Döviz kurunun yükselmesi Türk esnafı ne kadar etkiliyor?

AP Photo
AP Photo © AP
© AP
By Büşra Taşkıran & Mustafa Gül
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied

Döviz kurunun yükselmesi Türk esnafı ne kadar etkiliyor?

REKLAM

Döviz kurundaki dalgalanma ve koronavirüs salgınıyla mücadelede alınan tedbirler, küçük esnafı zor durumda bıraktı. Vergilerin ertelenmesinin bir çözüm olmadığını belirten esnaf, devlet desteği bekliyor.

Koronavirüse yönelik alınan tedbirler kapsamında İç İşleri Bakanlığının talimatıyla yaklaşık 3 ay süreyle bir çok işletme kapalı kaldı. Yasakların kaldırılmasıyla birlikte işletmeler kapılarındaki kilidi açtı. Ama salgın nedeniyle şimdi müşteri bulamıyor. Yerli üreticiler ise salgına yönelik alınan tedbirlerinden istisna tutulsa da ürettiklerini satamıyor. Salgın nedeniyle zor günler geçiren esnaf ve yerli üretici, döviz kurunda yaşanan ani yükseliş ile birlikte tükenme noktasına geldi.

Ankara’ya bağlı Ayaş Ilıca Köyü’ nde üretim yapan Ali Kaya, haftanın üç günü ürünlerini satışa çıkartmak için Yenimahalle’deki köylü pazarına geliyor.

Koranavirüse karşı alınan sokağa çıkma yasağı tedbirinin çiftçiye uygulanmadığını ve tarlasında üretim yapabildiği anlatan Kaya, “ Ürettik ama satmaya gelince satamadık. Hep tarlada çürüttük” diyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Ali Kaya, çiftçinin verdiği emek ve alın terinin karşılığını alamadığını vurguluyor. Emeğinin karşılığı bir fiyat söylerse müşterinin bunu “ pahalı” olarak nitelendirdiğini söyleyen Kaya, “Bal kabağını kilosunu 1.5 TL ‘den satıyorum. Bir kaç tane alana ise 1 TL’den veriyorum. Üç, dört senedir fiyat aynı. Biraz daha yüksek söylersek, satamıyoruz. Ama ne yapacaksın” diyor.

'Pahalılıktan memnun değiliz'

Döviz kurundaki dalgalanmanın çiftçinin üretim maliyetlerini artırdığını ancak bu artışın satış fiyatlarına yansıtılamadığını belirten Kaya, “Sattığımız yerinde duruyor ama maliyet sürekli artıyor” diye konuştu.

Toprak Mahsulleri Ofisinin yerli üreticiden ürün satın almadığını, ithal ürünler için verilen fiyat ve uygulamanın yerli üreticiye sağlanmadığının altını çizen Kaya, “Piyasadaki seyyar alıcılara bağlıyız” diyor.

“Geçinebiliyor musunuz?” sorumuza cevap veren Kaya, “Biz milletçe kanaatkar insanlarız. Neyse o, bereket versin diyoruz. Ama pahalılıktan memnunuz değiliz. Hiçbir şeyin yanına yaklaşılmıyor. Yağdır, mazottur, elektriktir, gübredir” ifadelerini kullanıyor.

Piyasadaki fiyatların artış yönünde değişiklik gösterdiğine işaret eden Kaya, “Süt ineği için aldığımız yemin çuvalı kısa bir sürede 115 TL ‘den 135 TL ‘ye çıktı. Sütün kilosunu ise 2.25 TL ‘den satıyoruz. Bir alıyoruz ikinci aldığımızda fiyatlar artıyor. Bunların düzelmesi lazım” diyor ve üreticinin devlet tarafından desteklenmesinin bu duruma çözüm getireceği görüşünde.

Köylü pazarında satış yapan Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisi ve Ata Tohum Derneği Başkanı Kerem Korkmaz ise Euronews Türkçe’ye kendi hayallerinin finansmanını sağlamak için pazarcılığa başladığını söylüyor.

Ata Tohum Derneği’nde gençlerin para kazanacak şekilde girişimcilik örneklerini kırsalda gerçekleştirebilmesi için örnekler oluşturmaya çalıştıklarını ifade eden Korkmaz,” Aile geçindirmekle mükellef bir köylünün, bu yetiştirdiği ürünlerden para kazanmıyor olması ise bizi üzen şey” diyor.

'Fiyatlar saatlik ve dakikalık bile değişebiliyor'

Korkmaz, kazandığı Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nin öğrenim ücretinin, Tüketici Fiyatları Endeksindeki (TÜFE) artışa bağlı olmasından dolayı ödeme güçlüğü yaşamış. Devlet üniversitesine geçiş yapmak zorunda kalan Korkmaz, “Ben üniversiteyi kazandığımda ne ailemin ne de benim bütçemi zorlamayacak miktarda para ödüyorduk. Döviz kurunun çok dalgalı seyretmesinden dolayı okulumuz çok zamlandı. Aynı zamanda politik sebepleri de vardı. Bende daha stabil bir hayat yaşayabilmek için Türk Hava Kurumu Üniversitesini bırakıp Gazi Üniversitesine yatay geçiş yaptım” diye konuşuyor.

