Aile içi şiddet gören kadınlar

Aile içi şiddet gören kadınlar
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied

Jacqueline Sauvage, aile içi şiddet gören kendilerini korumak için öldürmek zorunda kalan kurbanların Fransa'daki sembolü... Reporter bu hafta şiddete maruz kalan kadınların trajik hayat hikayelerini

Alexandra Lange tıpkı kedileri gibi dokuz canlı…

Tam 14 sene boyunca bu anne ve dört çocuğu aile içi şiddete maruz kaldı.

Dayak yedi, tehdit edildi ve kocası tarafından küçük düşürüldü… Kocasının kendisini öldüreceğini düşünüyordu. Ancak o kocasını öldürdü.

Alexandra üç sene önce suçsuz bulundu. O, hala umutsuzca yardım istediği günleri unutamıyor.

Alexandra Lange, Kocasından şiddet gören kadın: ‘‘Polisi arayıp şikayet ettiğim zaman beni üzerimde çok az bir kan lekesiyle gördüler. Boynumda izler ve ağzımda da biraz kan vardı. Gözlerim şişmiş tıpkı bir pinpon topu büyüklüğündeydi. Arabada bekleyen polis bana şöyle sordu, ‘Bizi arayıp şikayet eden kadın siz misiniz? ‘Evet benim’ dedim. ‘Kocam tarafından dayak yedim ve artık dayanamıyorum.’ Ancak polis ‘Ama pek fazla kan akmamış’ dedi. ‘Affedersiniz anlamadım. Öldüğümde sizi tekrar ararım o zaman!’‘

Alexandra’nın hayat hikayesi önce kitap oldu. Ardından da ‘l’Emprise’ adında bir film çekildi.

Kocasını öldürmekle suçlanan bu kadın nefs-i müdafaa yaptığını söyleyerek kendisini savunmuş.Kocası onu boğmaya çalışırken onu bıçaklamış.

Serbest bırakılmadan önce Alexandra, hapishanede üç sene geçirmiş.

Alexandra Lange, Kocasından şiddet gören kadın: ‘‘Bu suçu işleyip hapse girdiğimde, orada kocasını öldüren tek kadın benim diye düşünüyordum. Çünkü bana dayak atıyordu. Daha sonra televizyonda bir program izledim. Fransa’nın kuzey bölgesinde kocası tarafından bağlanıp dövülen ve daha sonra da eşini öldüren bir kadını anlatıyordu. Gördüm ve şöyle dedim. ‘Aman Allahım. Bu durumdaki tek kişi ben değilmişim!’‘

Kendisini korumak için kocasını öldüren tek kadın o değil…
Jacqueline Sauvage’ın avukatları bu konuyu tartışıyor.
2012 yılında, 45 yıldır kendisini ve çocuklarını döven kocasını vurup öldüren kadın meşru müdafaa yapmıştı.

Ancak yargıçlar buna itiraz etti ve ona 10 sene hapis cezası verdiler.

Geçen sene Ocak ayında bu konuyla ilgili ülke genelinde imza kampanyası başlatıldı ve Jacqueline, Cumhurbaşkanı Hollande tarafından affedildi.

Bu imza kampanyasının ardındaki en büyük isimlerden biri Fransız aktris Eva Darlan’dı.

Ensest ilişki ve aile içi şiddet kurbanı olan Darlan, ‘ertelenmiş meşru müdafaa’ ya da daha basit bir ifadeyle ‘şiddet görmüş kadın sendromu’ denilen bir yasanın kabul edilmesi için çalışıyor.

Bu yasa şu anda sadece Kanada’da bulunuyor.

Eva Darlan, Şiddet gören kadın, Tiyatro Sanatçısı: ‘‘Bu yasa kadınları koruyacak. Meşru müdafaa hakkı gecikmeli saldırılarda da verilmeli çünkü öldürülürken kendinizi koruyamazsınız. Jacqueline Sauvage vakasında olduğu gibi… O dayak yedikten sonra silahı almaya gidiyor. Peki bu meşru müdafaa değil mi? Bu kabul edilemez. Jacqueline Sauvage’in aldığı ceza çok insafsız ve tam bir skandal.’‘

Eva ‘Crue et Nue’ yani ‘Ham ve çıplak’ adında tek kişilik bir oyun yazıp sahneye koydu. kadınların vücutları sebebiyle yaşadıkları zorlukları anlatan bir gösteri… Komik sahneler olsa da kendisi ev içi şiddetin gülünecek bir tarafı olmadığını söylüyor. Eva, kocasından ayrılmadan önce tam iki sene şiddet görmüş.

Eva Darlan: ‘‘Yasalar caydırıcı değil. Ancak bir şekilde uygulanıyor. Ev dışındaki yasa erkeğin kadına 500 metre yaklaşamayacağını söylüyor. Ancak buna uyan pek yok. Ahlaki taciz daha kötüye gidiyor. Beni taciz etmişlerdi ve bununla ilgili bir dosya hazırladım. Ancak rafa kaldırdılar.’‘

Jacqueline Sauvage vakasıyla aile içi şiddet konusu bir kez daha gündeme geldi. Bu kadınları şiddet gördükleri insanlardan nasıl koruyabiliriz?
Fransa’da araştırmalara göre her gün bir kadın aile içi şiddetten dolayı hayatını kaybediyor.

