Euroviews. Kadınların seçme şanssızlığı: Virüs mü güvenlik mi?

Kadınların seçme şanssızlığı: Virüs mü güvenlik mi?
© Anadolu
© Anadolu
By Canan Güllü
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler, euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, pandemi sürecinde kadınların yaşadıkları sorunlara ışık tutan bir görüş yazısı kaleme aldı.

REKLAM

Canan Güllü, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı

Ülkemizde kadına şiddet ve çocuk istismarı konusunda 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi adıyla bir kanun ve Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) mevcuttur. Ancak tüm yasal mevzuatların varlığına rağmen uygulamadan kaynaklanan eksiklikler nedeniyle 2019 yılında 411 kadın ayrılmak istedikleri eşleri tarafından öldürüldüler.

Ocak 2020 başında İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı bir genelgenin işlerlik kazanmasına çalışıyorduk. Covid-19 öncesi tablo böyleydi. 10 Mart günü olayın vahim boyutlara ulaşacağını tahmin ederek ne yapabiliriz konusunda arkadaşlarımızla konuştuk ve işlettiğimiz acil yardım hattının sürdürülebilir olması konusunda önlemlerimizi aldık.

Ülkemizde karantina ilan edildiği gün bizim için evden çalışma sistemi devredeydi. Bu süreçte Çin ve İspanya'da şiddetin arttığına dair veriler elimize geliyordu. Biz de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan şiddetin varlığı düşünüldüğünde açıkçası tedirginlikle beklemeye koyulduk.

Yeni yaşam türleri ve hane halkları oluştu

Karantinada ücretsiz izinle eve gönderilenler, işine son verilenler, virüs bulaştırır diye eve alınmayan temizlik çalışanları, ücretli izinle evde olanlar, erkek ve kadının aynı anda evden çalışması gibi seçeneklerin olduğu mekanlar oluştu. Bu arada okul ve kreşlerin kapanması ücretli bakım yükünün kadınlar üzerine yüklenmesi, kadın ve erkek rollerinin kesin sınırlar ile birbirinden ayrılması sonucunda ev işlerinin kadınlara yüklenmesi, yaşlı bakım sorunları ile cebelleşen bir hane halkı modelini de ortaya çıkardı.

Her yaşanan evin fiziki koşulları, Türkiye'nin ekonomik koşulları bağlamında çok odaya sahip değil. Aynı evde yaşayanların sadece çekirdek aile olmadığını da biliyoruz. Bu dönemde kapanan okulların EBA sistemi ile TV ve bilgisayardan takibi, ebeveynlerden Home Office çalışanların internet kullanması, yine işsizlik parası gibi destekleyici mekanizmaların hemen devreye girmemesi ve bakım yükünden kaynaklanan eşitsizliğin derin olduğu ülkemizde güvenlik için EVDE KAL söylemi, bazı kadınlar için çok da doğru bir kavram olmadı.

Kadınlara 7/24 acil yardım hattı

Bu süreçte, TKDF olarak işlettiğimiz aile-içi şiddet acil yardım hattımıza gelen çağrılarda bir artış söz konusu olurken, ALO 183 -155-112 gibi kurumsal hatlara ulaşamama durumları yaşandı. Yine emniyetin tek tuşla arama sistemi KADES'e bile ulaşılamadığına tanıklık ettik. Sahadan bu verilerin yanı sıra sığınma evlerine Covid-19 testi yapılmadan mağdurların alınmadığını, yoğunluk karşısında ALO 183 kapasitesinin yetersiz kaldığını, kolluğun iş yükünün fazlalığına dikkat çekme gibi söylemleri ilgili kurumlara illettik. Bu arada Baroların kapanması konusunda biz pek sorun yaşamadık. Baroların kadın hakları merkezlerinin sorumluları ile diyalogumuzu sürdürdüğümüz koordinasyon kurullarımız zaten vardı.

Kadına şiddet yüzde 80 arttı

Mart ayı sonunda elde ettiğimiz infografiklerle 2019 Mart ayına göre fiziksel şiddet %80, psikolojik şiddet %93, sığınmaevi talebi %70 ve acil vaka oranı %30 düzeyinde artmıştı. Bu ciddi bir tehlikenin varlığını ortaya koyuyordu. Ekonomik destek talebinde ve komşu ihbarında da artış meydana gelmişti. Mart ayında 29 kadın öldürüldü bu ülkede.

