Oylamaya katılacak 133 kardinalin 108’i Papa Francis tarafından atanmış olsa da, çoğu birbirini konklav öncesine kadar tanımıyordu.
Yeni papanın seçilmesi süreci, 133 kardinalin Çarşamba öğleden sonra Sistina Şapeli’nde toplanıp ilk oylarını kullanmalarıyla başlayacak.
Kardinaller, 21 Nisan’da 88 yaşında hayatını kaybeden Papa Francis’in ardından onun halefini belirlemek amacıyla Vatikan’da gerçekleştirdikleri ön görüşmeleri Salı günü itibariyle tamamladı.
70 ülkeden gelen 133 kardinal seçmen, yeni papanın Asya’dan mı yoksa Afrika’dan mı olacağı gibi soruların ikinci planda olduğunu vurguluyor.
Onlara göre asıl mesele, hem öğretici hem de çoban olabilecek; kiliseyi birleştirip dünyaya barış mesajı verebilecek bir lider bulmak.
“Bizim bir süper kahramana ihtiyacımız var!” diyor 67 yaşındaki Singapur Başpiskoposu Kardinal William Seng Chye Goh.
Bu çağrı, Katolik Kilisesi’nin karşı karşıya olduğu cinsel istismar ve mali skandallar, dünyadaki sekülerleşme eğilimleri ve bu sebeple dine olan ilgideki düşüş göz önüne alındığında, hiç de abartılı görünmüyor. Ayrıca Vatikan’ın kötüye giden mali durumu ve işleyişteki aksaklıklar, 21. yüzyılda papa olmanın ne denli zorlu bir görev haline geldiğini gösteriyor.
Oylamaya katılacak 133 kardinalin 108’i Papa Francis tarafından atanmış olsa da, çoğu birbirini konklav öncesine kadar tanımıyordu.
Bu da aralarındaki iletişimin henüz yeni geliştiği ve kimin bu ağır göreve en uygun kişi olduğuna dair net bir fikir oluşmasının zaman alabileceği anlamına geliyor.
Kardinaller, Salı günü yaptıkları son toplantıda Papa Francis’in yüzüğü ve resmi mührünü yok ederek, onun papalığına dair sembolleri ortadan kaldırdı. Bu da, yeni bir döneme geçişteki geleneksel adımlardan biri.
Seçim süreci Çarşamba öğleden sonra Sistine Şapeli’nde yapılacak ilk oylamayla başlayacak.
Hiçbir aday üçte iki çoğunluğu, yani 89 oyu elde edemezse, kardinaller o günü sonlandıracak ve ertesi sabah sürece devam edecek.
Perşembe gününden itibaren sabah iki, öğleden sonra iki olmak üzere günde dört oylama yapılacak ve bir aday gerekli çoğunluğu sağlayana kadar bu süreç sürecek.
Kardinallerin önceliklerine dair bir soruya yanıt veren Kardinal Goh, en önemli meselenin yeni papanın Katolik inancını dünyaya etkili bir şekilde taşıyabilmesi olduğunu söyledi. “Gençlere nasıl ulaşacağız, nasıl sevgi, neşe ve umut dolu bir yüz göstereceğiz? Kiliseyi günümüzde nasıl daha anlamlı hale getirebiliriz? Bunlar bizim için kilit sorular,” dedi.
Geleceğin papası nasıl olmalı?
Yeni papanın kim olacağına karar verilirken yalnızca ruhani değil, aynı zamanda ciddi jeopolitik unsurlar da göz önüne alınacak.
Katolik Kilisesi, Asya ve Afrika’da hem inanan sayısı hem de rahip ve rahibe adaylarının sayısı bakımından büyüyor. Buna karşılık, Avrupa’daki geleneksel Katolik bölgelerde kiliseler boş kalıyor, insanlar istismar skandallarını gerekçe göstererek kiliseden resmi olarak ayrılıyor.
“Avrupa’nın işi zor ama Asya, ruhani liderlik açısından verimli bir toprak,” diyor, Filipinli Kardinal Luis Antonio Tagle ile aynı seminerde eğitim almış olan Rahip Robert Reyes.
Yeni papanın, büyümenin hızla sürdüğü bu bölgeleri temsil etmesi ve bu yeni yüzü dünyaya yansıtması gerekip gerekmediği, kardinallerin seçim sürecinde tartışacağı temel sorulardan biri.
Papa Francis, Latin Amerika’dan seçilen ilk papa olmuştu ve bu kıta hâlâ Katoliklerin en yoğun yaşadığı bölge.
Hindistan’dan emekli Mumbai Başpiskoposu Kardinal Oswald Gracias’a göre, Katolik Kilisesi artık daha “Asyalı” bir karaktere bürünmeli.
“Dünyanın ağırlık merkezi Asya’ya kayıyor,” diyor Gracias. “Asya’daki kilisenin dünyaya sunabileceği çok şey var.”
Gracias 80 yaşında olduğu için oylamaya katılamıyor ama Hindistan’ın dört, Asya’nın toplamda 23 seçmen kardinali bulunuyor. Bu da Asya’yı, 53 kardinalle birinci sırada yer alan Avrupa’dan sonra en büyük ikinci seçmen grubu haline getiriyor.
Kardinallerin karşı karşıya olduğu büyük meselelerden biri de Çin’deki yaklaşık 12 milyon Katoliğin durumu.
Papa Francis döneminde Vatikan ile Pekin yönetimi arasında 2018 yılında yapılan ve piskopos atamalarını kapsayan anlaşma, birçok muhafazakâr tarafından yer altı kilisesine ihanet olarak görülmüştü. Bu kilise, yıllarca Roma’ya sadık kalıp komünist rejimin baskılarına direnmişti.
Vatikan, bu anlaşmayı elde edilebilecek en iyi çözüm olarak savunsa da Papa Francis’in halefi bu politikayı sürdürecek mi, bu hala belirsizliğini koruyor.
Afrika’daki kilisenin yükselişi
Vatikan verilerine göre, Asya’daki Katolikler nüfusun yalnızca yüzde 3,3’ünü oluşturuyor. Ancak rahip adaylarının sayısındaki artış dikkat çekici. Benzer şekilde Afrika’da Katolikler nüfusun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor ve bu oran artmaya devam ediyor.
Kinşasa Başpiskoposu Kardinal Fridolin Ambongo Besungu, ismi sıklıkla papa adayları arasında geçen önemli figürlerden biri. Roma’daki misyonunun yalnızca kendi ülkesi ya da kıtasıyla ilgili olmadığını açıkça belirtiyor:
“Ben buraya Kongo için gelmedim, Afrika için de değil. Ben evrensel kilise adına buradayım. Bizi ilgilendiren şey tüm dünya kilisesi,” diyor gazetecilere.
“İşimiz bittiğinde Kinşasa’ya döneceğim, yeniden başpiskopos kimliğimi kuşanacağım. Mücadele orada devam edecek.”