2013-2015 yılları arasında PKK ile Türk devleti arasında başlayan müzakereler, çatışmaların yeniden başlamasıyla fiilen sona ermişti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) üçüncü yasama yılının açılışında, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Bursa Milletvekili Efkan Ala ile DEM Parti sıralarına yönelip tokalaşması, Ankara'da "yeni bir çözüm sürecinin başlangıcı" olarak değerlendiriliyordu.
Pazartesi günü Euronews Türkçe'ye konuşan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, basına ve kamuoyuna yansıdığı şeklin aksine, Ankara'da böyle bir gündemin olmadığını belirtti.
"Bu konu Ankara siyasetinin gündeminde yok. Sadece bu yaşanan gelişmelerden dolayı hem basında hem de kamuoyunda bazı yorumlar var. Ama Ankara'da şu an için bir çözüm süreci konuşulmuyor," dedi.
"Her zaman için toplumsal barışı savunduk. Bunun için herkesin yapması gereken, atması gereken argümanı dile getirdik. Bizim bir tereddüdümüz yok. Bunu dile getiren herkesin bu konuda adım atmasını bekliyoruz. Geç kalınmadan yapılması önemle kritiktir. Biz toplumsal barıştan yanayız. Parti olarak bunu önceliyoruz," diye ekledi.
Temelli, yeni Anayasa tartışmaları hakkında, "Biz sivil bir anayasa konusunda topluma öncelik veren bir partiyiz. Anayasalı bir devlet değil, anayasal bir devlet istiyoruz," ifadelerini kullandı.
Son olarak, "Samimi olup olunmadığını bize zaman gösterecek. Eğer dedikleri gibi samimilerse bunu atacakları adımlarla gösterecekler," vurgusunda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk ve Sırbistan'a iki günlük ziyaretinin ardından cumartesi günü ülkeye dönerek uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı ve gündemdeki "yeni çözüm süreci" tartışmalarına değinip "her zaman varız" demişti.
"Siyasetimizin temelinde, ülke meselelerinin geniş bir mutabakatla çözülmesi, toplumun farklı kesimlerinin de sürece dahil edilmesi yatıyor. Türkiye’de terör yöntemleri ile bir yere varılamayacağı çok nettir," diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bölgemizdeki gelişmelere bakıldığında, ülkemizdeki huzur ve barış iklimini tahkim etmek, herkes için en hayırlısıdır. Terörün her türlüsüyle mücadele eder ve karşısında yer alırız. Meseleleri terör dışı yöntemlerle ortadan kaldırmaya ise her zaman varız."
Erdoğan, Bahçeli'nin DEM Partililerle tokalaşmasına şaşıranlar içinse, "Biz kıdemli bir siyasetçi olarak sayın Bahçeli'nin böyle bir adımı atmasını garipsemedik," dedi.
Anka Haber Ajansı'nda yer alan habere göre Cumhurbaşkanı, bundan sonraki süreçte de bu adımları atanların sayısının çoğalması temennisinde bulundu.
Ne olmuştu?
TBMM'nin üçüncü yasama yılının açılış oturumunda, Bahçeli'nin salondan ayrılacağı sıra AK Parti Bursa Milletvekili Efkan Ala ile birlikte DEM Parti sıralarına yöneldiği, meslektaşlarıyla içten bir şekilde selamlaştığı görüldü.
Karar gazetesinden Yıldıray Oğur, üzerinde pek durulmayan Efkan Ala detayı için şöyle diyor:
"Efkan Ala, çözüm süreci döneminin İçişleri Bakanı’ydı ve Dolmabahçe açıklamasındaki en üst düzey yetkiliydi. Ve AK Parti’de hala demokratik reform, Kürtlerle diyalog gibi meselelerde adı öne çıkan isimlerin başında geliyor. Tam o sırada onun da ayağa kalkıp Bahçeli ile DEM sıralarına gitmesi ilginç bir andı."
Dolmabahçe açıklamasında, PKK'nın silahlı mücadeleye son vermesi ve siyasi çözüm yollarının önceliklendirilmesi gibi maddeler yer alıyordu. Ayrıca, açıklamada demokratikleşme ve insan hakları vurgusu da yapıldı.
DEM Parti Eş Başkanı Tuncel Bakırhan, Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Van Milletvekili Pervin Buldan, Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, Bahçeli'nin tokalaştığı kişilerdi.
Resepsiyonda gazetecilerin karşısına çıkan MHP Genel Başkanı, DEM Partililerle tokalaşması hakkında ,"Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım," diye konuştu.
Euronews Türkçe bu tokalaşmadan sadece bir gün sonra DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit'e ulaştı.
Tokalaşmanın "siyasetin doğasında" olduğunu, "özel bir anlam çıkarılmaması" gerektiğini söyleyen Koçyiğit, Bahçeli'nin "...ülkemizde barışı sağlamak lazım" şeklindeki açıklamasına atfen, "Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için sürekli söz söyledik, çaba harcadık" dedi.
