Türkiye'de halkın yaklaşık yüzde 70'i için IMF'den borçlanma 'zehirli bir sözcük' | Araştırma

Türkiye'de halkın yaklaşık yüzde 70'i için IMF'den borçlanma 'zehirli bir sözcük' | Araştırma
© Anadolu
By Menekse Tokyay
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Son araştırmaya göre, halkın yüzde 69,2’si koronavirüs salgınının yaratmış olduğu ekonomik etkileri azaltmak adına Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) borç alınmasına karşı çıkıyor. Peki sebepleri nedir?

REKLAM

İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan ve Türkiye çapında 12 ilde 1537 kişi ile yapılan anket çalışmasının sonucuna göre halkın yüzde 69,2’si koronavirüs salgınının yaratmış olduğu ekonomik etkileri azaltmak adına Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) borç alınmasına karşı çıkıyor.

1948-2005 yılları arasında IMF ile toplam 19 program uygulamış olan Türkiye, en son 1999 yılında uygulamaya giren 15 milyar dolarlık bir program izlemişti.

Ancak, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendisinden önceki hükümetlere yönelik eleştirilerinin başında IMF’ye ekonomik bağımlılık yaratmış olmaları ve bu kurumun taleplerine boyun eğdikleri geliyor.

Ankete katılan üç kişiden sadece biri IMF’den borç alınması gerektiğini düşünürken, yüzde 56’lık bir kesim de IMF’ye genel olarak güvenmediğini belirtiyor. Yüzde 43’lük bir kesim ise borç almanın maliyetli olacağı düşüncesinde. Katılımcıların yüzde 26’sı ise, IMF’den borç alınması durumunda kurumun Türkiye üzerinde söz hakkına sahip olacağından endişe ediyor.

Dolayısıyla, kamuoyundaki IMF algısı halen olumsuz, sağlam bir güven ilişkisi barındırmıyor ve mevcut ekonomik krizi atlatmak için devletin IMF’den başka seçeneklere yönelmesi gerektiği düşüncesi paylaşılıyor.

'Zehirli bir sözcük'

İstanbul Ekonomi Araştırma Genel Müdürü ekonomist Can Selçuki, anket çalışması sonrası ortaya çıkan tabloyu, “Türkiye’de IMF zehirli bir sözcük haline gelmiş vaziyette” diye yorumluyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Selçuki, “Nisan ayı ortasında yaptığımız ankette katılımcıların yüzde 70’i IMF’den borç alınmasına karşı çıktıklarını ifade ederken yüzde 56’sı da IMF’ye güvenmediklerini belirtti. IMF’den borç alınmasını istemeyenler her partide çoğunlukta olmakla beraber sağ eğilimli parti seçmeninin IMF’den borç alınması konusuna daha az karşı çıktığı görüldü” diyor.

Selçuki’ye göre, “Covid-19 salgını kapsamında açıklanan borç alma koşullarının alıştığımız standby anlaşmalarından farklı olmasına rağmen yıllar içerisinde oluşan ve oluşturulan negatif algının toplumun geniş kesimlerinde hakim olduğu görüldü”.

'Dünyanın en büyük kredi köpekbalığı'

Uzmanlar, halkların IMF'ye yönelik algısında temel dinamiğin güven unsuru olduğunu söylerken, kurumlara güvensizliğin olduğu toplumlarda IMF gibi uluslararası kurumlardan borçlanmanın da siyasi maliyeti olacağına dair bir "niyet okuma" olabileceğini belirtiyorlar, dolayısıyla komplo teorileri ekseninde "duygusal bir bakış" ağır basabiliyor ve karar alıcıların bu konudaki açıklamaları kemikleşmiş seçmen kitleleri tarafından destekleniyor.

Erdoğan, IMF’yi bir zamanlar “dünyanın en büyük kredi köpekbalığı” olarak tanımlıyordu.

ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünden Doç. Dr. Özgehan Şenyuva'ya göre ise, IMF'ye verilen destek düzeyi, iktidar bloğu ve muhalefet partilerinin seçmenleri arasında ufak farklılıklarla da olsa benzer bir tutumun sonucu.

euronews Türkçe'ye konuşan Şenyuva, "IMF'nin kendisi ile ilgili bir güvensizlik söz konusu. Anlaşmanın içeriğinden bağımsız bir karşı çıkış var. Genel olarak Türklerin neredeyse tamamında etkili olan bir Batı güvensizliği ve uzak durma eğilimi burada da kendisini gösteriyor" diyor.

IMF’nin Mart ayında Covid-19 ile mücadele için, 50 milyar dolarlık yardım paketi açıkladığını duyurmasının ve IMF Başkanı Kristalina Georgieva’ya sorulan bir soru üzerine Türkiye dahil tüm ülkelerle yapıcı ilişkide olduklarını belirtmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan 13 Nisan tarihinde yaptığı bir konuşmasında “IMF programı başta olmak üzere hiçbir dayatmaya boyun eğmeyeceğiz” demişti.

Şenyuva, "IMF, Cumhurbaşkanı tarafından da eleştirilen, işbirliği reddedilen ve düşmanlaştırılan bir kurum. IMF, Türkiye'de yabancı ve negatif bir güç olarak görülüyor ve ülkedeki ekonomik başarısızlıklar ve bağımlılık halinin sebebi olarak gösteriliyor. Bu da doğal olarak kamuoyunun duruşunu şekillendiriyor" diyor.

Türkiye ile IMF arasındaki Dördüncü Madde İstişaresi çerçevesinde IMF'nin her sene ilgili ülkelerle gerçekleştirdiği ikili görüşmelerin Eylül 2019’daki Türkiye ayağı birçok spekülasyonun odağına yerleşmiş, IMF’nin ekonomi konusunda istişarede bulunmak üzere muhalefet partileri temsilcileri ve uzmanlarla Ankara’da yaptığı görüşmeler “gizli toplantı” şeklinde kamuoyuna aktarılmıştı.

Şenyuva'ya göre, "Türkiye'de günbegün artan ekonomik zorluklar ve geçim sıkıntısına rağmen hükümetin ve ona yakın ana akım medyanın ısrarla ekonomi konusunda olumlu tablolar çizmeleri ve yaşanan sorunları teknik açıdan değil yurtiçi ve yurtdışı mihraklara bağlı siyasi temelli durumlar olarak sunmaları da ekili. IMF'ye gitmeye gerek yok, çünkü ekonomik sorunumuz yok, beka sonumuz var şeklinde bir düşünce söz konusu."

IMF Başkanı Georgieva, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, salgının etkileriyle mücadeleye yardımcı olmak amacıyla, Afet Etkilerinin Sınırlandırılması ve Borcun Hafifletilmesi Fonu (CCRT) kapsamında 25 üye ülkeye acil borç yardımı sağlanacağını bildirmişti.

Türkiye, IMF’ye 1947 yılından bu yana üye olan 47 Avrupa ülkesinden biri.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

IMF'den Covid-19 nedeniyle para politikası değişikliği: Varlık, gelir ve mülk vergileri artırılmalı

Dünyanın yarısı IMF'den yardım istedi

Bakan Şimşek’in hedefi 2026’da Türkiye’nin ‘yüksek gelirli ülke’ olması; peki IMF tahmini ne diyor?