Mahkeme kararında, Komisyon’un yalnızca “bu belgeler elimizde yok” demekle yetinemeyeceği, belgelerin neden bulunamadığına dair kamuoyunu ve mahkemeyi ikna edecek açıklamalar sunması gerektiği vurgulandı.
AB Mahkemesi, Avrupa Komisyonu’nun, von der Leyen ile Pfizer CEO’su arasındaki mesajların kamuoyuyla paylaşılmamasına dair kararını gerekçelendirememesi nedeniyle Komisyon aleyhine karar verdi.
Sivil toplum kuruluşları ve şeffaflık konusundan etkilenen taraflar, Avrupa Birliği Genel Mahkemesi’nin çarşamba günü verdiği kararı memnuniyetle karşıladı. Mahkeme, Avrupa Komisyonu’nun Pfizer ile yapılan COVID-19 aşı sözleşmeleriyle ilgili belgelerin neden ellerinde bulunmadığına dair inandırıcı bir açıklama getiremediğine hükmetti. Bu dava, AB kurumlarında şeffaflığın sağlanması açısından kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
The New York Times’ın, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Pfizer CEO’su Albert Bourla arasında geçen kısa mesajların varlığını ortaya çıkarmasının ardından, gazete mesajlara erişim talebinde bulunmuştu. Komisyon ise bu talebi reddederek, kısa mesajların doğası gereği geçici olduğunu ve kurumsal belge yönetim sistemine dahil edilmediğini savunmuştu.
The New York Times, mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, “Bugünkü karar Avrupa Birliği’nde şeffaflık ve hesap verebilirlik için büyük bir zaferdir. Bu karar, geçici iletişimlerin kamu denetiminin dışında olamayacağını güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır,” ifadelerine yer verdi.
Gazete ayrıca, bu kararla yetkililerin kısa mesajları da diğer belgeler gibi işlemeye tabi tutmak zorunda olduğunun netleştiğini, Komisyon’un ise bu konuda gerekli adımları atmadığını belirtti.
Mahkeme kararında, Komisyon’un yalnızca “Bu belgeler elimizde yok” demekle yetinemeyeceği, belgelerin neden bulunamadığına dair kamuoyunu ve mahkemeyi ikna edecek açıklamalar sunması gerektiği vurgulandı.
Komisyon’a yönelik eleştiriler sürüyor
Avrupa Parlamentosu üyesi Tilly Metz (Lüksemburg/Yeşiller), “Bugünkü karar açıkça gösteriyor ki şeffaflık ve demokratik hesap verebilirlik Avrupa Birliği’nde kapalı kapılar ardında yürütülemez,” dedi.
Metz, gizli yürütülen önemli karar ve anlaşmaların kamu yararı yerine ticari çıkarları ön plana çıkarabileceği riskine dikkat çekti.
Metz, ayrıca 2021 yılında von der Leyen’e karşı açılan bir diğer dava kapsamında da yer aldı. Bu dava, aşı sözleşmelerindeki şeffaflık eksikliğini hedef alıyordu. O davada Komisyon, belgelerin büyük bölümünü sansürleyerek yayımlamış ve Avrupa Adalet Divanı bu durumu prosedürel usulsüzlük olarak değerlendirmişti.
2022 yılında, AB Ombudsmanı da The New York Times’ın erişim talebine Komisyon’un verdiği yanıtı “AB’de hesap verebilirliğe yönelik bir uyarı” olarak nitelendirmiş ve kötü yönetim olduğu yönündeki kararını sürdürmüştü.
Bugünkü karara ilişkin değerlendirmede bulunan Ombudsman, “Mahkeme – tıpkı Ombudsman gibi – belgeye erişim hakkının, ilgili kurumların faaliyetlerine ilişkin belgeleri mümkün olduğunca keyfilikten uzak ve öngörülebilir bir şekilde hazırlayıp saklamasını gerektirdiğini bir kez daha vurguladı,” dedi.
Ombudsman ayrıca, belgelerin kaydedilmemesi veya saklanmaması durumunda belgeye erişim hakkının anlamsız hale geldiğini, Komisyon’un bu karardan gerekli dersleri çıkararak halkın bilgi edinme hakkını tam anlamıyla sağlaması gerektiğini ifade etti.
The Good Lobby’nin kurucusu Alberto Alemanno da, “Bu karar, AB'nin hukuk devleti ilkesine dayalı olduğunu ve liderlerinin bağımsız yargı ve özgür basın tarafından sürekli denetim altında olduğunu hatırlatıyor,” dedi. Alemanno, The New York Times’ın zaferinin “herkesin zaferi” olduğunu ve kararın AB liderlerinin daha fazla hesap verebilir olmasına katkı sağlayacağını söyledi.
Transparency International EU’dan politika yetkilisi Shari Hinds, Euronews’e yaptığı açıklamada, “Hâlâ birçok belirsizlik var ve neler yaşandığına dair şeffaflık sağlanmalı,” dedi.
Hinds, milyonlarca insanı etkileyen bu tür kamu sağlığına ilişkin kararların tam şeffaflık ve hesap verebilirlik çerçevesinde alınması gerektiğini vurguladı: “Kamu güveninin yeniden inşa edilmesi gerekiyor; hâlâ yanıtlanmamış sorular var ve artık Komisyon’un şeffaflık ve hesap verebilirlik konusundaki kararlılığını göstermesi gerekiyor.”
Avrupa Komisyonu ise yaptığı açıklamada, Genel Mahkeme’nin kararını dikkatle inceleyeceklerini ve sonraki adımlara karar vermeden önce iki aylık temyiz sürecini değerlendireceklerini belirtti. Ayrıca The New York Times’ın orijinal talebine daha ayrıntılı bir yanıt verecek yeni bir karar üzerinde çalıştıklarını duyurdu.
Komisyon, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Şeffaflık, Komisyon ve Başkan von der Leyen için her zaman en yüksek önceliğe sahiptir. Yükümlülüklerimizi yerine getirmek için yürürlükteki sağlam yasal çerçeveye sıkı sıkıya bağlı kalmaya devam edeceğiz.”