Bahçeli, DEM Partililerle tokalaşmasından bir hafta sonra, yeni bir TBMM Grup Toplantısı'nda bu kez, "Siyasette hiç kimseyle, hiçbir partiyle kategorik olarak alıp veremeyeceğimiz, konuşup çözemeyeceğimiz bir şey yoktur," diye seslendi.
"Doğaçlama olmayan bu iyi niyetli tutumumu, siyasi nezaketten öte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı çarpışması ve yeni anayasa için cephe genişletme çabası olarak görenler mayın tarlasında söğüt gölgesi arayan zavallı biçarelerdir," diye ekledi.
Bahçeli ayrıca, "Uzattığım el, 'Gelin Türkiye partisi olun, gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin' temenni ve teklifidir," vurgusunda bulundu.
Erdoğan, 9 Ekim'de, partisinin haftalık grup toplantısında bu kez DEM Partililerle tokalaşan Devlet Bahçeli'ye övgüde bulundu.
"Bahçeli’nin Meclis’in ilk gününde ve dün yaptığı açıklamaları takdirle karşılıyoruz. Cumhur İttifakı’nın uzattığı elin muhatapları tarafından anlaşılmasını bekliyoruz," diyen Erdoğan, "Biz yeni yasama yılında siyasette artık farklı bir üslup ve söylem istiyoruz. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını takdirle karşılıyor, Türk demokrasisi ve 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli buluyoruz," ifadelerini de kullandı.
"Beklentimiz, hiçbir ayrım yapmadan meclisteki tüm siyasi partilerin de bu yaklaşımla hareket etmesidir.”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 8 Ekim'de, TBMM Grup Toplantısı'nda hem Devlet Bahçeli'ye hem de yasama yılının açılışında anayasa değişikliğini gündemine alan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi.
Hatimoğulları, Devlet Bahçeli'nin "Türkiye partisi olun" şeklindeki çağrısına, "Türkiye’de yoksulun, işçinin, emekçinin, kadının doğa ve insan hakları savunucularını savunurken biz bir Türkiye partisiyiz zaten," dedi.
Bahçeli'nin "...ülkemizde barışı sağlamak lazım" sözlerini de şu şekilde yanıtladı:
"Türkiye'de tabii ki iç barışa ihtiyaç vardır. İç barıştan kastımız bir yandan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi, özgürlükler alanının ciddi bir biçimde genişlemesi lazım."
1982 tarihli Anayasa hakkında da, "Yeni bir anayasa yapımına her zaman ihtiyaç olduğunu belirttik. 12 Eylül Anayasası ile gidilemez. Yol temizliğinden bahsettiğimiz; bugün yargıda çok fazla hatalar var. Orada bir düzenlemenin yapılması, başta Kobani ve Gezi Davası olmak üzere AİHM kararlarının uygulanması..." ifadelerini kullandı.
Türkiye'deki mevcut 2709 Sayılı Anayasa, 12 Eylül Darbesi'nden sonra askeri yönetimin emriyle Danışma Meclisi tarafından hazırlanmış, 18 Ekim 1982 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi (MGK) toplantısında kabul edilmişti.
'Ankara-Öcalan görüşmesinde hiçbir sakınca bulmam'
Euronews Türkçe'ye konuşan AK Parti'nin eski milletvekili Mehmet Metiner, "Ankara ile Öcalan'ın görüşmesinde hiçbir sakınca bulmam," dedi.
"Öcalan'ın bu süreçte, Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'ye karşı kullanılan PYD'ye yönelik eleştirileri varsa bunu dile getirmesini faydalı bulurum. DEM siyasetinin yeni dönemde, ABD-İsrail ittifakı yerine Filistin ve Türkiye'nin yanında konumlanmasını anlamlı bulurum."
Metiner ayrıca, PKK'nın silah bırakmasında Abdullah Öcalan'ın bir etkisinin olacağını düşünmüyor.
"Çünkü Kandil'de bunun bir karşılığı yok. Bütün iplerin İsrail ve ABD'nin elinde olduğu bir PKK'dan bahsediyoruz. Ben silah bıraktırma odaklı bir sürecin başlatılmasının doğru olmayacağını, bunun karşılık bulmayacağını, PKK yönetimi istese bile bunu yapamayacağı kanaatindeyim. Siyasal iklim oluşmadan, sadece PKK'ya silah bıraktırmak üzerinden başlayacak bir süreç Türkiye'ye çok şey kaybettirir."
Türkiye'de çözüm süreci
Çözüm süreci, Türkiye'de 2013-2015 yılları arasında PKK ile Türk devleti arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.
Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015'te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye'deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.
28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor.
PKK militanları, 40 yıla yakındır sürdürdükleri saldırılarda, resmi rakamlara göre 15.000’e yakın kişiyi öldürdü.
PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.