Yeni bir araştırmaya göre Babalar Günü, toplumsal baskının ve tüketim alışkanlıklarının etkisiyle anlam kaybına uğruyor. Hediyeler çoğu zaman 'formaliteden' alınırken, fiziksel mağaza gezileri dijital alışverişe rağmen önemini koruyor.
Her yıl haziran ayında kutlanan Babalar Günü, babaların çocuklarının hayatındaki katkılarının anılması ve teşekkür edilmesi amacıyla özel bir anlam taşıyor. Ancak yeni bir araştırma, bu özel günün de diğerleri gibi tüketim alışkanlıklarının ve toplumsal beklentilerin gölgesinde anlam değiştirerek, tüketim odaklı bir mikro-bayram olarak konumlandığını ortaya koydu.
PRAGMA Araştırma’nın 2025 yılı verilerine göre, bu özel gün aile içi bağları güçlendiren bir kutlamadan çok, zorunlu bir hediyeleşme ritüeline dönüşmüş durumda. Katılımcıların yüzde 66’sı Babalar Günü’nde alınan hediyelerin çoğu zaman "formaliteden ibaret" olduğunu belirtiyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 70’i bu yıl Babalar Günü için mutlaka hediye almayı planladığını belirtirken, bu oran özel günlerin ticarileştiğini gösteriyor. Ancak ilginç bir detay, bu hediyeleşmenin arkasındaki asıl motivasyonun sorgulanmasını sağlıyor: katılımcıların yüzde 96’sı, “Annem ya da kardeşim alıyorsa ben de almak zorunda hissediyorum” derken, yüzde 66’lık bir kesim alınan hediyelerin çoğu zaman "formaliteden" ibaret olduğunu düşünüyor.
PRAGMA Araştırma ve Danışmanlık'tan Proje Uzman Yardımcısı Büşra Yenidünya, "Bu çelişkili yapı, bireylerin sosyal normlara uyum sağlamakla duygusal bağ kurma arasında sıkıştığını gösteriyor," dedi.
Babalar Günü'nün Anneler Günü kadar önemsenmediği görüşü de oldukça yaygın. Katılımcıların yüzde 88’i bu düşünceye katıldığını belirtirken, “Hediye almasam babam kırılır” diyenlerin oranı yalnızca yüzde 38’de kalıyor. Bu veriler, Babalar Günü’nün aile içi duygusal bir bağdan çok, toplumsal rollerin, beklentilerin ve alışkanlıkların bir tekrarı haline geldiğini gösteriyor.
Yenidünya bu durumu şu şekilde değerlendiriyor: "Bu durum, babalara yönelik hediyeleşme davranışının hem duygusal yükten hem de sosyal zorunluluktan yoksun, daha çok alışkanlık ve ritüel tekrarına dayalı olduğunu işaret ediyor."
Dijitalleşme yükseliyor ancak fiziksel deneyim önemini koruyor
Hediye satın alma kanalları arasında dijital alışveriş öne çıksa da fiziksel mağazaların hâlâ vazgeçilmez olduğu görülüyor. Katılımcıların yarısı (yüzde 50) hediyesini fiziksel mağazalardan alacağını söylerken, yüzde 32’si tercihini online alışveriş platformlarından yana kullanıyor. Sosyal medya ve markaların kendi sitelerinden alışveriş yapanların oranı ise düşük seviyelerde kalıyor.
Bu durum, Babalar Günü alışverişinin hâlâ 'görerek, dokunarak' yapıldığını, özellikle babalara alınacak hediyelerde alışveriş deneyiminin dijitalleşmeye tam olarak teslim olmadığını gösteriyor.
Geleneksel bağ zayıf
Hediye seçiminde öne çıkan motivasyonlar arasında 'babanın ne istediğini bilmemek' de önemli bir yer tutuyor. Katılımcıların yüzde 69’u hediye seçmekte zorlandığını, babalarının ihtiyaç ve beklentilerinden emin olmadığını ifade ediyor. Bu da Babalar Günü’nün, Anneler Günü’ne kıyasla neden daha az önemsendiğini açıklayan bir başka veri olarak dikkat çekiyor.
Özetle, Babalar Günü toplumsal bellekte geleneksel bir bağ kurma gününden çok, alışkanlıkların ve ekonomik imkânların belirlediği bir "zorunlu tüketim" gününe dönüşüyor. Hediye almak çoğu kişi için içten gelen bir ihtiyaçtan değil, sosyal çevrenin ve aile dinamiklerinin yarattığı görünmez bir baskıdan kaynaklanıyor.
Ancak bu tabloya rağmen Babalar Günü'nün alışveriş yoluyla da olsa hatırlanıyor olması, tüketim toplumu içindeki bireylerin hâlâ özel günlere anlam yüklemeye çalıştığını gözler önüne seriyor.