza en yakın geçişini yapacak. Bu dönemde nesne Güneş’e en fazla 0,8 astronomik birim -yani Dünya-Güneş uzaklığının yaklaşık yüzde 80’i- kadar yaklaşacak.

Bu sırada Güneş’in parlaklığı nedeniyle Dünya’dan doğrudan gözlemlenemeyecek, çünkü birkaç hafta boyunca Güneş’in arkasında kalacak. Böylece nesnenin aralık ayına kadar görünmez olacağı belirtiliyor. Loeb’e göre bu süre, eğer nesne gerçekten yapay bir kökene sahipse, “planını uygulamak için mükemmel bir fırsat” olabilir.

3I/ATLAS aralık başında Güneş’in parıltısından yeniden çıkacak. Eğer Loeb’in öngördüğü gibi olağanüstü bir davranış sergilerse, bu Güneş Sistemi tarihindeki en büyük keşiflerden biri olabilir. Ancak şimdilik, 3I/ATLAS sadece nikelce zengin, sıra dışı bir gök cismi olarak kalmaya devam ediyor.

Loeb'un kabarık sicili

Loeb daha önce de benzer şekilde 2017’de keşfedilen ilk yıldızlararası obje ‘Oumuamua için uzaylı teknolojisi olabileceği tezini ortaya atmıştı. 'Oumuamua, Güneş Sistemi’nde bilinen hiçbir asteroidin ya da kuyruklu yıldızınkine benzemiyordu. Keşfinden kısa süre sonra Güneş dışından geldiği anlaşılmıştı.

Cismin şekli çok sıradışıydı. Gözlemler, onun puro gibi uzun ince ya da yassı bir disk gibi olabileceğini düşündürdü. Yaklaşık 100-400 metre uzunluğunda olduğu tahmin edilen nesne, Güneş’e yakın geçişinden sonra saatte yaklaşık 315 bin km hızla uzaklaştı. Bu hız, Güneş’in kütleçekiminden kurtulup yıldızlararası yolculuğa devam etmesini sağlıyor.

Hawaii dilinde "izci" anlamına gelen Oumuamua'nın 400 metre uzunluğunda olduğunu tahmin ediyor.
Hawaii dilinde "izci" anlamına gelen Oumuamua'nın 400 metre uzunluğunda olduğunu tahmin ediyor. Avrupa Güney Gözlemevi

Öte yandan, Loeb, 2014'te Atlas Okyanusu'na düşen bir meteoritin de uzaylı teknolojisine dair kanıtlar barındırabileceğini savunmuştu. Ardından bir keşif gezisi için fon toplamış ve bu meteoritin parçalarına ulaşmıştı. Ancak söz konusu örneklerde iddialarına dair kanıt bulamamıştı.

Loeb tüm bu iddialarını bir çeşit "düşünce egzersizi" olarak da görüyor ve bu tür düşüncelerin gelecekteki olası sıradışı olaylara hazırlıklı olmamızı sağlayacağını savunuyor. Onun iddialarına şüpheyle yaklaşan ve eleştiren bilim insanları ise bu yaklaşımın “bilim ile spekülasyon arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığı” görüşünde.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Haberi paylaşın Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Güçlü uzay teleskobu Uranüs'ün etrafında minik yeni bir ay tespit etti

Google ile NASA, uzayda sağlık için yapay zeka asistanı geliştiriyor

Uzay yarışı 2.0: ABD, Ay’a nükleer reaktör kurma planını hızlandırıyor