Türkiye'de gençlik manzarası: Gençlerin gelecek kaygıları artıyor

Türkiye'de gençlik manzarası: Gençlerin gelecek kaygıları artıyor
© Anadolu Ajansı
By Menekse Tokyay
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

"Türkiye'de Gençlerin Güvensizliği: Çalışma, Geçim ve Yaşam Algısı" raporu, yakın dönemde Türkiye’deki gençlerin yaşam güvenceleri ve geleceğe dair algılarına dair çarpıcı bir tabloyu ortaya koydu.

REKLAM

Merkezi İstanbul’da bulunan İstanPol Enstitüsü’nün Friedrich Ebert Vakfı Türkiye Temsilciliği desteği ile hazırladığı "Türkiye'de Gençlerin Güvensizliği: Çalışma, Geçim ve Yaşam Algısı" raporu, yakın dönemde Türkiye’deki gençlerin yaşam güvenceleri ve geleceğe dair algılarına dair çarpıcı bir tabloyu ortaya koydu.

Eğitim ve istihdam durumlarına göre sınıflandırılan, 18-30 yaş aralığındaki 25 kişi ile yapılan üç odak grup görüşmesine dayanan araştırmanın amacı, “Türkiye’de gençlerin çalışma ile ilgili algıları, işyeri deneyimleri ve bunlarla ilgili olan beklentileri, geçim koşulları ve gelecek beklentileri, bu gençleri ortaklaştıran veya ayrıştıran hisleri, siyasete ve siyasetçilere yönelik algı ve beklentilerini tespit etmek”.

Odak gruplardan birincisi, yüksek eğitim almış çalışanlardan ve halen üniversitede okuyan öğrencilerden, ikincisi eğitim düzeyi daha düşük çalışanlardan ve üçüncüsü ise iş piyasası dışındaki kişilerden oluşturulmuş.

Neden odak grup yöntemi?

Odak grup yöntemi, katılımcıların sayısal açıdan fazlalığından ziyade, az sayıda katılımcıyla nitelikli tartışmalar sonucunda veri alınmasına dayalı bir araştırma yöntemi olup, belli sosyal gruplardaki duygudaşlıklar, benzer deneyimler ve algıların ölçümünde etkin olarak kullanılıyor. Böylelikle, benzer şartlar altında yaşayan katılımcılar kendilerini ortak veya ayrışan deneyimler üzerinden daha rahat ifade edebiliyor.

Araştırmaya göre, gençler ilk fırsatta daha iyi çalışma koşulları ve hayat standartlarının hüküm sürdüğü ülkelerde yaşamak istediklerini söylerken, siyasetçilere güven duymadıklarını, istihdamda liyakat temelli olmayan kayırmacılığın etkili olduğunu ve geleceğe dair belirsizliğin kaygılarını artırdığını belirtiyorlar.

“Seçim yorgunu” oldukları gözlemlenen gençler, yaşadıkları sorunların temel kaynağında siyasetçileri ve onların yanlış politikaları görürken, çözümü de yine siyasette görüyorlar. Ancak yine de gençlere göre siyasetteki mevcut aktörler Türkiye’nin sorunlarını çözmekten uzak bir noktadalar. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde ülkedeki birçok büyük kentin muhalefet partilerinin adaylarına geçmesi ise gençlerde geleceğe dair iyimserlik yaratmış.

İstanPol Genel Direktörü ve raporun Proje Koordinatörleri’nden Seren Selvin Korkmaz, gençlerin ülkenin geleceğine dair duydukları umutsuzluk ve belirsizlik halinden çıkışı, daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için ülkeyi terk etmekte gördüklerini belirtiyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Korkmaz, “Sorunların kaynağı olarak gördükleri siyasetçilere ise güvenleri yok. Bu da yine çözüm olarak gördükleri siyaset kurumundan yakın gelecekte beklentilerinin olmadığını gösteriyor. Tüm bu umutsuzluk ve belirsizlik halinden çıkış ise ülkeyi terk etmek olarak görülüyor” diyor.

Ülke kötüye gidiyor algısı

Ekonomik kaygıların ağırlıkta olduğu gençler ülkenin kötüye gittiğini düşünürken, bu gidişatın yine de kendi akranları tarafından durdurulacağına inanıyorlar.

