Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

İnceleme: Ari Aster'dan pandemi ve paranoya dolu bir kara mizah 'Eddington'

Eddigton
Eddigton ©  A24
© A24
By David Mouriquand
Yayınlanma Tarihi
Haberi paylaşın Yorumlar
Haberi paylaşın Close Button

Kusurlu ve fazla uzun olsa da Ari Aster’ın dördüncü uzun metraj filmi, COVID-19 yıllarına dair ustaca bir görüntü sunuyor.

REKLAM

Ari Aster, 'Hereditary' ve 'Midsommar' gibi eleştirmenlerce beğenilen korku filmleriyle adını duyurmuş olabilir, ancak onun son filmi belki de en ürkütücüsü: COVID-19 pandemisi döneminde geçen, kara mizah türünde bir yapım ve aynı zamanda sahte bir hiciv olarak da okunabilir.

Bu tür bir konuyu işlemek yönetmene fazla gelebilir gibi görünse de, Aster – tüm eksikliklerine rağmen – beş yıl sonra etkileri hala hissedilen bir dönemin sert korkusunu ifade etmek için belki de en uygun isim.

Film, Mayıs 2020’de New Mexico’daki Eddington kasabasında geçiyor. Burada kasabanın yumuşak huylu, astımlı şerifi Joe Cross’la (Joaquin Phoenix) tanışıyoruz. Joe’nun kafasında bir hayli şey var.

Kayınvalidesi Dawn (Deirdre O’Connell) haftalardır evlerinde kalıyor ve komplo teorilerine saplanmış durumda. Eşi Louise (Emma Stone) ise, geçmiş travmalarıyla boğuşurken, kendini mistik bir internet lideri Vernon’a (Austin Butler) kaptırmış durumda. Louise’nin sessizce yaşadığı travmalardan biri de kasabanın kendine has konuşan belediye başkanı Ted Garcia (Pedro Pascal) ile bağlantılı gibi görünüyor.

Tabii bir de COVID-19 salgınıyla mücadele etmek zorunda.

Joe, maske takma zorunluluğu ve sosyal mesafe kurallarına karşı artan bir hayal kırıklığı içinde ve yerel seçimlere katılarak büyük teknoloji şirketlerinin kontrolündeki belediye başkanı Ted’i devirmeye karar verir. İyi niyetle başlayan kampanyası, George Floyd’un öldürülmesi sonrası patlak veren sivil huzursuzluk, Black Lives Matter protestoları ve sosyal adalet bayrağı taşıyan gençlerin küçük ama coşkulu gruplarıyla başa çıkmakta giderek zorlanır. Bu gençler arasında liberal beyaz Sarah (Amelie Hoeferle), belediye başkanının çekilmez oğlu Eric (Matt Gomez Hidaka) ile ilişki yaşamaya başlar ve ‘uyanık’ meraklı Brian (Cameron Mann) bunu kıskanır.

Patlamaya hazır bir barut fıçısı gibidir durum.

'Eddington,' pandemi paranoyası, hükümete güvensizlik, kötü haber okuma alışkanlığı, çevrimiçi komplo teorilerinin girdabı, beyaz ayrıcalığı, büyük teknoloji şirketleri, gerçeklik sapması ve sosyal adalet aşırılıkçılığı gibi pek çok temayı bir arada ele alıyor. Kısacası, epey yorucu.

Ama aynı zamanda değil. Çünkü tüm bu temalar arasında, Aster’ın anti-Batı anlatısı derin bir mesaj vermekten çok, gerçek anlamda herkesin zihnini karıştıran bir dönemin trajikomik bir anlık fotoğrafı. Film, absürt tiyatrovari bir üslupla, Amerika’nın geniş bir kesimini temsil eden kırılgan bir mikrokosmos portresi çiziyor.

Bu, bol detaylı ve dağınık bir yapım olabilir; özellikle keskin hiciv bekleyenler için. Ancak film, bir cehennem manzarası olarak ilerliyor ve kesinlikle Aster’ın bugüne kadar yaptığı en eğlenceli film olarak öne çıkıyor.

Filmin merkezinde, düşüşe geçen Joe bulunuyor; fedakar bir eş ve iyi niyetli bir vatandaş. COVID-19 karşıtı değil ama birçok konuda inkâr içinde. O, iyilik niyetiyle kanlı cehenneme giden tipik trajik aptal rolünü üstleniyor. Joaquin Phoenix ise tek kelimeyle mükemmel; Darius Khondji’nin sinematografisi ve Aster’ın pandemi detaylarına özenle serpiştirdiği görsel ipuçları da övgüyü hak ediyor.

QAnon benzeri hatalı dil kullanımı içeren çıkartmalardan, oyunun çok içinde olanlara ders veren sosyal medya ilericilerine kadar birçok unsur rahatsız edici derecede tanıdık geliyor. Ve film, her iki tarafı da eleştiriyor; hem aşı karşıtı MAGA grubunu hem de aşırı liberal yanlış yönlendirilmiş kesimleri.

Bazıları Aster’ın burada söylenecek hayati bir şeyi olmadığını, filmin yalnızca yüzeysel bir umutsuzluk hissi sunduğunu iddia edebilir. Ancak 'Eddington,' sahte bir hiciv olarak ortaya çıkıyor.

Bu film, dijital kültür ve sosyal medyanın bizi daha bağlı hale getireceği yalanına sinsi ve acı bir ok fırlatıyor. Dijital dünya aslında gerçekliği çarpıtıp toplumu daha da bölen radikalize edici bir güç olarak ortaya çıkıyor.

Bu bağlamda 'Eddington' tartışma yaratabilir; bu da filmin gücüne güç katacaktır. İzleyicilerin farklı tepkileri, o bölünmüşlük hissini yansıtacaktır. Film, Phoenix ve biraz da az kullanılan Pedro Pascal arasında geçen 90 dakikalık sıkı bir kapışma olarak kurgulansaydı daha etkili olabilirdi. Yapımın karamsar teması, onu zamanla kült bir film haline getirme potansiyeline sanip.

Sözün özü, eksiklikleri ve fazlalıkları olsa da sıkmayan, korku filmi olarak tanıtılmayan ama aslında korkunç bir kült film Eddington.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Haberi paylaşın Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Disney, Hong Konglu Red Earth şirketine yasa dışı Mickey Mouse takıları sattığı gerekçesiyle dava açtı

Prenses Diana'ya ait Indiana Jones kırbacı müzayedede satıldı

Stephen King, Agatha Christie’yi geride bırakarak en çok uyarlanan yazar oldu