Macar Kültür Merkezi, Macaristan’ın başkenti Budapeşte ve Türkiye’de Macarların imzasını taşıyan köprüleri mimari ve toplumsal açıdan ele alan yeni bir sergiye ev sahipliği yapıyor.
“Köprüler Kenti: Budapeşte” ve “Türkiye’de Macarların Yaptığı Köprüler” başlıklarını taşıyan sergi, Peşte, Buda ve Obuda’nın birleşerek Budapeşte’yi oluşturduğu 17 Kasım 1873 tarihine atıfla, 27 Kasım 2025 – 13 Şubat 2026 tarihleri arasında ziyaretçilerini bekleyecek. Açılış ise 26 Kasım Çarşamba günü saat 19.00’da gerçekleştirilecek.
Köprüler kenti Budapeşte
Serginin bir bölümü, Budapeşte’nin köprülerini ele alıyor. Avrupa'nın en uzun ikinci nehri olan Tuna, Budapeşte'nin içinden kabaca kuzey-güney doğrultusunda geçer. Nehir üzerindeki köprüler halen Budapeşte'nin ulaşım sisteminin kilit bir unsuru ve kentin radyal halkalı kentsel yapısının ayrılmaz bir parçası.
İki metro hattı haricinde bu köprüler, iki milyon nüfuslu kentin iki yarısı arasındaki trafiğin yanı sıra çok büyük miktarda yurtiçi ve uluslararası transit trafiği de taşıyor. Bununla birlikte bu köprüler sadece ulaşım araçları değil aynı zamanda Budapeşte'nin mimari mirasının en önemli ve sembolik parçaları arasında yer alırlar ve kent manzarasının belirleyici bir özelliğidirler.
Tuna, Budapeşte'de 300 metreyi aşan genişliğiyle önemli bir nehir olması sebebiyle, üzerine kalıcı bir köprü inşa etmek büyük bir zorluktu ve her seferinde yenilikçi bir mühendislik anlayışı gerektiriyordu. Macaristan'ın başkentindeki bu köprüler için tasarım mühendisleri, neredeyse tüm yapı sistemlerini kullanarak, nehir kıyısındaki diğer kentlerin çok azında rastlanabilecek türde, geniş bir estetik ve teknik çözüm yelpazesi sunmuşlardır.
Türkiye’nin altyapı çalışmalarındaki Macar imzası
Serginin ikinci bölümü ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemlerine denk gelen demiryolu ve köprü inşaatlarında görev alan Macar uzmanlara odaklanıyor. Osmanlı döneminde Ankara’nın daha çok batısında yapılan demiryolları, Cumhuriyet döneminde Ankara’nın doğusuna da yapılır.
22 Nisan 1924’de TBMM’de Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün kurulmasıyla ekonomik, kültürel, askeri vb. amaçlar dikkate alınarak ülkenin birliği ve bütünlüğü ve daha da önemlisi, yeni başkent Ankara ile Güney ve Doğu illeriyle olan kesintisiz ulaşım imkanları sağlanmaya çalışılır.
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra, kamu binaları, konutlar ve çeşitli altyapı sistemlerinin inşasının yanı sıra yeni başkent Ankara'nın tasarımı ve geliştirilmesi de önemli bir görev haline dönüşmesiyle büyük çaplı bir inşaat politikası başlar. Fakat bu devasa inşaatlar için yeterli iş gücü, Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren barış antlaşmaları sonucunda topraklarının üçte ikisini kaybeden ve bu nedenle 1920'lerin başından itibaren yüksek işsizlik oranına sahip ve göç veren Macaristan’dan sağlanır.
Türkiye'ye gelen yaklaşık bin ila bin beş yüz arasındaki Macar vatandaşı, çoğunlukla kanalizasyon, inşaat ve demiryolu işleri, kaldırım ve yeşil alanların oluşturulması, su temini, elektrik mühendisliği görevleri veya aydınlatma teknolojisi gibi hem uzmanlık hem de el emeği gerektiren yatırımlarda çalışır.
Uzmanlar Ankara'da binalar, şehir kanalizasyon sistemleri, yollar, su, elektrik ve aydınlatma şebekeleri ve diğer yatırımların yapımında faaliyet gösterir. Macar mühendisler, Ankara-Sivas demiryolu hattında, İzmir, Muğla ve çevresinde, Antalya, Diyarbakır, Sinop, Afyon, Konya ve Ödemiş şehirlerinde trafo ve elektrik tesisatı işlerinde veya Zonguldak kömür madenlerinde çalışırlar.
Sergi, Liszt Enstitüsü - Macar Kültür Merkezi, Budapeşte Başkent Arşivi, Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanlığı ve Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı iş birliğiyle gerçekleşiyor.