Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

2025'te Avrupa Parlamentosu'nda yaşanmış en kritik anlar

Roberta Metsola 2022'den bu yana Avrupa Parlamentosu Başkanı
Roberta Metsola 2022'den bu yana Avrupa Parlamentosu Başkanı ©  Copyright 2025 The Associated Press. All rights reserved.
© Copyright 2025 The Associated Press. All rights reserved.
By Vincenzo Genovese
Yayınlanma Tarihi
Paylaş Yorumlar
Paylaş Close Button

Yeni ittifaklar, Avrupa Komisyonu Başkanı’nı görevden almaya yönelik çok sayıda girişim ve bir kez daha gündeme gelen yolsuzluk soruşturması, Avrupa Parlamentosu’nun yılını şekillendirdi. Euronews, 2025’in öne çıkan anlarını derledi.

Yıl sona yaklaşırken Euronews, 2025’te Avrupa Parlamentosu’nda politika ve siyaseti şekillendiren kilit anları mercek altına alıyor.

Bu parlamento yılı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i görevden almaya yönelik, ancak sonuçsuz kalan birden fazla girişimle şekillendi.

Aynı zamanda, Fransa, İtalya ve İspanya’da 2027’de yapılacak genel seçimler öncesinde yeni bir sağın önünü açabilecek, muhafazakârlarla aşırı sağ arasında gelişen ve resmî olmayan bir ittifak da dikkat çekti.

Bu yıl, parlamentonun göç konusunda çok daha sert bir çizgi benimsediği, zor durumdaki Avrupa sanayisine destek olmak amacıyla bürokrasi ve düzenlemelerin sadeleştirilmesine hız verdiği ve artık mercek altında olan öncü Yeşil Mutabakat’tan daha da uzaklaştığı bir dönem olarak da kayda geçti.

1. Yeni yolsuzluk skandalı

Mart ayında yürütülen büyük bir yolsuzluk soruşturması, Avrupa Parlamentosu’nu sarstı.

Belçikalı savcılar, Avrupa Parlamentosu üyeleri ve yardımcıları ile Çinli teknoloji şirketi Huawei arasındaki iddia edilen bir yolsuzluk ilişkisini soruşturdu.

İddialara göre, ödemeler, yiyecek ve seyahat masrafları gibi aşırı hediyeler ile futbol maçlarına düzenli davetler, bazı milletvekillerini etkilemek amacıyla kullanıldı. Belçikalı yetkililer, bu unsurların yolsuzluğa işaret ettiğini değerlendiriyor.

Bu teşviklerin tamamının, Çinli şirketin çıkarına olan konularda olumlu siyasi tutumlar sağlamak amacıyla verildiği öne sürüldü.

Sekiz kişi hakkında yolsuzluk, kara para aklama ve suç örgütüne katılım dahil çeşitli suçlamalar yöneltildi.

Savcılar ayrıca dört Avrupa Parlamentosu üyesinin dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etti:

İtalyan milletvekilleri Salvatore De Meo ve Fulvio Martusciello (EPP – Avrupa Halk Partisi), Maltalı milletvekili Daniel Attard (S&D – Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı), Bulgar milletvekili Nikola Minchev (Renew Europe – Avrupa’yı Yenile).

Söz konusu isimlerin tamamı suçlamaları reddetti.

Avrupa Parlamentosu’nun Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi, dört dosyayı hâlen görüşüyor. Dokunulmazlığın kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin kararın 2026’nın ilk aylarında verilmesi bekleniyor.

Bu arada Avrupa Parlamentosu, Huawei lobicilerinin Brüksel, Strazburg ve Lüksemburg’daki parlamento binalarına girişini yasakladı.

2. Von der Leyen Komisyonu güvensizlik oylamalarını atlattı

Avrupa Parlamentosu üyeleri, Avrupa Komisyonu’nu düşürmek için üç kez girişimde bulundu. Meclis tarihinde benzeri görülmemiş bu süreçte, neredeyse arka arkaya güvensizlik önergeleri verildi.

Bir gensoru önergesinin kabul edilebilmesi için, Parlamento’da kullanılan oyların en az üçte ikisinin ve aynı zamanda tüm üyelerin salt çoğunluğunun desteği gerekiyor. Bu eşik oldukça yüksek ve yapılan üç oylamanın hiçbiri Komisyon’u istifaya zorlamaya yaklaşamadı.

Ancak asıl önemli olan, siyasi mesajdı. Parlamento, özellikle von der Leyen’in kendi muhafazakâr safları içinde bile meydan okuyan bir tutum sergiledi.

