Lise Pedersen, euronews:
“Küresel mali kriz döneminde Amerikan başkanlık seçimlerinde ulusal sorunlar dış politikanın önüne geçti. Yeni Amerikan yönetiminin karşı karşıya kalacağı dış politika sorunlarını görüşmek üzere ABC televizyonundan Christian Amanpour ile birlikteyiz. Gelecek dört yılda dış poltikada nasıl değişiklikler bekleyebiliriz?”
Christiane Amanpour:
“Aslında burada iki ayrı soru bulunuyor: Evet, tek süper güç olmasından dolayı Amerika’nın dünya genelinde etkisi hala çok fazla. Şu anda mali krize rağmen dünyanın en güçlü ekonomisine sahip. Ayrıca dünyanın en güçlü ordusu da kesinlikle onun elinde. Yani evet, Amerika Birleşik Devletleri’nin gelecekte baskın bir pozisyonda olması beklenebilir. Buradaki asıl soru, Obama ya da Romney yönetimlerinin ellerindeki gücü nerede ve nasıl kullanacakları. İki aday da yaptıkları açıklamalarda ülkede ulusal yapıyı yeniden kuvvetlendirmeden ve ciddi bir kalkınmanın sağlanabilmesi için ekonomiyi yeniden rayına oturtma zorunluluğundan bahsetti. Tüm bu sebepler ve mali krizden dolayı geri çekilmeye mi karar verecekler? Karar ne olursa olsun dış politikada sizin de gördüğünüz gibi temel konularda Romney ve Obama arasında fazla bir fark bulunmuyor.”
euronews:
“Orta Doğu’daki barış süreci tıkanmış durumda. İsrail ile ilişkiler hiç olmadığı kadar kötü. Barış sürecinin yeniden başlatılması mümkün mü? Hangi aday bunu yapmaya daha müsait?”
Christiane Amanpour:
“Gerçekten fikrimi sorarsanız bence ikisi de müsait değil. Eğer Orta Doğu’da bir barış süreci olması gerekiyorsa hem Amerika Birleşik Devletleri hem de iki taraf gerçekten sorumluluk almalı. ABD üçüncü bir taraf olarak duruma içtenlikle yaklaşmalı, sürece destek verenler ve ayrıca İsrail hükümeti, Filistin yönetimi ve şimdilik sürece katılmamış olsa da Hamas da süreçte bulunmalı. Fakat şu anda durum Filistinlilerin bölünmüş olması. Bunu dedikten sonra, hangi adayın Amerikan başkanlığının ağırlığını kullanarak Orta Doğu’daki barışa yeni bir itici güç sağlayacağını kestirmek mümkün değil.”
euronews:
“Amerika’nın önündeki en büyük tehdit nedir? Hala Orta Doğu’dan gelebilecek bir güvenlik tehdidi mi yoksa bunun yerine Çin’den gelebilecek bir mali tehdit mi?”
Christiane Amanpour:
“Çin’den gelecek mali rekabetin olduğu çok açık. Ama aynı zamanda Çin’in mali sağlığı kötüleşirse bunun Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde de etkileri olur. Böylece kimse Çin ekonomisinin kalkınma rakamlarında bir düşüş yaşanmasını istemez. Görünüşe bakılırsa iki aday da bu durumu en iyi şekilde yönetmek istiyor. Bu yüzden de durum Amerika için daha avantajlı. Fakat böylesi dış politika tartışmalarında Obama, Amerika’nın önündeki en büyük tehlilkeyi terörizm; vali Romney ise İran’ın nükleer planı olarak gösterdi.”
euronews:
“Tartışma programı sırasında Euro Bölgesi’ndeki krizden bir kere bile bahsedilmedi. Avrupa Birliği’nin Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük ekonomik ortağı olduğunu göz önünde bulundurursak iki taraf arasında yaşanan kirizi bu durum nasıl etkiler?”
Christiane Amanpour:
“Aslında bu belki de apaçık bir hataydı. Buradaki sorun Amerikan seçmenin Euro Bölgesi’ndeki krizi gerçek bir sorun olarak görmemesi. Ama, Avrupa sistemi, Amerikan seçimlerinde açık bir rol oynamasa da şunu hatırlamakta fayda var. Amerika Birleşik Devletleri dünyanın herhangi bir yerinde harekete geçmeye karar verdiğinde; tıpkı Libya örneğinde olduğu gibi; ilk olarak kimin kapısını çalıyor? Tabii ki Euro Bölgesi’nin ve Avrupalıların. Kiminle bağlantıya geçilip kiminle ittifak kurulacak?İngiltere ve Fransa, Libya’daki operasyonu yönetti. Daha sonra onlara ABD de katıldı. Bunun büyük bir etkisi oldu. Yani bana göre Avrupa’nın adı seçim kampanyasında ve tartışma programlarında geçmemiş de olsa Amerika Birleşik Devletleri için çok çok önemli.”