Güvencesizlik, genç kadınlarda erkeklere göre daha derinden hissediliyor. Bunda da cinsiyet eşitliğini esas almayan istihdam politikaları ve ücretsiz kreş gibi temel sosyal haklardan mahrumiyet, kadınları çalışma hayatında daha da kırılgan hale getiriyor.

Korkmaz, kadınların güvencesizlik deneyiminin, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ataerkil yaklaşımın gündelik hayatın her alanında var olması ile ilişkili olduğu kanısında.

“Zaten düşük ücretle çalışan veya keyfi muameleye maruz kalan kişi bir de kadın olunca cinsiyeti ile ilgili kodlarla mücadele ediyor. Esnek emek ve görev tanımının belli olmaması kadınlara “kadın işi” olarak görülen alanlarda, geniş yelpazede işler sunulmasına sebep oluyor” diyen Korkmaz odak gruplardan bir de örnek veriyor:

“Araştırmamızdaki katılımcıların beyanına göre patronu kadın satış danışmanına “Ayşe bir çay getir” diyebiliyor veya erkek aşçının alanı kabul edilen sıcak yemeklerde kadın aşçı çalıştırılmak istenmiyor.”

Çocuklu kadınların kırılganlığı daha fazla

Bunun dışında, Korkmaz’ın da belirttiği gibi, ücretsiz kreş hizmetinin olmaması çocuklu kadınların kırılganlığını etkiliyor; zira zaten düşük ücretle çalışan ve geçim sıkıntısı çeken bu kadınların bazen çocuğunu bırakacak yeri olmuyor ve oldukça yüksek olan kreş masrafını karşılayacak maddi gücü de bulunmayınca çalışma hayatının dışına itiliyor.

Öte yandan, İstanPol araştırmasına göre, gençler ağırlıklı olarak ev kredisi, kredi kartı borcu ve Kredi Yurtlar Kurumu’ndan (KYK) aldıkları öğrenci kredileri gibi borçlara sahipler. Bu durum ise, gelecek planlarını etkiliyor; zira birçoğu faturalarını zamanında ödeyemediklerini kaydediyorlar.

Evlilik yaşının yükselmesi son günlerde siyaset arenasının tartıştığı bir başka gündem maddesi haline gelmişken, Korkmaz’a göre Türkiye’de gençlerin içinde bulunduğu yüksek işsizlik oranı ve geleceğe dair belirsizlik hali onları aileleri ile yaşamak zorunda bırakıyor:

“Belirli bir yaştan sonra ise bu bireyselliği kısıtlayan bir durum haline geliyor. Gençler için buradan çıkışın yollarından biri ise evlilik, ama bunun da önündeki engel de evlilik için gereken maddi koşulların sağlanamaması. Kredi kartları ve KYK borçlarının sarmalındaki gençler bir de üstüne düşük ücretli işlerde çalışıyorlar veya işsizler. Bu nedenle ev, eşya, düğün masrafı gibi temel evlilik harcamaları gençlerin karşılayamayacağı boyutta ve evlilik planlarını erteliyor.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde "Maalesef gençlerimiz genç yaşta evlenmiyor. Çoğu 30’u aşkın evleniyor ya da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya?" ifadesini kullanmıştı.

REKLAM

TÜİK tarafından açıklanan son işsizlik rakamlarına göre, Ekim 2019 itibariyle 15-24 yaş arası grubu kapsayan genç işsizlik oranı 3 puan artışla yüzde 25,3'e ulaştı. Yani her dört gençten biri işsiz. Aynı dönemde yine gençler arasında istihdam oranı ise 1,9 puan azalarak %32,8 oldu. Ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,3 puanlık artışla %26,0 seviyesinde gerçekleşti.

Suriyeliler yine günah keçisi

Bu karamsar tablo karşısında ise gençler, Suriyeli göçmenleri ve halkın geri kalanını “günah keçisi” ilan ediyor. Bunda medyaya sıklıkla yansıyan yanlış bilgilendirmeler etkili.

