Rapordaki mesajında gazetecileri 'tarihin tanıkları' olarak tanımlayan RSF Genel Direktörü Thibaut Bruttin, gazetecilerin giderek daha fazla 'rehine, pazarlık unsuru ve ortadan kaldırılması gereken kişiler' haline getirildiğini vurguladı.
Basın özgürlüğü örgütü Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 1 Aralık 2024 – 1 Aralık 2025 döneminde dünyada gazetecilere yönelik şiddet ve baskıyı mercek altına alan yıllık raporunu yayımladı. Rapora göre, son 12 ayda en az 67 gazeteci öldürüldü, 503 gazeteci tutuklu, 20 gazeteci rehin, 135 gazeteci ise kayıp durumda.
Raporda tutuklu olduğu belirtilen 503 gazetecinin üçü Türkiye'de yer alırken, aynı zamanda Türkiye'de bir gazetecinin de kayıp olduğu belirtildi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası'na (TGS) göre ise 10 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde bulunuyor.
TGS, kendi listelerinin, gazetecilik faaliyeti nedeniyle özgürlüğünden mahrum bırakılan gazetecilerin dava dosyalarının incelenerek hazırlandığını belirtiyor.
Türkiye, RSF'nin 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde mevcut durumda 180 ülke arasında 159. sırada yer alıyor
22 Haziran’dan bu yana tutuklu olan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı "tehdit ettiği" iddiasıyla yargılandığı davada gazeteci Fatih Altaylı hakkında 26 Kasım'daki duruşmada 4 yıl 2 ay hapis cezası ve tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.
Bunun yanı sıra kayyum atanan televizyon kanalı TELE1'in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ da "casusluk" suçlamasıyla 27 Ekim'de tutuklanmıştı.
15 Mayıs'ta tutuklanmış olan gazeteci Furkan Karabay hakkında ise tutuklanmasından 201 gün sonra 2 Aralık Salı günü tahliye kararı verilmişti.
Alan YouTube kanalında gazetecilik faaliyetlerini sürdürdüğü sırada Karabay, buradaki açıklamaları ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 15 Mayıs’ta tutuklanmıştı. Karabay hakkında aylar sonra hazırlanan iddianamede gazetecinin sosyal medyadan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nı eleştirdiği paylaşımları yer almıştı.
Karabay'ın bu paylaşımlarda ‘terörle mücadelede görev almış kişilerin hedef gösterildiği’ öne sürülmüştü. Karabay’ın bir paylaşımında da ‘cumhurbaşkanına alenen hakaret suçunu işlediği’ iddia edilmişti.
Gazeteci ve çevre aktivisti Hakan Tosun ise 10 Ekim akşamı İstanbul’da evine dönerken saldırıya uğradı.
10 Ekim'de 24 saat boyunca Tosun’dan haber alınamaması üzerine ailesi ve gazeteci dostları tarafından sosyal medyada çağrılar yapılmıştı.
Daha sonra Tosun'un aynı gün İstanbul Esenyurt’ta saldırıya uğradığı, kafasına darbe alıp yol kenarında baygın halde bulunduğu öğrenildi. Tosun'un bilinci kapalı halde hastaneye kaldırıldığı ancak üzerinde kimlik bulunmadığı için yakınlarına haber verilemediği bildirildi.
Beyin kanaması geçiren ve durumunun ağır olduğu açıklanan Hakan Tosun, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde yoğun bakımda tedavi altındaydı.
13 Ekim'de ise Tosun'un hayatını kaybettiği bildirildi.
Avukatların verdiği bilgiye göre, darp olayına karıştığı belirlenen iki kişi tutuklanırken, zanlılarla ilgili ayrıntılar açıklanmadı.
'Tarihin tanıkları'
RSF raporundaki mesajında gazetecileri “tarihin tanıkları” olarak tanımlayan RSF Genel Direktörü Thibaut Bruttin, gazetecilerin giderek daha fazla “rehine, pazarlık unsuru ve ortadan kaldırılması gereken kişiler” haline getirildiğini vurguladı.