Sulh ceza hakimi Luc Fremiot aile içi şiddete maruz kalan kadınlara on yıldır yardım ediyor. Bu konuda bir de kitap yazan Fremiot, mahkemede aile içi şiddet konusunda sulh ceza hakimi olmanın çok zor olduğunu dile getiriyor.

Fakat Luc Fremiot aynı zamanda, Alexandra Lange davasındaki baş savcıydı… Yönettiği zor sorular ve müvekkilinin serbest bırakılmasıyla ilgili talebi filmde de canlandırılmıştı.

Luc Fremiot’a göre Jacqueline’in hikayesi biraz farklı… Bu kadına verilen cezanın adil olmadığını söylese de, nefsi müdafaa konusunda yapılacak yeni kanun hakkında endişeli… Polis ya da yeni kanun bu kurbanları koruyamayabilir.

Luc Fremiot, Sulh Ceza Hakimi: ‘‘Beni endişelendiren şey bu kadınlara boş bir çek veriyor olmamız. Başka çare olmadığını düşündükleri zaman birini öldürebilme yetkisi… Çünkü bu kadınların sürekli ölüm tehlikesi altında yaşadığına inanmak doğru değil. Beraber geçirilen güzel günler de var. Biz bunlara balayı zamanları diyoruz. Şiddeti uygulayan koca , karısına bir daha yapmayacağına dair söz veriyor.’‘

‘‘Şiddete maruz kalınmadığı dönemlerde kadınlar bu kanunu suistimal edebilir ve avukat ya da bir kuruma müracaat ederek şikayet edebilir. Kadınların kendilerini döven kocalarından nefret etmeleri için yasal bir gerekçeleri olması gerekir. Kadınlar şöyle bir cinayet planı yapabilir. Yeter bıktım artık. Onu öldüreceğim. Ve bu planı hiçbir gerekçe göstermeden ‘geciktirilmiş meşru müdafaa’ yasası çerçevesinde yapabilir. Ve sonra ben suçsuzum der. Böyle bir şey mümkün değil. Toplumla ilgili kanun ve yasaların sorgulanması gerekir.’‘

Morgane Seliman de kocasından dört sene boyunca şiddet görmüş. Daha sonra yaptığı şikayet üzerine eşi hapse atılmış. Aynı durumda olan diğer kadınların bu kısır döngüden kurtulmasını umarak bu konu hakkında ‘O hayatımı çaldı’ adlı bir kitap yazmış. Şiddet gördüğü kocasıyla neden bu kadar uzun yaşadığını açıklamak istiyor.

Morgane Seliman, Şiddete maruz kalan kadın: ‘‘Her şey ben hamileyken küçük sebeplerle başladı. Bir sabah ‘televizyonun kumandasını nerede?, neden minderleri eski yerine koymuyorsun? gibi… Bütün bunlar bana vurmak için bir bahaneydi ve o meşhur geri sayımlarına böyle başladı. Çocuğu saat ikide uyutuyordum. ve bana gelip seni dört saat sonra döveceğim diyordu. İki saat kaldı. Bir saat… On dakika sonra… Ve o an gelince de dövüyordu.’‘

euronews: ‘‘Neden bu kadar uzun süre birlikte yaşadın?’‘

Morgane Seliman: ‘‘Onu seviyordum ve hamileydim. İçimde hep bir ümit vardı. Çocuğumuz olur ve bir aile hayatı yaşarsak değişir diyordum. ve korkuyordum. her geçen gün bu korkum artıyordu. Bu adam deli ve beni öldürecek diye düşünmeye başladım. Artık belli bir zamandan sonra bana her gün vurmaya başladı. Bu artık sıradan bir hal almıştı. tek yaptığım, onun yarın daha iyi bir ruh hali içerisinde olmasını ümit etmekti. O zaman hayatta kalabilir ve çocuğumun karnını doyurabilirdim. Onu terk etmek için düşünmeye vaktiniz olmuyordu.’‘

Bugün Morgane bir sene saklandıktan sonra Normandy’de çocuğuyla birlikte yaşıyor. kendisine bu konuda yardım eden kurumlara teşekkür ediyor.

Ancak kocası bir gün hapisten çıkacağı için de endişeli… Çocuğunu görmek kocasının da hakkı… Kitap yazdığı zaman kocası onu tehdit etmiş.

Morgane Seliman: ‘‘Artık eskisi gibi korkmuyorum. Yaşadım kesinlikle aynı korku değil. Bir gün kendini kaybedip o işi yapabilir diye korkuyorum. Beni öldüreceğinden korkuyorum.’‘

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Çekiçle kocasını öldüren İngiliz kadının 18 yıllık cezası temyizden döndü

Sevgilisinin pencereden attığı Fransız kadın 'kısmen' sorumlu bulundu

Görünmez işçiler: Düşük ücretlerle Avrupa çiftliklerinde sömürülen ve tehlikeye atılan insanlar