Rapora göre, gençlerin güvencesizlik hissini “dayanışma ağlarından” yoksunluk da perçinliyor. Bu açıdan, Korkmaz’a göre, sendikacılığın yani kolektif hak savunusunun önemli bir tahribata uğramasıyla birlikte çalışanlar haklarını toplu olarak savunamıyorlar, patronlarının müdahalesine açık hale geliyorlar, yöneticilerle kurdukları ilişkiler ise keyfi ve istismara açık hale geliyor.

“Bu durum aslında küresel neoliberal sistemin bir sonucu. Sendikal faaliyetlerin ve dayanışma ağlarının çok güçlü olduğu, sosyal demokrat, İsveç, Norveç gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde dahi bu konuda önemli bir geriye gidiş var. Tabii Türkiye bu sorunları temel hak ve özgürlüklerin geriye gidişi ile birlikte daha da derinden yaşıyor” diye açıklıyor Korkmaz.

Dolayısıyla örneğin gençler kamuda iş sahibi olabilmek için, liyakat veya mesleki yeterlilikten ziyade “torpil” gerektiğini düşünüyorlar; “kayırmacılığın” yaygın olduğundan, sistemin şeffaf işlemediğinden sitem ediyorlar.

REKLAM

Korkmaz’a göre, bu da gençlerin algısında devletin yurttaşlarına liyakat temelli eşit bir yaklaşımda bulunmadığına işaret ediyor ve onların devlet algılarını şekillendiriyor.

Gençliğe yönelik kamu politikaları nasıl olmalı?

Peki, devlet, gençlik politikalarında bu güvencesizlik ve değersizlik hislerini gidermeye dönük ne tür somut projeler üretebilir?

Korkmaz’a göre, çözüm öncelikli olarak eğitim sistemindeki revizyondan geçiyor:

“Türkiye’de hızla çoğalan üniversiteler, ihtiyaç planlaması yapılmadan açılan bölümler üniversiteden mezun olup işsiz kalan ve hayal kırıklığına uğrayan bir nesil yetiştirdi. Kişinin mezun olduğu okulla, mesleği ile bağlantılı olmayan işlere yönelmesi yani mesleki kimlik kaybı gençler için önemli bir hayal kırıklığı yaratıyor. Hangi sektörde ve alanda ne kadar istihdama ihtiyaç var, gelecek planlaması dahilinde ülkede hangi alanlarda ihtiyaç açığa çıkacak? Bunlar hesaba katılarak gençler yetenek ve ilgileri dahilinde gerekli alanlarda eğitim almaya teşvik edilmeli.”

Korkmaz’a göre, bir dönem öğretmenlik “güvenceli” meslek diye herkes çocuğunu öğretmen olmaya yönlendirirken, şimdi atanamayan öğretmenler meselemiz var ve aynı durum son yıllarda sağlık alanında gözlemleniyor.

REKLAM

Gençler iş beğenmiyor mu?

Korkmaz, “Gençler iş beğenmiyor” klişesinin arkasındaki gerçeklikte böyle hikayeler olduğunu düşünüyor, bu nedenle eğitim, istihdam ve ekonomi planlaması iç içe geçen meseleler olup, gençlere arzu ettikleri şekilde yaşayabilecekleri, fikirlerini beyan etmenin onlara sorun oluşturmayacağı bir ülke sunmak gerekiyor.

“Yani tüm bu politikalarda kilit mesele özgürlük, eşitlik ve adalet hissi olmalı” diye ekliyor.

İstanPol’ün gençlik raporu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sunuldu.

CHP halihazırda İstanbul’da Kartal, Şişli gibi ilçelerde istihdam merkezlerinin açılması ve iş arayan gençlerin işe ulaşımlarının kolaylaştırılması yönünde projeler yürütüyor.

Gençlere dair başka araştırma bulguları da benzer

Gençlerin yaşam koşulları ve algıları geçtiğimiz sene başka bir çalışmaya da konu olmuştu. Habitat Derneği tarafından kamuoyuna açıklanan ve Infakto RW tarafından hazırlanan Gençlerin İyi Olma Hali Raporu'nun ikincisine göre, yaşamından memnun olan gençlerin oranında, 2017 araştırmasına göre yüzde 71’den yüzde 60’a doğru yüzde 11’lik bir düşüş gözlemlenirken, dört gençten biri başka ülkede yaşamak istiyor ve gençlerin yüzde 83’ü, Türkiye ekonomisinin kötüye gittiğini düşünüyordu.

