Önemli bir rapora göre, uluslararası düzenin çok kutuplulaşması AB'nin liberal vizyonuna meydan okuyor ve Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünün bu eğilimi hızlandırması muhtemel.
Münih Güvenlik Raporu 2025, AB'nin güvenlik, ekonomik ve ideolojik modellerini tehdit eden ve ancak savunma harcamalarını ve diğer bölgelerle ticari bağlarını arttırması halinde üstesinden gelebileceği "mükemmel bir fırtına" ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuyor.
Dünya liderleri, bakanlar ve savunma yöneticilerinin Münih Güvenlik Konferansı'nda bir araya gelmesinden günler önce Pazartesi günü açıklanan yıllık raporda, uluslararası düzenin çok kutuplu hale gelmesinin olumsuz etkilerinin hüküm sürdüğü ve özellikle AB'nin dünya vizyonunu zorladığı belirtiliyor.
Savunma alanında ise "Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın Avrupa'nın işbirliğine dayalı güvenlik mimarisini tahrip ettiği" ve Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünün "krizi daha da derinleştirdiği" belirtiliyor.
Moskova'nın komşusuna yönelik geniş çaplı işgali AB ülkelerini savunmaya daha fazla harcama yapmaya itti ve NATO'nun da bir parçası olan ve askeri ittifakın GSYH'sinin yüzde 2'si olan savunma harcaması hedefini karşılayamayan üye ülkelerin çoğu artık bu hedefi karşılıyor.
"Ancak Ukrayna'nın ihtiyaçları ve Rusya'nın beş ila sekiz yıl içinde savaş gücünü NATO topraklarına yayabileceği uyarıları göz önüne alındığında bu artışlar yetersiz kalmaktadır" denilen raporda, yeni ABD yönetiminin bloğun güvenliği konusunda daha fazla sorumluluk üstlenmesi için güçlü mesajlar verdiğine de dikkat çekiliyor.
Örneğin Trump NATO'nun harcama hedefinin yüzde 5'e çıkarılması çağrısında bulundu ki bu eşiği şu anda hiçbir müttefik karşılamıyor. Ayrıca Rusya'yı, yeterince ödeme yapmayan müttefiklerine "ne isterlerse yapmaya" teşvik edeceğini söyledi.
Rapora göre AB, mali kısıtlamalara rağmen harcamalarını daha da arttırmanın yollarını bulmalı, savunma sanayi tabanındaki parçalanmanın üstesinden gelmeli ve başta Norveç ve İngiltere olmak üzere üçüncü ülkelerle işbirliğini derinleştirmelidir.
27 ülkeden oluşan bloğun liderleri şu anda harcamaların ve üretimin nasıl artırılacağı konusuyla boğuşuyor ve önümüzdeki on yıl içinde kapatılması gereken mali açığın 500 milyar euro olduğu tahmin edilirken masada birden fazla seçenek bulunuyor.
Bu seçenekler arasında Avrupa Yatırım Bankası'nın yetki alanının genişletilmesi ve özel Avrupa bankalarının daha fazla savunma projesine yatırım yapabilmeleri için Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ÇSY) kurallarının gevşetilmesinin yanı sıra fon toplamak için Eurobond adı verilen tahvillerin çıkarılması da yer alıyor. Liderler ayrıca bu ayın başlarında yapılan gayrı resmi bir toplantıda Avrupa Komisyonu'nu, savunma harcamalarını ulusal harcamaların dışında tutmak üzere bloğun mali kurallarını esnetme konusunu incelemekle görevlendirdi.
Bloğun ihtiyaç duyduğu askeri yetenekleri ve bunların finansmanı için çeşitli seçenekleri detaylandıran savunma konulu bir Beyaz Kitap 19 Mart'ta yayınlanacak.
Rapora göre yeni jeopolitik gerçeklik AB'nin geleneksel ekonomik modelini de zayıflatıyor ve Trump'ın seçim zaferinin bu eğilimi hızlandırması muhtemel.
ABD Başkanı AB'yi gümrük vergisi uygulamakla tehdit etti ve Pazar günü ABD'ye gelen çelik ve alüminyuma yüzde 25 gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı ki bu da bloğu etkileyebilir.
Rapora göre ABD'nin Çin'e uygulayacağı gümrük vergileri, Pekin'in "Avrupa pazarını ucuz, ağır sübvansiyonlu ihracatla doldurmaya yönelik piyasa bozucu uygulamalarını" yoğunlaştırmasına yol açabileceğinden AB için de geniş kapsamlı olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Rapora göre ayrıca Washington, Pekin ve Moskova tarafından tercih edilen kısasa kısas yaklaşımı, Dünya Ticaret Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası örgütlerin çökmesine yol açıyor.
Yazarlara göre, AB ticari ilişkilerini çeşitlendirmeli ve Küresel Güney olarak adlandırılan ülkelerle yeni ortaklıklar kurmalı ve bu anlaşmaları yapmak için muhtemelen "acı verici tavizleri" kabul etmeli; Mercosur anlaşması üzerindeki mevcut el sıkışma göz önüne alındığında bu zor görünen bir başarı.
Ancak blok, dış müdahalelerle daha da şiddetlenen iç ideolojik rüzgarlarla da karşı karşıya.
Yedi üye ülkede hükümette yer alan ve Avrupa Parlamentosu'nda önemli bir delegasyona sahip olan aşırı sağ, bloğun kuruluşundan bu yana savunduğu liberal demokratik modele meydan okuyor. En büyük iki üye ülke olan Fransa ve Almanya'da da Ulusal Birlik (RN) ve Almanya için Alternatif (AfD) partileri kamuoyu ve siyasi söylemde önemli bir güce sahip.
Rapora göre bu ideolojik bölünme, tarihinin bu kritik döneminde AB'nin birliğini ve karar alma mekanizmasını sekteye uğratabilir.
Genel olarak, G7 ülkeleri arasında sadece ABD on yıl sonra daha güvenli ve zengin olacağına inanırken, özellikle Almanya ve Kanada'da Trump'ın seçilmesinin ardından ABD'nin yarattığı risk algısı keskin bir şekilde arttı.
14-16 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek Münih Güvenlik Konferansına aralarında Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, Savunma Komiseri Andrius Kubilius ve üst düzey diplomat Kaja Kallas'ın da bulunduğu çok sayıda AB yetkilisi katılacak.
ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ve Washington'un Ukrayna-Rusya temsilcisi Keith Kellogg'un yanı sıra Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin de katılması bekleniyor.