Elimizde bulunan kaynakları dağıtmaya başladık. RTÜK'ten TV yayıncılığında pandeminin yarattığı stresin de dikkate alınacağı yayınlar yapılmasını talep ettik.

İnfaz Yasası

Tam bu sırada Hakimler ve Savcılar Kurulu, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un tedbir kararlarının uygulanmasında fail açısından dikkat edilmesi gerekliliğine dair bir karar aldı. Bu tam da söz konusu dönemde kadına şiddeti destekleyen bir mantık olarak tarihe geçmişti

Ev içi şiddetin arttığı bu dönemde ihbar hatlarına ulaşılamaması yetmiyormuş gibi ulaştığınızda da önünüze engeller konulmuş oluyordu böylelikle. Oysa ki Fransa ve Belçika mağdur kadınlar için Covid-19 süresinde sığınma evi yerine oteller kiralamıştı. İspanya eczanelerde kod uygulamasını hayata geçirmişti . Bizde ise acil eylem planı olmayışından ve STK işbirliği iletişim eksikliği nedeniyle gecikmeli yapılan bir süreç oldu.

Kamuoyunda İnfaz Yasası olarak bilinen düzenleme ile kasten yaralama suçluları tahliye edildi. Bu süreçte mağdurlar ikinci kez korku yaşadılar, bazı illerde kolluk kuvvetleri, bizlerin sesini duyarak hem cinsel dokunulmazlık hem kasten yaralama gerçekleştirmiş kişilerin evlerine haber verdi. Bu süreçte bazı evlerde hapisten çıkan eşleriyle aynı çatı altına yaşamak zorunda kalan kadınlar evleri terk etmeye başlayarak acil yardım hattımızdan destek istediler.

Yerelin desteği

Covid-19 dönemi sadece fiziksel değil ruhsal açıdan geçmişte şiddete uğramamış çiftlerin de yasadıkları travmalarla psikolojilerinin bozulduğu bir dönemdir. Bazı belediyelerden sığınma evi yerine yurt ya da misafirhanelerde bir iki gece mola verilebilecek mekanlar oluşturulmasını talep ettik. Bu konuda yerelin gücüne ihtiyaç var. Birçok yerel yönetim, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Barolar tarafından acil yardım hatlarının numaraları paylaşıldı.

Yukarıda da bahsettiğim üzere İnfaz Yasası'nın bir AF konusuna dönüşmesi siyasi bir fırsatçılıktı. Bu yasa sonrası 800'e yakın kadın, çocukları ile içeride kaldı. Kasten adam yaralama ve cinsel dokunulmazlık suçlarını işleyenlerin dışarıda olmasına rağmen o çocukların ve kadınların, sınırların kapalı olduğu bir dönemde içeri kalmaları gerçekten çok acı. Bunu, amacından sapmış bir af olarak tanımlayabiliriz. Çünkü düşünce suçlularının Tweet attığı için yargılandığı ve içeride kaldığı bir uygulama söz konusu.

Tüm bu koşullar altında bir tarafta Covid-19 ve dünyanın ilk kez deneyimlediği bir pandemi ve bu pandemide zaten kırılgan olan kadın ve çocukların yaşam mücadelesinde ilk sırada yer almadığı bir dönemi yaşadık ve yaşıyoruz. İşin bir diğer vahim noktası salgınla kalkıp salgınla yattığımız bu dönemde intihar oranlarının da arttığına tanıklık edeceğiz. Ve dönem sonrasında şimdiden hazırlık yaparak psiko-sosyal rehabilite merkezleri kurulması adına çalışmaya başladık bile.

Zor zamanlardan geçiyoruz, ancak bu ülkenin güçlü kadın STK'larının, ilgili mekanizmaların işlerlik sağlanması adına mücadelesi devam ediyor.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

İstanbul Sözleşmesi yaşatır mı?

Parola Maske-19: Koronavirüs karantinasında evde şiddet gören kadın gizli kodla polis çağırabilecek

8 Mart Dünya Kadınlar Günü: Türkiye'de geçen yıl 403, son iki ayda 71 kadın cinayeti işlendi