Değerli metaller, jeopolitik riskler, daha gevşek para politikası beklentileri ve küresel ekonomik istikrara ilişkin kaygıların desteğiyle bu yılın en güçlü performans gösteren yatırım araçları arasında yer aldı.
Altın fiyatları 2025 yılında tarihi zirvelere ulaştı. Son verilere göre altının ons fiyatı 4 bin 481 dolara (3 bin 797 euro) kadar yükseldi. Bu artış, geçen yıla kıyasla yüzde 55 ila yüzde 70 arasında değişen bir yükselişe işaret ederken, son onlarca yılın en güçlü yıllık artışlarından biri olarak değerlendiriliyor.
Gümüş ise performansıyla altını geride bıraktı. Yıllık bazda yüzde 130–140 seviyelerinde değer kazanan gümüşün ons fiyatı, 2025’in sonlarına doğru 69 dolar (58 euro) ile rekor seviyelere ulaştı.
Tarih boyunca güvenli liman olarak görülen değerli metaller, gümrük tarifeleri üzerinden yaşanan karşılıklı adımlar, küresel merkez bankalarının rezerv para olarak dolara olan bağımlılıklarını azaltma eğilimi ve süregelen jeopolitik gerilimlerin etkisiyle yeniden yatırımcıların odağına girdi.
Bu hafta ABD ile Venezuela arasında artan gerilimler de fiyatları yukarı taşıdı. ABD Donanması’nın Venezuela bağlantılı üçüncü bir petrol tankerine el koymaya çalıştığına dair haberlerin ardından, altının fiyatı yüzde 2,4, gümüşün fiyatı ise yüzde 3,4 oranında yükseldi.
Altın fiyatları Venezuela ile doğrudan bağlantılı olmasa da, piyasalar açısından belirleyici olan bu gerilimin verdiği sinyaller oldu. Venezuela ile süren mevcut kriz gibi siyasi ve güvenlik kaynaklı gerilimler; enerji arzında aksamalar, yaptırımların genişlemesi ve büyük güçler arasındaki sürtüşmeler gibi bir dizi riskin aynı anda gündeme gelmesine yol açıyor.
Bu tür dönemlerde altın ve gümüş, yatırımcılar için hızla cazip hale geliyor. Bunun temel nedeni, bu metallerin herhangi bir ülke ya da hükümet tarafından kontrol edilmemesi, şirket kârlılıklarına bağlı olmaması, temerrüt riski taşımaması ve dondurulmasının görece zor olması.
Euronews, 2025 yılında altın ve gümüş fiyatlarını etkileyen başlıca gelişmeleri derledi.
Ocak–Mart: Gümrük tarifeleri ve erken güvenli liman talebi
Altın fiyatları yılın başında henüz rekor seviyelerde olmasa da yüksek seyretti. Bu durum; enflasyon, faiz oranları ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin küresel yansımalarına ilişkin belirsizlikleri yansıttı.
Mart ayında ise ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı yeni ve genişletilmesi muhtemel gümrük tarifelerine — özellikle çelik ve alüminyum ürünlerine yönelik olanlara — ilişkin endişelerin artmasıyla altının ons fiyatı 2025’te ilk kez 3 bin doların (2 bin 544 euro) üzerine çıktı.
Piyasalar bu adımı, genişleyen bir ticaret savaşı ve artan enflasyon riski olarak yorumladı. Bu da yatırımcıları güvenli liman olarak altına yöneltti. Gümüşteki yükseliş ise bu dönemde daha sınırlı kaldı.
Nisan–Haziran: Orta Doğu gerilimi ve güvenli liman etkisi
Trump’ın 'Kurtuluş Günü' olarak adlandırılan gümrük tarifeleri 2 Nisan’da açıklandı. Bunun ardından, tırmanan ticaret savaşı endişeleriyle spot altın fiyatları 3 bin 100 doların (2 bin 628 euro) üzerine çıkarak rekor seviyelere yaklaştı.