Bruttin, “Gazeteciler hakkında üretilen yanlış yargılara karşı dikkatli olalım: Hiç kimse gazetecilik uğruna hayatını vermez. Gazeteciler sadece ölmez, öldürülür," ifadelerini kullandı.
Gazeteciler için en ölümcül yer: Gazze
RSF’nin verilerine göre, son bir yılda öldürülen 67 gazetecinin yaklaşık yarısı (yüzde 43) Gazze Şeridi’nde İsrail ordusunun saldırıları sonucu hayatını kaybetti ve bu gazetecilerin tamamı Filistinliydi.
Raporda, 25 Ağustos 2025’te Gazze’deki el-Nasır tıbbi kompleksi içinde gazetecilerin çalıştığı alanı hedef alan saldırı, “özellikle sarsıcı” bir örnek olarak öne çıkıyor.
İlk saldırıda Reuters foto muhabiri Hossam el-Masri öldürüldü. Dakikalar sonra olay yerinde kurtarma çalışmalarını izleyen gazeteciler hedef alındı; Mariam Abu Dagga, serbest gazeteci Moaz Abu Taha ve Al Jazeera fotoğrafçısı Mohamad Salama ikinci saldırıda yaşamını yitirdi.
RSF, bu vakayı, gazetecilerin “bilinçli biçimde hedef haline getirildiği” saldırı tipinin sembolik örneklerinden biri olarak niteliyor.
Toplamda 22 ülkede 67 medya çalışanının öldürüldüğü raporlanırken, savaş ve organize suç bağlamı neredeyse tüm vakaların ortak paydası olarak karşımıza çıkıyor.
İsrail, Filistinli gazeteciler için 'dünyanın en büyük hapishanelerinden biri'
Rapora göre İsrail, 1 Aralık 2025 itibarıyla 20 Filistinli gazeteciyi tutuklu bulunduruyor ve bu tablo ülkeyi yeniden “gazeteciler için dünyanın en büyük on hapishanesinden biri” haline getiriyor. Bu gazetecilerin 16’sı son iki yılda Gazze ve Batı Şeria’da tutuklandı.
13 Ekim’deki ateşkes anlaşması kapsamında Alaa al-Sarraj, Emad Zakaria Badr al-Ifranji ve Shady Abu Sedo serbest bırakıldı; ancak RSF, geri kalan Filistinli gazetecilerin “hukuksuz” tutulduğunu vurguluyor.
Meksika ve savaş sahaları: Organize suç ve cezasızlık
Rapora göre, Gazze’nin ardından gazeteciler için en ölümcül ikinci ülke Meksika. RSF, 2025’in Meksika’da son üç yılın “en kanlı yılı” olduğunu, ülkenin dünyanın en tehlikeli ikinci ülkesi konumunda olduğunu vurguluyor.
Ülkede 2025 yılında dokuz gazeteci öldürüldü. Yerel siyaset, güvenlik ve kartel faaliyetlerini haberleştiren bu isimler, daha önce doğrudan ölüm tehditleri almış, bazıları devlet koruması altına alınmıştı. Buna rağmen öldürülen gazetecilerden Calletano de Jesus Guerrero, devlet koruma programındayken hedef alındı.
RSF, Meksika’daki öldürmelerin arkasında çoğunlukla organize suç grupları ve kartellerin bulunduğunu, cezasızlığın bu şiddeti beslediğini belirtiyor. Bangladeş gibi ülkelerde de suç gruplarının intikam saldırıları, gazeteciler için başlıca ölüm nedeni olarak kayda geçiyor.
Ukrayna’da 'PRESS' yazısı gazetecileri 'drone'lardan koruyamadı
Rapor, Ukrayna’da özellikle cephe hattında çalışan gazetecilerin patlayıcı yüklü FPV 'drone'larla hedef alındığını belirtiyor.
