BM Genel Kurulu’nda yakın zamanda kabul edilen New York Deklarasyonu, iki devletli çözüm için yol haritası sunuyor ve 'Hamas’sız bir Filistin hükümeti' öngörüyor.
Filistin’in bağımsızlık mücadelesi, 22 Eylül'de yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda önemli bir diplomatik destek kazanacak.
Zirvede İngiltere, Avustralya ve Kanada’nın yanı sıra Fransa, Portekiz, Belçika gibi ülkelerin de Filistin devletini resmen tanıması bekleniyor.
G7 ülkelerinden üçünün ve BMGK üyesi iki ülkenin Filistin’i tanıyacak olması, sembolik açıdan bir dönüm noktası olarak görülüyor. BM aynı zamanda iki devletli çözüm için bastırmaya devam ediyor; BM Genel Kurulu’nda yakın zamanda kabul edilen New York Deklarasyonu, iki devletli çözüm için yol haritası sunuyor ve "Hamas’sız bir Filistin hükümeti" öngörüyor.
Öte yandan, birçok yorumcuya göre sahadaki mevcut koşullar, iki devletli çözüm ihtimalinden halen çok uzak.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, konuyla ilgili açıklamasında Filistin halkının “devredilemez hakkını” tanıdıklarını ve iki devletli çözümü canlı tutmanın “ahlaki bir sorumluluk” olduğunu vurguladı.
Ancak bu ülkelerin Hamas’ın silahsızlanması şartını öne sürebileceği de ifade ediliyor.
147 ülke zaten tanıyor
BM’ye üye 193 ülkeden 147’si halihazırda Filistin’i tanıyor.
Filistin, BM’de daimi gözlemci statüsüne sahip; bu da ülkeye konuşma hakkı veriyor ancak oy hakkı tanımıyor. Tam üyelik için BM Güvenlik Konseyi’nin onayı gerekiyor, burada ise ABD’nin veto hakkı var.
147 ülkenin (yani BM üyelerinin yaklaşık 3’te 2’sinin) resmi olarak tanıdığı Filistin devleti, 1988’de Cezayir’de toplanan Filistin Ulusal Konseyi tarafından ilan edilmişti.
BM ve bu ülkelerin büyük çoğunluğu, Filistin devletinin sınırlarını 1967 öncesi (Altı Gün Savaşı’ndan önceki) sınırlara göre kabul ediyor. Filistin devletinin sınırlarına Kudüs'ün Doğu kesimi dahil olmak üzere Batı Şeria ve Gazze Şeridi dahil.
Ancak İsrail 1967’den beri Batı Şeria’da askeri kontrol ve yerleşimlerle fiili hâkimiyet kurdu ve Doğu Kudüs’ü ilhak edip “İsrail’in ebedi başkenti” ilan etti. İsrail'in iddiası uluslararası hukukta kabul edilmedi ve bu bölgeler "İsrail işgali altındaki Filistin toprakları" olarak anılıyor.
Gazze'de ise Hamas'ın fiili yönetimi vardı, ancak son dönem İsrail saldırılarıyla şerit yerle bir olmuş durumda.
'Oslo’dan bu yana en kötü dönem'
Uzmanlar, İsrail’in onlarca yıllık yerleşim politikalarının, iki devletli çözümü adım adım sabote ettiği görüşünde. İsrail’in Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri genişletmesi ve Filistin Yönetimi’ni zayıflatması bu süreci hızlandırdı.
Londra merkezli Chatham House’dan Prof. Yossi Mekelberg, CNN International'a yaptığı açıklamada, "Filistin devleti, Oslo Anlaşmalarından bu yana gerçek olmaya en uzak noktada. İsrail-Filistin ilişkileri açısından 1948’den beri en kötü dönemi yaşıyoruz," değerlendirmesinde bulundu.
Peace Now örgütünün direktörü Lior Amihai de gazeteye, "Batı Şeria’da her hafta yeni karakollar kuruluyor, yollar izinsiz açılıyor. İlhak zaten fiilen gerçekleşiyor," dedi.
BM verilerine göre, 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırılarından bu yana Batı Şeria’da 1000’e yakın Filistinli öldürüldü. Gazze'de ise iki yıla yakın süredir süren ağır bombardımanın yanı sıra İsrail'in uyguladığı yardım ambargosu nedeniyle kıtlık da yaşanıyor. Gazze'de on binlerce kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Uluslararası insan hakları örgütleri ve BM’nin bağımsız soruşturmaları, İsrail’in Gazze’de soykırım işlediği sonucuna vardı.
Başbakan Binyamin Netanyahu’nun aşırı sağcı koalisyonu, Filistin devletini kesin bir dille reddediyor. Daha önce uç sayılan fikirler, artık hükümetin resmi politikası haline geldi.
Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria’da on binlerce yeni Yahudi konutu için izin verirken şu açıklamayı yapmıştı: “Filistin devleti fikri, sloganlarla değil, atılan adımlarla masadan kaldırılıyor.”
İsrail hükümeti, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki genişlemelerle Filistin topraklarını parçalanmış adacıklara dönüştürmüş durumda. Şu anda yaklaşık 700 bin Yahudi yerleşimci bu bölgelerde yaşıyor; uluslararası hukukta ise bu yerleşimler illegal kabul ediliyor.
'Hamas'sız Filistin mümkün mü?'
