Yeni yasa, Avrupa’ya ithal edilen belirli ürünlere, üretimleri sırasında salınan sera gazları üzerinden karbon fiyatı getiriyor. Türkiye de AB'nin en önemli ithalatçıları konumunda.
Avrupa Birliği’nde (AB) yaşayanlar için bir sonraki otomobilin, ev tadilatının hatta yerel ürünlerin fiyatı, çoğu kişinin adını bile duymadığı bir iklim politikası nedeniyle yakında değişebilir.
Karbon Sınırda Düzenleme Mekanizması (CBAM) adı verilen yeni düzenleme, 1 Ocak 2026 itibarıyla tam anlamıyla yürürlüğe giriyor ve yalnızca ağır sanayiyi değil, günlük hayatta kullanılan pek çok ürünü de etkiliyor.
CBAM, Avrupa’ya ithal edilen belirli ürünlere, üretimleri sırasında salınan sera gazları üzerinden karbon fiyatı getiriyor. Buna göre AB merkezli ithalatçılar; demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, hidrojen ve ilerleyen aşamada elektrik gibi karbon yoğun ürünlerin “gömülü emisyonları” için CBAM sertifikası satın almak zorunda kalacak.
Amaç: Karbon kaçağını önlemek
Lund Üniversitesi Ekolojik Geçiş Bölümü'nden araştırmacı Simona Sagone'ye göre, düzenlemenin temel hedefi, şirketlerin daha gevşek iklim kurallarına sahip ülkelere üretim kaydırmasını engellemek; AB içindeki firmalarla AB dışındaki üreticiler arasında adil rekabet sağlamak ve küresel ölçekte karbonsuzlaşmayı teşvik etmek.
Sagone, The Conversation'da kaleme aldığı yazıda, "İklim politikaları zayıf olan ülkelerden gelen ürünler için uygulanacak ücret daha yüksek olacak. AB pazarına girmek isteyen üreticiler, ürünlerinin aşırı karbon yoğun olmadığını göstermek zorunda kalacak," dedi.
Türkiye nasıl etkilenecek?
Her ne kadar bir AB iklim politikası olsa da CBAM’in küresel ticaret üzerinde derin etkiler yaratması bekleniyor.
Sagone'ye göre, AB’ye ihracata bağımlı ülkeler, pazar paylarını koruyabilmek için temiz teknolojilere yatırım yapmak ve emisyon ölçüm-altyapılarını güçlendirmek zorunda kalabilir.
Türkiye de AB’ye geniş ölçüde ihracat yapıyor. AB, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı konumunda ve ihraç edilen malların önemli bir kısmı Avrupa pazarına gidiyor.
Trade International verilerine göre, 2024’te Türkiye’nin ihraç ettiği malların yaklaşık yüzde 41’i AB ülkelerine yöneldi. 2025’in ilk yedi ayında Türkiye’nin AB’ye ihracatı yüksek bir seviyede kaldı; araçlar, makine teçhizat ve rafine petrol ürünleri başta olmak üzere önemli kalemlerde AB’ye satış yapıldı.
Şimdiden etkileri görülüyor
Düzenleme daha tam yürürlüğe girmeden, şirketlerin emisyonlarını daha doğru ölçmeye ve raporlamaya başladığı görülüyor. Birçok ülke de ihracat rekabetini korumak için kendi karbon fiyatlandırma sistemlerini hayata geçiriyor.
Fas bu konuda öne çıkan örneklerden biri. Ülkenin 2025 mali yasası, Ocak 2026’dan itibaren kademeli bir karbon vergisi getiriyor. Faslı şirketler ülke içinde karbon bedeli ödeyeceği için, AB sınırında ek CBAM ücretlerinden büyük ölçüde kaçınabilecek ve rekabet gücünü koruyabilecek.
CBAM, birçok ülkede yenilenebilir enerjiye ve daha yeşil sanayi süreçlerine ilgiyi de hızlandırdı. Bazı ülkeler bunu tehditten ziyade, yatırım çekmek ve düşük karbonlu üretim merkezleri olmak için bir fırsat olarak görüyor.
Eleştiriler ve zorluklar
Buna karşın CBAM tartışmalı. İş dünyası için sistem karmaşık ve bürokratik bulunuyor. Şirketlerin gömülü emisyonları ölçmesi, tedarikçilerden veri toplaması, çevresel ürün beyanları hazırlaması ve karbon ayak izini düşürmek için yeni yenilenebilir enerji anlaşmaları yapması gerekebiliyor.
Hindistan ve Çin başta olmak üzere bazı ülkeler, CBAM’i “yeşil korumacılık” olarak nitelendiriyor ve gelişmekte olan ekonomiler üzerinde haksız baskı yarattığını savunuyor. Öte yandan AB, düşük gelirli ülkelerdeki ihracatçıların uyum sağlamasına yardımcı olacak özel bir fon henüz oluşturmuş değil. Bu destek olmadan mekanizmanın hedeflerine ulaşamayacağı eleştirileri yapılıyor.
Tüketiciyi nasıl etkileyecek?
Sagone'ye göre, CBAM esasen sanayiyi hedeflese de tüketicilere yansıması kaçınılmaz. İthalatçıların ek maliyetin tamamını üstlenmesi beklenmediğinden, özellikle çelik, alüminyum ve çimentoya dayalı ürünlerde fiyat artışları görülebilir. Bu da otomobiller, beyaz eşyalar, elektronik, inşaat malzemeleri ve dolaylı olarak gıda üretimi (gübreler üzerinden) için daha yüksek fiyatlar anlamına gelebilir.
Bununla birlikte CBAM, şeffaflığı da artırabilir. İthalatçıların ürünlerdeki gömülü emisyonları raporlaması zorunlu olacağından, tüketiciler zamanla satın aldıkları ürünlerin iklim etkisi hakkında daha net bilgiye ulaşabilir.
CBAM sertifikalarının satışından elde edilecek gelirlerin, birçok Avrupa ülkesinde kırılgan haneleri desteklemek, temiz teknolojileri finanse etmek ve enerji verimliliğini artırmak için kullanılması bekleniyor. Bu kaynakların nasıl değerlendirileceği, yeni karbon vergisinin toplumsal kabulü açısından belirleyici olacak.
Avrupa’nın ötesinde etkiler
Tam uygulama öncesinde bile CBAM, tedarik zincirlerini yeniden şekillendiriyor ve Avrupa sınırlarının çok ötesinde hükümet politikalarını etkiliyor.
Sagone, "Ticaret anlaşmazlıklarını tetikleyebilir, ihracatçıları karbon fiyatlandırmasına yöneltebilir ve yeşil dönüşüm sürecindeki gelişmekte olan ülkeler için daha fazla iklim finansmanına duyulan ihtiyacı görünür kılabilir," diyor.
"Perde arkasında küresel ticarette karbonun nasıl hesaba katıldığına dair köklü bir değişim yaşanıyor; iklim politikası, giderek insanların gündelik hayatına daha doğrudan dokunuyor."