Ekim 2025’te serbest foto muhabirleri Antoni Lallican ve Georgiy Ivanchenko, doğu Ukrayna’daki bir bölgede, üzerinde “PRESS” yazılı çelik yelek ve kask taşıdıkları halde drone saldırısıyla vuruldu.
Lallican olay yerinde hayatını kaybederken, Ivanchenko ise ağır yaralandı ve bir bacağını kaybetti.
Aynı ay içinde iki Ukraynalı gazeteci daha benzer drone saldırılarında yaşamını yitirdi.
RSF’ye göre Rus ordusu, 2022’de başlayan geniş çaplı işgalden bu yana 16 medya çalışanının ölümünden, yalnızca 2025’te ise üç gazetecinin öldürülmesinden sorumlu.
503 gazeteci cezaevinde: Çin, Rusya ve Myanmar 'en büyük hapishaneler'
RSF, 1 Aralık 2025 itibarıyla 47 ülkede 503 gazetecinin tutuklu olduğunu belirtiyor. Bu sayı, rapora göre, dünyada “sistematik baskı rejimlerinin” gazeteciliği kriminalize etme eğiliminin sürdüğünü gösteriyor.
En çok tutuklu gazeteci bulunduran ülkeler sıralamasında Çin ilk sırada yer alıyor. 113'ü Çin ana karasında, 8’i Hong Kong’da olmak üzere toplamda 121 gazeteci cezaevinde tutuluyor.
İkinci sırada yer alan Rusya'da ise 26’sı Ukraynalı olmak üzere toplamda 48 gazeteci tutuklu bulunuyor.
2021'de yaşanan darbe sonrası dört yıldır askerî yönetimle idare edilen ve listenin üçüncü sırasında yer alan Myanmar'da ise 47 gazeteci tutuklu durumda.
Çin’de kamu yayıncısı Radio Taiwan International sunucusu Li Yanhe, “ifade özgürlüğünün kısıtlanması da dâhil olmak üzere” siyasi haklarından mahrum bırakıldığı üç yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
Aynı yıl, daha önce COVID-19 salgınının ilk döneminde Wuhan’daki gelişmeleri haberleştirdiği için hapse atılan Zhang Zhan, ikinci kez dört yıl hapis cezası aldı.
Rusya’da ise RSF, 2025’i “Sovyetler Birliği'nin (SSCB) dağılmasından bu yana basına yönelik en ağır baskı yılı” olarak tanımlıyor.
Ülke, RSF Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde tarihinin en kötü seviyesi olan 171. sıraya geriledi.
'Basın özgürlüğü karşıtları': Putin’den Taliban liderine, kartellerden ordulara
RSF, bu yılki raporda “siyasi ve kurumsal yırtıcılar” başlığı altında, ülkelerinde basın özgürlüğünü sistematik biçimde boğan aktörlere ayrı bölüm ayırıyor.
İlk olarak öne çıkan isimlerden biri Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin.
Putin, 2000’den bu yana gazetecilerin tehdit edildiği, saldırıya uğradığı ve öldürüldüğü bir iklimden sorumlu tutuluyor. Ukrayna’nın işgalinden sonra 16 medya profesyoneli Rus ordusu tarafından öldürüldü; 48 gazeteci hâlâ cezaevinde, bunların 26’sı Ukraynalı.
Raporda yer alan diğer isim ve kuruluşlar ise şöyle:
- Haibatullah Akhundzade (Afganistan / Taliban): Ağustos 2021’den bu yana 165’ten fazla gazeteci ve medya çalışanı tutuklandı; yalnızca 2025 yılında 25 yeni gözaltı kaydedildi. Sürekli yeni yasaklar ve direktiflerle bağımsız gazetecilik boğuluyor.
- İsrail Silahlı Kuvvetleri: Gazze’de Filistinli gazetecilere yönelik, RSF’nin ifadesiyle “tarihte eşi benzeri görülmemiş” bir şiddet düzeyiyle anılıyor; son 12 ayda öldürülen gazetecilerin yüzde 43’ünden sorumlu.
