İsrail, İran'ın Arak ağır su reaktörüne saldırırken, bu saldırılar, önemli nükleer tesisleri hedef aldı ve 14 İranlı bilim insanının ölümüne neden oldu.
Perşembe sabahı İsrail, başkent Tahran'ın 250 kilometre güneybatısında bulunan İran'ın en büyük nükleer tesislerinden biri olan Arak ağır su reaktörüne saldırdı.
İran kaynaklarına göre tesis tamamen tahliye edildi ve reaktörün çevresindeki sivil bölgelerde herhangi bir hasar meydana gelmedi.
ABD'li kar amacı gütmeyen Missile Defence Advocacy Alliance'a (Füze Savunma Savunuculuk Birliği) göre, IR-40 olarak da bilinen Arak nükleer reaktörü, 2003 yılında faaliyete geçen bir ağır su nükleer reaktörü olarak biliniyor.
Ancak, tasarımının kökeni belirsiz ve Rus tasarım firması Nikit de dahil olmak üzere yabancı uzmanların yapımına katkıda bulunduğu düşünülüyor.
Raporlara göre İran, reaktörü “askeri saflıkta nükleer malzeme üretmek için kullanılmayacak” şekilde sunmaya çalıştı, ancak reaktör yaklaşık 9 kilogram plütonyum üretebiliyordu ve bu da ABD'nin Tahran'ın plütonyum bazlı nükleer silah üretmesine olanak sağlayabileceği endişesini artırdı.
2015 yılında İran nükleer anlaşmasını imzaladıktan sonra, uluslararası toplum Arak reaktörünün modifikasyonunu yaptırımların kaldırılmasına bağladı.
2016 yılında İran, reaktör çekirdeğini çimento ile doldurduğunu açıkladı. Ancak aynı yılın Şubat ayında Tahran, ilk kez izin verilen maksimum ağır su stok sınırını aştı ve bu sınır 2016 yılının Kasım ayında da tekrar aşıldı.
Ayrıca Tahran, daha önce Arak reaktörü için ayrılmış olan 80 metrik tondan fazla ağır suyu Umman'a transfer etti. İran bu miktarı hâlâ kontrol altında tutsa da, sınır ötesi transferi anlaşmanın ihlali olarak değerlendirilmedi.
İsrail, İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarında başka nelere zarar verdi?
İsrail'in İran'a yönelik kapsamlı askeri saldırılarından birinde, geçen Cuma günü başlayan saldırılar, çok sayıda rapor, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) verileri ve son uydu görüntülerine göre, kritik nükleer tesisleri hedef alarak nükleer programına ciddi zarar verdi.
Saldırılar, Orta Doğu ülkesindeki üç büyük uranyum zenginleştirme tesisini hedef aldı.
İran'ın Natanz kenti merkezinin yeraltı tesisinde, yedek güç santralleri de dahil olmak üzere elektrik altyapısının tamamen tahrip olduğu ve binlerce santrifüjün hasar görmesi veya tahrip olması ihtimalinin bulunduğu, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi tarafından doğrulandı.
Aynı tesiste, daha küçük ve yüzeye yakın bir tesis olan PFEP pilot tesisinin tamamen tahrip edildiği açıklandı. Bu tesis, uranyumu yüzde 60'a kadar zenginleştiren gelişmiş santrifüjler içeriyordu.
Fordow sığınak tesisinde gözle görülür bir hasar bildirilmedi.
Fordow, nükleer bomba yapım seviyesine ulaşmak için birkaç basit adımdan ibaret olan yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyumun en çok miktarda üretildiği tesis.
İsfahan'da, uranyum dönüşüm merkezi ve nükleer silah çekirdeği yapımı için gerekli olan uranyum metalurji teknolojisi üzerinde çalışan tesisler de dahil olmak üzere dört tesis daha hedef alındı.
İsrail saldırılarında vurulan Karaj ve Tahran'daki santrifüj üretim atölyeleri daha önce IAEA tarafından izleniyordu, ancak bildirimi yapılmamış atölyelerin sayısı bilinmiyor.
Ayrıca, bölgedeki birçok kaynağa göre, saldırılar başladığından bu yana en az 14 İranlı nükleer bilimci öldürüldü. İsrail ordusu, bunlardan dokuzunun Tahran'ın nükleer silah arayışında “kilit unsur” olduğunu belirtti.
IAEA'nın Salı günü yaptığı tahminlere göre, İran yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyumdan dokuz adet nükleer bomba üretebilecek kadar stoklamış durumda.
Ayrıca, daha az zenginleştirilmiş uranyum stokları da mevcut ve bu stoklar da ek bombalar üretmek için kullanılabilir.
Tahran, nükleer malzeme ve ekipmanı korumak için “açıklanmamış” önlemler alacağını ve IAEA ile iş birliğini azaltabileceğini duyururken, İran parlamentosu Kuzey Kore'nin örneğini takip ederek Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan (NPT) çekilme teklifini görüşüyor.
İsfahan'daki uranyum dönüşüm tesisi devre dışı kalırsa, İran zenginleştirme sürecinin ana bileşeni olan uranyum heksaflorürün (UF6) dış kaynaklarını bulmak zorunda kalacak.