Uzmanlara göre Filistin'de şiddet sona ermediği sürece silahlı direnişin de bitmesi mümkün değil.
İsrail, güvenlik gerekçesiyle Filistin devletinin tanınmasına karşı çıkıyor. Ancak durum tam tersi: Bağımsız bir Filistin devleti kurulmadığı sürece İsrail için güvenlik sağlanamayacak.
University College London’dan Dr. Julie Norman, "İşgal devam ettiği sürece direniş de sürecek," dedi. CNN'e konuşan akademisyen, "Bu, Hamas olur ya da başka bir örgüt. Kalıcı güvenlik ancak iki devletli çözümle sağlanabilir,” ifadelerini kullandı.
ABD tanıma kararına karşı
İngiltere başta olmak üzere Batı devletlerinin Filistin'i tanıma kararı, ABD'nin yoğun itirazlarıyla karşılandı.
ABD Başkanı Donald Trump geçen hafta Londra’da yaptığı açıklamada bu karara karşı olduklarını duyurdu. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da adımın “Hamas’ı cesaretlendireceğini” ve yalnızca sembolik bir anlam taşıyacağını söyledi.
İngiltere içinde ise iktidardaki İşçi Partisi'ne karşı olanlar ve özellikle de Muhafazakarlar karara karşı çıkıyor. Anketlerde Starmer’ın onay oranının -42’ye kadar düştüğü iddia ediliyor.
İşçi Partisi içinde çatlak mı var?
İşçi Partisi milletvekillerinin de bu konuda ikiye bölündüğü öne sürülüyor. Temmuz ayında açıklanan tanıma vaadi öncesinde milletvekillerinin üçte birinden fazlası Starmer’a mektup yazarak Filistin’in tanınmasını talep etmişti.
Ancak bazı vekiller bunun yeterli olmayacağını, İsrail’e silah satışlarının kısıtlanması gibi daha sert adımlar gerektiğini söylüyor.
SKY News'e göre, "Labour Friends of Israel" (İsrail'in İşçi Dostları) grubu ise kararı eleştirerek “Bu çatışmanın tek sorumlusu İsrail değil. Hamas rehineleri serbest bırakıp silah bıraksa savaş sona ererdi,” açıklamasını yaptı.
Şimdi ne olacak?
Starmer, bu ay Londra’da 89 yaşındaki Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüştü ve Gazze’nin yönetiminde Hamas’ın rol almaması gerektiği konusunda uzlaştılar. ABD ve Körfez ülkeleri, geçici bir hükümet kurulması üzerine müzakereler yürütüyor; ancak henüz imzaya hazır bir anlaşma olmadığı bildiriliyor.
İngiltere hükümeti, bu hafta Hamas’a bağlı isimlere yönelik yeni yaptırımlar açıklamaya hazırlanıyor. Ancak İsrail’den şimdiden sert tepkiler geldi. İsrail yönetiminin Batı Şeria’da yeni ilhaklar dahil çeşitli misillemelere hazırlandığı öne sürülüyor.
Londra, bu hamleyi diplomatik açıdan önemli bir adım olarak görüyor. Ancak hükümet yetkilileri bile, Gazze’deki fiili durumun bu kararla kısa vadede değişmeyeceğini kabul ediyor.
Tanıma kararları etkili olacak mı?
Tanımanın sahadaki gerçekliği hemen değiştirmeyeceği açık. Ancak bazı uzmanlara göre bu adım, hukuki ve diplomatik sonuçları itibarıyla sembolik olmanın ötesine geçiyor.
Queen’s Üniversitesi’nden uluslararası hukuk profesörü Ardi Imseis, CNN'e, "Tanıma, tanıyan devlet için uluslararası hukukta bağlayıcı sonuçlar doğurur: tanınan devletin toprak bütünlüğüne saygı, siyasi bağımsızlığını koruma ve meşru savunma hakkını kabul etme gibi. Bu normların hepsi Filistin’de ihlal ediliyor," dedi.
İskoçya’dan sert tepki: 'Yetersiz ve İkiyüzlü'
Karara en sert tepkilerden biri ise İskoç Yeşiller Partisi’nden geldi. Partinin dış ilişkiler sözcüsü Patrick Harvie MSP, Filistin’in tanınmasını “gecikmiş ve yetersiz” bir adım olarak niteledi:
“Bu değişim olumlu ama asla yeterli değil. İngiltere’nin Gazze’deki soykırımı durdurmak için attığı bir adım değil; aksine Starmer, İsrail’in işlediği suçlara ortak oldu.”
Harvie, İngiltere’nin İsrail’e silah satışını sürdürmesini “21. yüzyılın en ağır savaş suçlarına ortaklık” diye niteledi ve ülkesinin Gazze’de yaşanan felaket karşısında sessiz kalamayacağını söyledi. Ayrıca İngiltere’nin İsrail ile askeri işbirliği yapmaya devam etmesini sert biçimde eleştirdi.
Harvie, kararın aslında “sokaklarda yüzbinlerce kişinin katıldığı protestoların ve boykot, yaptırım, yatırımların geri çekilmesi çağrılarının” baskısı sonucu alındığını belirtiyor. İskoç Parlamentosu kısa süre önce bu yönde bir Yeşiller önerisini kabul etmişti.
“Bu açıklama protestoları durdurmayacak. Biz silah satışlarının bitmesi, katliamların sona ermesi ve Filistinliler için adalet sağlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”