Temmuz ayında yapılan ilk oylama, Avrupa Muhafazakârlar ve Reformistler (ECR) grubundaki bazı milletvekillerinin girişimiyle gündeme geldi ve doğrudan Ursula von der Leyen’i hedef aldı.

Gensoru önergesine karşı oy vererek Komisyon’u savunan 360 milletvekili, Kasım 2024’te Komisyon’un onaylandığı oylamada destek veren 370 milletvekilinden daha azdı.

Merkez çoğunluğun parçası olan S&D (Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı) ile Renew Europe (Avrupa’yı Yenile) gruplarından bazı milletvekilleri ise oylamaya katılmamayı tercih etti.

Bu tutum, aşırı sağdan gelen bir önergeyi desteklemeden, von der Leyen’in politikalarına duyulan rahatsızlığı ifade etmenin bir yolu olarak yorumlandı.

Ekim ayında yapılan ve sırasıyla Sol Grup ile Avrupa için Vatanseverler (PfE) adlı aşırı sağ grup tarafından verilen sonraki iki güvensizlik önergesinde ise, Komisyon’u savunan çoğunluk daha belirgin oldu. Bu sonuçlar, von der Leyen’in konumunu güçlendirdi.

Euronews’e konuşan bir kaynağın ifadesiyle, Parlamento bu süreçte “dişlerini gösterdi”, ancak von der Leyen de Komisyon’un başında liderliğine gerçek bir alternatif olmadığını ortaya koymayı başardı.

Ursula von der Leyen 2019 yılından bu yana Avrupa Komisyonu başkanıdır
Ursula von der Leyen 2019 yılından bu yana Avrupa Komisyonu başkanıdır Copyright 2025 The Associated Press. All rights reserved.

3. Magyar ve Salis Macaristan yargısına karşı kazandı

Macar muhalefet partisi Tisza’nın lideri Peter Magyar, Macaristanlı sosyalist milletvekili Klára Dobrev ve İtalyan aktivist, sol görüşlü Avrupa Parlamentosu üyesi Ilaria Salis, farklı iddialar nedeniyle Macar yargısının talebiyle karşı karşıya kaldı.

Ancak Macar milletvekillerinin iç siyaseti Budapeşte’den Brüksel’e taşımaya yönelik girişimlerine rağmen, üç isim de AB parlamento dokunulmazlığı sayesinde koruma altında kaldı.

Magyar hakkında, parlamento dokunulmazlığının kaldırılması için üç ayrı talep iletildi. Bunlardan ikisi hakaret, biri ise Budapeşte’de bir gece kulübünde kendisini görüntüleyen bir kişiyle yaşadığı tartışma sırasında o kişinin telefonunu Tuna Nehri’ne attığı iddiasına dayanıyordu.

Magyar, suçlamaları, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’a karşı muhalefetin lideri olması ve Orbán hükümetinde adalet bakanlığı yapmış olan Judit Varga ile geçmişte yaşadığı ve dostane biçimde sona ermeyen ilişkisi nedeniyle “siyasi” olarak nitelendirdi.

Avrupa Parlamentosu üyesi Klára Dobrev de, yerel bir yetkilinin Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novák’ın ve Judit Varga’nın istifasına yol açan bir pedofili skandalına karıştığını öne sürmesinin ardından hakaretle suçlandı. Dobrev’in de parlamento dokunulmazlığı korundu.

Öte yandan İtalyan milletvekili Ilaria Salis, Şubat 2023’te Budapeşte’de, Avrupa’daki neo-Nazi “Onur Günü” olarak bilinen etkinlik sırasında aşırı sağcı militanlar olarak tanımlanan iki kişiyi darp ettiği iddiasıyla çıkan bir kavga sonrası gözaltına alınmıştı.

Salis’in durumu, Budapeşte ile Roma arasında diplomatik bir gerilim başlığına dönüştü. Bir yanda Salis’in siyasi görüşlerinin Meloni hükümetiyle çatışması, diğer yanda ise İtalya’nın yurt dışındaki bir vatandaşını koruma yükümlülüğü bulunuyordu. Salis’in de parlamento dokunulmazlığı kaldırılmadı.

Avrupa Parlamentosu, 7 Ekim’de yapılan gergin bir oylamada, dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik tüm talepleri reddetti.

Salis dosyası ise son ana kadar başa baş gitti: gizli oylamada 306 milletvekili lehte, 305 milletvekili aleyhte oy kullandı, bu da Parlamento içindeki derin bölünmeyi gözler önüne serdi.

Salis daha sonra sonucu, “Avrupa’da faşizme karşı bir zafer” olarak nitelendirdi.

