Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

Suriyelilerin iltica hakkının korunması için Berlin hükümetine çağrı

Şanlıurfa Akçakale’de sınırı aşarak Türkiye’ye geçen Suriyeliler, yakınlardaki Tel Abyad’daki çatışmalar nedeniyle kitlesel göçe sürüklendi. / 14 Haziran 2015
Şanlıurfa Akçakale’de sınırı aşarak Türkiye’ye geçen Suriyeliler, yakınlardaki Tel Abyad’daki çatışmalar nedeniyle kitlesel göçe sürüklendi. / 14 Haziran 2015 ©  AP
© AP
By Diana Resnik & Franziska Müller
Yayınlanma Tarihi
Paylaş Yorumlar
Paylaş Close Button

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriyelilere iltica hakkı verilmesine karşı çıkıyor. Eleştirmenler, Suriye'nin hâlâ azınlıklar ve kadınlar için güvenli olmadığı konusunda uyarıyor.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Beşar Esad rejiminin devrilmesinin ardından Almanya’nın artık Suriyelilere iltica hakkı tanımaması gerektiğini söyledi. Ancak eleştirmenler, ülkenin hâlâ azınlıklar ve kadınlar için güvenli olmadığını vurguluyor.

Eski bir Suriyeli mülteci olan Pro Asyl’in mülteci politikası sözcüsü Tareq Alaow, aceleci sonuçlara karşı uyarıda bulundu. Esad’ın Aralık 2024’ün başında devrilmesinin ardından önce umutlandığını söyledi.

Alaow, “Benim için bu, Suriye’de bir demokrasi ve hukuk devleti inşa edebileceğimize dair bir umut anıydı, ta ki gerçek yüzümüze çarpana kadar,” dedi.

29 Ocak’ta, Suriye’de El Kaide bağlantılı bir grubun eski lideri olan Ahmed eş-Şara (savaş dönemindeki adıyla Ebu Muhammed Colani) geçici devlet başkanı oldu.

Bu noktada Tareq’ın iyimserliği yerini kaygıya bıraktı.

“Bunlar cihatçılar,” diye uyardı. Esad’ın devrilmesinden kısa süre sonra Suriye’nin yeni yöneticilerinin azınlıkları, LGBTQ+ bireyleri ve kadınları hedef almaya başladığını söyledi.

Tareq Alaow, “İnsanlığa karşı işlenen suçlarla yüzleşmek gibi bir niyetleri yok, çünkü kuzeybatı Suriye’de bizzat kendileri insanlığa karşı suç işlediler,” diye ekledi.

Birçok Suriyeli, eş-Şara’nın cihatçı milis Heyet Tahrir Şam’ın lideri olarak geçmişinden yeterince uzaklaşmadığından endişe duyuyor.

Dini azınlıklar hedefte mi?

Özellikle Esad ailesinin de mensup olduğu Alevi topluluğunu hedef alan katliamlara dair iddialar ortaya çıktı.

6 Mart’ta, eş-Şara’nın güçleri ile Alevi topluluğu üyeleri arasında şiddetli çatışmalar patlak verdi. Birleşmiş Milletler verilerine göre çatışmalarda çoğu sivil yaklaşık 1.400 kişi hayatını kaybetti.

Bir rapora göre kurbanlar öldürüldü, işkence gördü ve bedenleri parçalandı. Bazı vahşet sahneleri kaydedilerek sosyal medyada paylaşıldı. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, videolarda faillerin “Alevileri öldürmeye geldik” dediği duyuluyor.

A gunman walks by the remains of a house destroyed during the recent sectarian clashes in the Druze-majority town of Suweyda, 19 September 2025.
A gunman walks by the remains of a house destroyed during the recent sectarian clashes in the Druze-majority town of Suweyda, 19 September 2025. AP Photo

Suriye’nin geçici hükümeti, çatışmayı, Alevi nüfusun yoğun olduğu Lazkiye’de “Esad yanlılarının güvenlik güçlerine saldırdığı” iddiasıyla gerekçelendirdi.

Temmuz ayında ise hükümet güçleriyle Süveyda’daki Dürzi toplulukları arasında yeni çatışmalar yaşandı. Birleşmiş Milletler uzmanları, kadın ve kız çocuklarına yönelik öldürme, kaçırma, zorla alıkoyma, yağma, mülk tahribi ve cinsel şiddet vakalarına dair ciddi uyarılar yayımladı.

Eş-Şara ateşkes çağrısı yaptı ve çatışmaları “bir sınama” olarak niteledi. Her iki olayda da sivillere zarar verenlerin hesap vereceğini söyledi ancak Alevi ve Dürzi liderler bu açıklamalara temkinli yaklaştı.

Bu sırada pek çok Suriyeli, eş-Şara’nın güvenlik güçleri üzerinde gerçek kontrolü olup olmadığını sorgulamayı sürdürüyor.

Ahmed eş-Şara kimdir?