- Myanmar’daki askerî yönetim: “Devlet Güvenlik ve Barış Komisyonu” gibi yeni yapılarla, seçim sürecine zarar verdiği iddia edilen her türlü içeriği kriminalize ediyor; 47 gazeteci ağır koşullarda cezaevinde.
- Meksika’daki Jalisco Yeni Nesil Karteli (CJNG) ve diğer karteller: RSF, kartelleri ve organize suç yapılarını, gazeteci cinayetlerinde İsrail ordusunun ardından gelen en büyük failler arasında sayıyor.
Yemen, Suriye ve Meksika rehine ve kayıp gazetecilerde başı çekiyor
RSF, dünya genelinde 20 gazetecinin rehin alındığını, 135 gazetecinin ise kayıp olduğunu bildiriyor.
Rehin vakalarının en yoğun olduğu ülke Yemen; burada özellikle Husilerin elinde olduğu bilinen dokuz gazeteci bulunuyor.
Kayıplar söz konusu olduğunda ise tablo daha da karanlık. Suriye, 37 kayıp gazeteci ile dünyanın en yüksek sayısına sahip.
Birçoğu, Beşar Esad döneminde tutuklanmış ya da kaybolmuş ancak Esad yönetiminin devrilmesinden bir yıl sonra dahi bile akıbetleri bilinmiyor.
Meksika’da ise 28 gazeteci kayıp durumda. RSF, organize suç, yolsuzluk ve yerel siyaset üzerine çalışan muhabirlerin hedef alınmaya devam ettiğini belirtiyor.
Raporda, bazı dosyalar BM Zorla Kaybetmeler Çalışma Grubu’na taşınmış olsa da, ailelerin çoğunun hâlâ hiçbir cevap alamadığı vurgulanıyor.
Sınır ötesi baskı ve 'güvenli ülke' arayışı
RSF, 2025 boyunca kendisine yapılan acil yardım başvurularının yarısından fazlasının (yüzde 51), ülkesinden kaçmak zorunda kalan gazetecilerden geldiğini aktarıyor.
En çok başvuru ise Afganistan, Rusya ve Sudan’dan geliyor.
Öne çıkan örnekler arasında Güney Amerika ülkesi El Salvador da yer alıyor.
Başkan Nayib Bukele yönetimindeki hedef gösterme, hukuki takip ve dijital gözetim politikaları sonucunda en az 53 gazeteci ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Pakistan’ın vize yenilememesi ve geri gönderme uygulamaları nedeniyle, RSF’nin desteklediği gazetecilerden 20’den fazlası ise Taliban yönetimindeki Afganistan’a geri itilmiş durumda. Bu durum, sınır ötesi baskının yeni bir boyutu olarak tanımlanıyor.
Rusya'da ise 'gıyabında cezalar' veriliyor. Ülke dışına çıkabilen gazeteciler de gıyabi davalar ve mahkumiyet kararlarıyla hedef alınıyor.
RSF raporu neye göre hazırlanıyor?
RSF, bu yıllık bilanço çalışmasını 1995’ten beri yürütüyor. 2025 raporu, 1 Aralık 2024 – 1 Aralık 2025 arasında işlenen ihlalleri kapsıyor; böylece Aralık ayı vakalarının da artık rapor dışında kalmadığı belirtiliyor.
Rapor, şu kriterleri taşıyan isimleri kapsıyor: Düzenli veya profesyonel biçimde kamu yararına haber, bilgi ve fikir üreten; ifade özgürlüğü ilkelerine ve gazetecilik etiğine bağlı çalışan tüm profesyonel ya da yurttaş gazeteciler.
Bu istatistikler, yalnızca yıllık rapor için değil. RSF’nin Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi, hukuki girişimleri ve saha projeleri için de temel veri kaynağı olarak kullanılıyor.