Altın, ilkbahar ve yaz başında istikrarlı yükselişini sürdürerek, artan jeopolitik risklerin etkisiyle ons başına 3 bin 354 dolara (2 bin 842 euro) kadar ulaştı. Bu dönemde özellikle İran ile İsrail arasında yeniden yükselen gerilimler öne çıktı. Haziran ayının sonlarında ABD Hava Kuvvetleri ve Donanması, İran–İsrail savaşı kapsamında İran’daki üç nükleer tesise saldırı düzenledi.
Temmuz–Eylül: Fed faiz beklentileri ve tam kapsamlı tarife rejimi
ABD Başkanı Donald Trump ile ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell arasında faiz politikası üzerinden yaşanan açık gerilim, yıl ortasında altındaki yükselişi daha da güçlendirdi. Trump, Powell’ı faizleri yüksek tutmakla eleştirirken, faiz indirimi çağrıları Powell tarafından karşılık bulmadı. Bu durum, Fed yönetiminde olası değişikliklere dair spekülasyonları artırdı.
Spot altın fiyatları yaz boyunca ons başına 3 bin 400 doların (2 bin 883 euro) üzerine çıktı. Bu yükseliş yalnızca para politikası beklentilerinden değil, küresel ticaret politikalarına ilişkin süregelen belirsizliklerden de destek aldı.
11 Temmuz’da Trump’ın kapsamlı gümrük tarifesi paketi açıklandı. Nisan ayındaki ilk duyurunun ardından ertelenen birçok düzenleme 1 Ağustos itibarıyla yürürlüğe girdi. Bu süreç, merkez bankalarının rezerv çeşitlendirme stratejileri kapsamında altın alımlarını artırdığı genel eğilimi de güçlendirdi.
Gümüş ise güçlü seyrini sürdürerek temmuz ortasında ons başına 38,46 dolara kadar yükseldi.
Ekim–Kasım: Ticaret, politika ve kapanma riskleriyle altın 4 bin doların üzerine çıktı
Altın, ekim ayı başında ons başına 4 bin dolar (3 bin 392 euro) seviyesini aştı. Bu yükselişte, Fed'in olası faiz indirimlerine yönelik beklentiler ile süregelen jeopolitik ve siyasi belirsizliklerin yarattığı güvenli liman talebi etkili oldu.
13 Ekim itibarıyla altın fiyatı, ABD ile Çin arasındaki ticari gerilimlerin devam etmesiyle 4 bin 133 doların (3 bin 504 euro) üzerine çıktı. Ekim ayının sonlarına doğru ABD–Çin ticaret görüşmelerinde ilerleme sağlanabileceğine dair umutlar, altındaki yükselişi kısa süreliğine sınırladı ve fiyatlar yeniden 4 bin doların altına geriledi. Ancak genel yükseliş trendi korunmaya devam etti.
Bu dönemde yatırımcılar, olası bir ABD federal hükümeti kapanması riskini ve Trump yönetiminin Fed’in para politikasına yönelik kamuoyuna açık eleştirilerini de yakından izledi.
Kasım ayının sonlarına gelindiğinde altın, art arda dördüncü aylık yükselişine hazırlanıyordu. 28 Kasım itibarıyla spot altın fiyatı 4 bin 210 dolar (3 bin 567 euro) seviyelerinde seyretti. Gümüş de yükselişini sürdürerek ons başına yaklaşık 56,78 dolar (48,12 euro) ile yeni bir rekor kırdı.
Aralık: Rekor seviyeler ve Venezuela gerilimi
Aralık ayının son günleri en dikkat çekici dönem oldu. ABD’nin askeri müdahalede bulunduğuna ve Venezuela bağlantılı petrol tankerlerine el koyma girişimlerine ilişkin haberlerin ardından yatırımcıların güvenli limanlara yönelmesiyle altın ons başına 4 bin 490 doların üzerine çıktı, gümüş ise 70 dolar seviyesine yaklaştı.
Piyasalarda ayrıca, 2026 yılında Fed'in yeni faiz indirimlerine gidebileceği beklentileri de fiyatlandı. Bu beklentiler, reel getirilerin düşebileceği öngörüsü ve zayıflayan ABD dolarıyla birlikte, değerli metallere olan talebi daha da destekledi.