Son istatistikler, tüm işletmelerin yüzde 94’ünden fazlasının bir şekilde bulut tabanlı hizmetler kullandığını gösteriyor.
Dünyanın en büyük bulut bilişim platformlarından Amazon Web Services (AWS), bu hafta bankalar, Xero gibi finansal yazılım platformları ve Snapchat gibi sosyal medya platformları da dahil olmak üzere binlerce kuruluşu etkileyen büyük bir kesinti yaşadı.
Kesintinin, ABD’nin Kuzey Virginia bölgesinde bulunan AWS veri merkezlerinden birindeki arızadan kaynaklandığı belirlendi.
Bu olay, kısaca “bulut” olarak da bilinen bulut bilişime yönelik aşırı bağımlılığın günümüz sistemlerini ne kadar kırılgan hale getirdiğini gözler önüne seriyor.
Ancak uzmanlara göre bu riskleri azaltmanın yolları da var. Melbourne Üniversitesi Bilgisayar ve Bilgi Sistemleri Bölümü'nden akademisyen Jongkil Jay Jeong, The Conversation'da yazdığı yazıda bu yollardan bazılarını sıraladı.
BT altyapısını kiralamak
Bulut bilişim; bilgi işlem gücü, veritabanı depolama ve uygulamalar gibi çeşitli BT kaynaklarının talep üzerine internet üzerinden sunulması anlamına geliyor. Bu da altyapıyı satın almak yerine kiralamak demek.
Bulut bilişim, 1990’ların sonlarındaki “dot com” patlamasıyla birlikte yaygınlaştı. Bu dönemde dijital teknoloji şirketleri yazılımları internet üzerinden sunmaya başladı. Amazon gibi şirketler, “hizmet olarak yazılım” (SaaS) sunma becerilerini geliştirdikçe, başkalarına da sanal sunucularını ücret karşılığında kiralama imkânı tanımaya başladılar.
Jeong "Bu oldukça kârlı bir iş modeliydi," diyor.
"Bulut bilişim, kendi veri merkezinizi satın alma, işletme ve yönetme için gereken büyük yatırımlar yerine, kullandıkça öde modelini benimsedi. Tıpkı bir elektrik veya su faturası gibi."
Üç şirketin hakim olduğu bir pazar
Jeong'a göre, son istatistikler, tüm işletmelerin yüzde 94’ünden fazlasının bir şekilde bulut tabanlı hizmetler kullandığını gösteriyor.
Küresel bulut bilişim pazarı üç şirketin elinde toplanmış durumda:
- AWS, yaklaşık yüzde 30’luk pazar payıyla birinci,
- Microsoft Azure, yüzde 20 civarında ikinci,
- Google Cloud Platform ise yüzde 13 ile üçüncü sırada.
Bu üç hizmet sağlayıcının da son dönemde büyük kesintiler yaşadığı biliniyor. Örneğin, geçen yıl Microsoft Azure’a hizmet veren güvenlik yazılımı CrowdStrike çöküşü, dünya çapında şirketlerin operasyonlarını felce uğratmıştı.
Google Cloud Platform da bu yıl bir yanlış yapılandırma nedeniyle büyük bir kesinti yaşamıştı.
Ciddi riskler
Jeong, "Küresel internetin AWS, Azure ve Google Cloud gibi sadece birkaç büyük sağlayıcıya bu kadar bağımlı olması hem işletmeler hem de bireysel kullanıcılar için ciddi riskler oluşturuyor," diyor.
İlk olarak, bu yoğunlaşma "tek bir hata noktası"na (single point of failure) yol açıyor. Yani AWS olayında da görüldüğü gibi, merkezi bir sistemdeki küçük bir yapılandırma hatası bile internetin büyük bir bölümünü anında felç edebiliyor.
İkincisi, bu sağlayıcılar genellikle satıcıya bağımlılık yaratıyor. Şirketler karmaşık veri mimarileri ve yüksek “veri çıkış maliyetleri” nedeniyle platform değiştirmeyi zor ve pahalı buluyor. Bu da müşterilerin tek bir sağlayıcının şartlarına bağımlı hale gelmesine yol açıyor.
Çözüm ne?
Jeong'a göre bu riskleri azaltmanın en iyi yolu, çoklu bulut yaklaşımını benimsemek. Bu yaklaşım, bir şirketin veya kurumun birden fazla bulut sağlayıcısının hizmetlerini aynı anda kullanması anlamına geliyor. Yani tüm uygulamalarını veya verilerini tek bir bulut platformuna (örneğin sadece AWS’e) bağımlı tutmak yerine, farklı bulut sağlayıcılarından hizmet almaktan bahsediliyor.
Bu model, kritik uygulamaları birden fazla sağlayıcı üzerinde çalıştırarak tek hata noktası riskini ortadan kaldırabilir.
Jeong, söz konusu yaklaşımın, uç bilişim (edge computing) ile desteklenebileceğini söylüyor. Uç bilişimde veri depolama ve işlem gücü büyük merkezi veri merkezlerinden alınarak, firmaların doğrudan kontrol edebileceği daha küçük ve dağıtılmış düğümlere (örneğin yerel sunuculara) taşınıyor.
"Çoklu bulut ile uç bilişimin birleşimi, sistem dayanıklılığını artırır, hızı iyileştirir ve veri düzenlemelerine uyumu kolaylaştırırken tek bir sağlayıcıya bağımlılığı ortadan kaldırır," diyen Jeong, şöyle ekliyor:
"Tüm yumurtalarınızı aynı sepete koymayın."