Birkaç yıl önce ABD, o dönem Ahmed eş-Şara için 10 milyon dolar ödül koymuştu. 2024’e kadar Washington tarafından aranılan bir terörist olarak görülüyordu.

Bugün ise ABD de dâhil olmak üzere küresel aktörler kendisiyle görüşüyor. BM Güvenlik Konseyi kasım ayında hakkındaki yaptırımları kaldırdı ve eş-Şara artık uluslararası alanda Suriye’nin lideri olarak tanınıyor.

Tareq Alaow durumu şöyle özetliyor:

“Acı veren şu ki, uluslararası toplum şimdi Suriye’de Ahmed eş-Şara’nın başında olduğu bu grubu meşrulaştırmaya çalışıyor. Suriye’de konuşabilecekleri biri olduğu sürece görmezden gelmeye hazırlar.”

ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Geçici Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Beyaz Saray, Washington D.C.,10 Kasım 2025.
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Geçici Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Beyaz Saray, Washington D.C.,10 Kasım 2025. AP Photo

Ona göre dünya güçlerinin cihatçı gruplarla muhatap olması tehlikeli ve bu durum yeni bir yerinden edilme dalgasını tetikleyebilir. Mevcut mülteci politikasını ise sürdürülemez buluyor.

Tareq, “Gaye, insanları mümkün olduğunca Almanya’ya ya da Avrupa’ya kaçmaktan alıkoymak gibi görünüyor. Ama bu işe yaramayacak,” diyor.

İnsanların ülkelerindeki savaşlar ve krizler nedeniyle kaçtığını, geri göndermenin çözüm olmadığını vurguluyor: “İki yıl içinde işler yeniden kötüleşirse yine kaçarlar.”

Tareq, insan hakları ihlallerini belgelediği için baskıya uğradıktan sonra Suriye’den kaçmış. Kendisi savaş alanına, IŞİD’in onu öldürmesi beklentisiyle gönderilmiş. Esad rejimi, “ellerini kirletmemek” ve doğrudan öldürmemiş görünmek için bunu yaptığını söylüyor.

Yeni hükümet altında da benzer kalıpların ortaya çıktığını düşünüyor. Azınlıklara yönelik baskının, 1960’larda Esad rejimi döneminde de yaşandığını hatırlatıyor.

“Fark şu: Esad rejimi milliyetçi ideolojiye dayanıyordu. Yeni yöneticiler ise dini ideolojiye dayanıyor. Yöntemler aynı.”

Avrupa’nın tepki vermesi gerekiyor

Tareq, Avrupa’nın Suriye’nin mevcut yöneticilerine karşı baskıyı artırması gerektiğini düşünüyor. İnsanlar ancak güvende hissederse kalıcı olarak dönebileceklerini söylüyor.

Almanya’nın tutumunu eleştiriyor: “Dürzîlere yönelik katliam sırasında Suriye’de düzenlenen bir toplantıda Alman temsilci katliamlar hakkında tek kelime etmedi.”

Suriyeli insanlarla sık sık konuştuğunu belirten Tareq, “Çoğunluk şunu söylüyor: ‘Ülkede gerçek istikrar olsa geri döner ve yeniden inşa ederiz,’” ifadelerini kullandı.

Tareq, Suriyelilerin Almanya ve Avrupa’da edindiği tecrübelerin, ülkenin altyapısının, konutlarının, şehirlerinin ve hatta demokrasisinin yeniden inşasında önemli rol oynayabileceğini söylüyor: “Bu, neredeyse 60 yıllık diktatörlükten sonra hayati önem arz ediyor.”

Ancak güvenlik ve siyasi zeminin şu anda olmadığını vurgulayan Tareq, “Ülke genelinde silahların bu kadar yaygın olması şartlarında güvenlikten söz edemem. En küçük bir çatışma bile tüm bölgeyi etkileyecek ölçüde hızla tırmanabilir,” diye uyarıyor.

Avrupa’daki demokratik hükümetlerden daha fazlasını beklediğini söylüyor: “Yeni yöneticilere yönelik daha fazla siyasi baskıya ihtiyacımız var.”

Tareq’e göre Avrupa’dan gelecek kamuoyu açıklamaları, sahadaki insanları korumaya yardımcı olur; çünkü yaşananların dışarıdan izlendiğini gösterir.

Ayrıca, kalkınma fonlarının insan hakları koşuluna bağlanması gerektiğini vurguluyor.

“Elimizde siyasi güç var. Suriye’nin yöneticilerine diplomatik baskı uygulayabiliriz. Ne yazık ki şimdiye kadar bu yapılmadı.”

Erişilebilirlik kısayollarına git
Paylaş Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

AB, Suriyeliler için sığınma rehberini güncelledi: Risk grupları değişti

Trump: 'İsrail, Suriye ile güçlü ve gerçek bir diyalog kurmalı'

Suriye, Londra Büyükelçiliği'ni uzun bir süre sonra yeniden açtı