4. EPP’nin aşırı sağla “tehlikeli yakınlaşması”

Bu yıl, Avrupa Parlamentosu’nda muhafazakârlar, sosyalistler ve liberallerden oluşan ve genellikle Avrupa yanlısı ve hukukun üstünlüğünü savunan geleneksel çoğunluğa alternatif bir hattın ortaya çıkmasıyla da dikkat çekti.

Bazı kritik oylamalarda Avrupa Halk Partisi (EPP), geleneksel müttefiklerini geride bırakarak, sağcı Avrupa Muhafazakârlar ve Reformistler (ECR) ile aşırı sağ Avrupa için Vatanseverler (PfE) ve Egemen Uluslar Avrupası (ESN) gruplarının oylarıyla yasama sürecini ilerletti.

Bu gayriresmî ittifak, EPP’ye özellikle göç ve çevre başlıklarındaki oylamalarda avantaj sağladı.

Bunun en somut örneklerinden biri, Avrupa Komisyonu’nun Avrupa şirketlerini desteklemek amacıyla sunduğu Omnibus I adlı yasama paketi oldu.

Söz konusu paket, şirketlerin tedarik zincirlerinde olası çevresel ve iş gücü ihlallerini değerlendirmesini zorunlu kılan AB özen yükümlülüğü yasasını önemli ölçüde sulandırdı.

Sürdürülebilirlik raporlaması ve özen yükümlülüklerine ilişkin, ilk metne kıyasla daha gevşek kurallar içeren yeni düzenlemeler, başlangıçta merkez çoğunluğu oluşturan siyasi gruplar arasında uzlaşmayla kabul edildi.

Ancak S&D (Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı) ve Renew Europe (Avrupa’yı Yenile) gruplarından bazı milletvekilleri bu düzenlemelere karşı oy kullandı.

Bunun üzerine 22 Ekim’de Strazburg’da yapılan oylamada, milletvekilleri Parlamentonun 13 Ekim’de Hukuk İşleri Komitesi’nde aldığı kararı tersine çevirdi ve sadeleştirme paketi 318’e karşı 309 oyla, 34 çekimser oyla reddedildi.

Yaklaşık üç hafta sonra ise EPP, geleneksel ortaklarıyla uzlaşmacı bir metin müzakere etmek yerine, ECR, PfE ve ESN gruplarının oylarıyla tasarıyı geçirmeyi başardı.

Kabul edilen paket, özen yükümlülüğü yasasının kapsamını ciddi biçimde daralttı. Buna göre düzenleme artık yalnızca 5.000’den fazla çalışanı ve yıllık net cirosu 1,5 milyar euronun üzerinde olan şirketlere uygulanacak.

Oysa ilk taslakta eşikler 1.000 çalışan ve 450 milyon euro yıllık ciro olarak belirlenmişti.

Parlamentonun kabul ettiği nihai metin, yükümlülüklere uymayan şirketler için öngörülen yüzde 5’e kadar para cezalarını da kaldırdı. Bunun yerine, yaptırımların “uygun seviyelerde” belirlenmesini öngören daha muğlak bir ifade getirilerek, karar yetkisi üye devletlere bırakıldı.

5. Düzensiz göçe karşı daha sert bir çizgi

Aralık ayında Avrupa Parlamentosu, bölücü bir başlık olan göç konusunda kilit düzenlemeleri onaylamak üzere yoğun bir mesai yürüttü.

Strazburg’da yapılan son genel kurul oturumunda, Parlamento “güvenli üçüncü ülke” kavramında değişikliğe gitti.

Bu değişiklikle, sığınma başvurularının reddedilebileceği koşullar genişletildi ve AB ülkelerinin, başvuru sahiplerini o ülkeyle bağları olmasa bile üçüncü ülkelere sınır dışı edebilmesinin önü açıldı.

Kabul edilen bir diğer düzenleme ise, iltica süreçleri açısından yeni bir AB “güvenli menşe ülkeler” listesi oldu. Listeye Bangladeş, Kolombiya, Mısır, Hindistan, Kosova, Fas ve Tunus ile birlikte, Ukrayna hariç tüm AB aday ülkeleri dahil edildi.

Bu ülkelerden gelen ve AB’de iltica başvurusu yapan kişilerin dosyaları, hızlandırılmış prosedürlerle değerlendirilecek.

Göç başlığında Parlamento ile AB Konseyi’nin tutumlarının örtüşmesi, Avrupa’da düzensiz göçe karşı daha sert bir yaklaşımın benimsendiğine işaret ediyor.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Paylaş Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

AB’de 'kürtaja erişim' tartışması: Parlamento fon istedi

EPP, Avrupa Parlamentosu'nda sağcı çoğunluğu nasıl sağladı?

Von der Leyen'in yeni ekibine güvenoyu, parlamentoda istikrarsızlık ve belirsizliğe işaret ediyor