REKLAM

Yaşam memnuniyetinde en büyük düşüş iş arayanlarda (yüzde 56’dan yüzde 42’ye) ve “ev gençlerinde” (yüzde 69’dan yüzde 54’e) doğru yaşanırken, iki yıl içerisinde iş arayanların oranı yüzde 8’den yüzde 13’e yükselmiş.

Infakto RW araştırma şirketi kurucu ortağı Prof. Emre Erdoğan, “Bu rakamlar bize gençlerin önemli mutsuzluk kaynağının ülkenin en azından iş yaratamamasıyla ilişkili olduğunu gösteriyor, tabii buna ülkenin yaşadığı ekonomik sorunlardan dolayı maddi durumdan kaynaklanan memnuniyetsizliği eklememiz gerek” diyor.

Bu raporda da gençlerin %72’si iş bulmanın zor olduğu kanısındayken, bu oran iş arayan gençlerde %88’e, evde oturan gençlerde %74’e yükseliyor. İş bulmanın önündeki en önemli engel iş olanaklarının olmamasıyken (%50), ikinci sırada tanıdıkların olmamasının (%33) gelmesi gençlerin iş piyasasının daha çok “eş-dost-akraba” ilişkisine dayanarak işlediği algısını gösteriyor.

Gençler ABD, Almanya ve İngiltere'yi tercih ediyor

Gençlerin gitmek istedikleri ülkeler listesinde birinci sırada ABD gelirken, Almanya ve İngiltere gençlerin yerleşmek istedikleri diğer başlıca ülkeler.

Prof. Erdoğan’a göre, “Öğrenciler arasında göç etme isteğinin çok az da olsa daha fazla olması (%27) ileride fırsat olursa yaşanabilecek bir beyin göçünün ipuçlarını veriyor.”

REKLAM

Prof. Erdoğan, Türkiye’nin gençlerine umut verme konusunda sınıfta kalmaya doğru hızla gittiğini söylerken, öncelikle gençlerin arzu ettikleri eğitimi alabilme, istedikleri işte çalışabilme ve o işten beklentilerini gerçekleştirme gibi taleplerini karşılamakta başarısız kalındığını, bunun da mutsuzluğun yaygınlaşmasına yol açtığını düşünüyor:

“Kuşaklar arası farkların olduğu bir gerçek, gençler anne-babalarında çok farklı beklentiler içindeler. Öte yandan yaşam onlara daha önceki kuşaklara sunduğu fırsatları da sunmuyor, ekonomik büyüme, iş ve eğitim olanakları gibi fırsatlar açısından gençler daha önceki kuşaklara kıyasla çok daha az olanağa sahipler. Ekonomik büyüme yok, enflasyon yüksek, işsizlik oranı artıyor ve hem iyi bir eğitim için rekabet fazla, hem de bu eğitim beklenenleri vermekten uzak. Türkiye için yıllara bir fırsat penceresi olarak görülen genç nüfus, şimdi bir saatli bombaya dönüşmüş durumda çünkü biliyoruz ki bu tür “kıtlık” dönemlerinde yetişen gençler otoriter rejimlere ve uygulamalara daha fazla destek olabiliyor.”

Prof. Erdoğan, bilimsel bir çalışmaya atfen, dünyada hemen hemen her ülkede yeni nesillerin ebeveynlerine kıyasla siyasal anlamda daha liberal olduğunu gösterirken, Türkiye’nin şimdiden bu durumun istinası olduğuna dikkat çekiyor:

“Bunun sebebi de Türkiye’nin otoriter siyasal kültürü, eğitim ve diğer araçlarla nesilden nesle aktarılıyor. Bu durumda da bahsettiğim “kıtlık” da göz önünde bulundurulursa, gelecekte Türkiye’nin daha otoriter bir rejime geçmesinin önünde demografik bir engel olmayabilir.”

Qries
Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Çin dışında insandan insana bulaşan ilk koronavirüs vakası Almanya'da görüldü

Dünya ekonomisinde durgunluk tehdidi sürüyor: Uluslararası ekonomi kuruluşları 2020 için karamsar

Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı: Türkiye ve AB'de durum