Tarım politikaları konusunda gençlere perspektif kazandırılması gerektiğini düşünün Korkmaz, “Hollanda’da nasıl tarım yapıldığını görmemiz gerekiyor. Bizim Bulgaristan’a. Sırbistan’a, İran’a gitmemiz gerekiyor ama döviz kurundan dolayı biz Ankara içinde bile artık gezemiyoruz. Çünkü elimiz kolumuz döviz kuru ile bağlanmış durumda, attığımız her adımda bir şekilde bir şeyler dolarla, euro ile alınmış oluyor. ” diyerek döviz kurundaki artışın hayallerini gerçekleştirmesine engel olduğunu söylüyor.

“Emeğinin karşılığını alıyor musun?” sorumuza cevap veren Korkmaz, “Verdiğimiz bu emeğin karşılığı bir Avrupa ülkesinde veya daha muasır medeniyette düşündüğümüz zaman, saat başı ücretle hesaplandığında, bu meşakkate daha iyi para kazanıyor olmamız gerekiyor ya da bu meşakkat sonucunda kazandığımız paranın bir şey ediyor olması gerekiyor. Bir otomobil ediyor olması lazım… Bir telefon ediyor olması lazım… Böyle bir ederi olmadığından dolayı emeğimi karşılıyor diyemem” diyor.

Fiyat artışının pazara nasıl yansıdığını anlatan Korkmaz “Bunu aldığımız yerde veya toptancı halinde fiyatlar saatlik veya dakikalık bile değişebiliyor. Bu borsa bir şekilde hareket ediyor. Bu değişim pazara yansıdığı zaman çok ciddi tepkiler alabiliyoruz. İnsanlar kırıcı olmaktan çekinmiyor. Bu işin içinde çok yeniyim. Pazarcıların neden agresif insanlar olduğunu çok iyi anladım. Çünkü fiyat artışına müşteriler çok ciddi tepki veriyor. Ve gayet de haklılar. Bir hafta veya iki gün önce kilosu 3 TL’den limon alıyor. Arada iki gün var. Ne mevsim değişti. Ne başka bir şey oldu. Ama dolar kurunun yükselmesinden dolayı lojistik masrafları yükseliyor ve bunun fiyatı 5 TL oluyor” diyerek fiyatların nasıl etkilendiğini aktarıyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Yusuf Kapukaya ise Ankara, Bahçelievler’de kafe işletmecisi. Mart ayından beri kapalı olan işletmesi, Haziran ayında açılmış ancak Kapukaya, “Müşterimiz yok” diyor.

Salgına karşı alınan tedbirlerden biri de kafe ve kıraathanelerde oyun oynatılmasının yasaklanması oldu. Bu nedenle işleri durma noktasına gelen Kapukaya, günde 50 TL veya 100 TL’lik ciro ile günü kapattıklarını söylüyor ve “ Bu miktarda maksimum” diye vurguluyor.

'Evimize ekmek götüremiyoruz'

Üniversitelerin eğitime ara vermesinden olumsuz etkilenen Kapukaya, “ % 90 üniversite öğrencisi ağırlıklı bir müşteri potansiyelimiz vardı.” diyerek üniversitelerin bir an önce açılmasını ümit ettiğini ifade ediyor.

REKLAM

“Geçinebiliyor musunuz?” sorumuzu yanıtlayan Kapukaya,“ Mümkünatı yok. 100 TL’lik ciro ile kira, elektrik, su, doğalgaz, işçilerimizin maaşları... Geçinebilmek mümkün değil. Aşağı yukarı 250 gündür evimize ekmek götüremiyoruz” diyor.

Devletten kredi aldığını söyleyen Kapukaya, “Sonuçta iki, üç ay sonra kredilerinde ödemesi gelecek. Ondan sonra ne yapacağımızı düşünüyoruz. Şu anda yetkililerden en kısa sürede oyunları açmalarını bekliyoruz. Bu sektörden sadece biz değil, binlerce kişi ekmek yiyor” diyerek yeni düzenlemelerin gelmesini beklediklerini söylüyor. Ve ekliyor:

“Vergiler konusunda hiçbir indirim olmadı. Hepsini kredi imkanlarıyla ödemeye çalışıyoruz. Bu güne kadar geldik. Bundan sonra ne olacağını bilmiyoruz. Çok esnaf arkadaşımız zaten işyerlerini kapattı. Bu mahallede, bu caddede iki veya üç esnaf işyerlerini kapattı. Zaten açmadılar. Kirası, stopaj vergisi, aldığı cezalar derken, zor durumda oldukları için kapattılar. Dükkan sahipleri de kira istiyor. Onlarda haklı. Devletten de kira, elektrik, su, doğalgaz konusunda yardım alamayınca işyerlerini kapattılar” diyor.

'Bizi unuttular'

İşletmesi için aldığı ürünlerde yaşanan fiyat artışına dikkat çeken Kapukaya, "Şu anda bizim müşterimiz yok. Malzememiz olsa dahi satacağımız kimse yok. Fiyat artışından dolayı zam yapamıyoruz. Yapsak da satacak kimsemiz yok. Alamıyoruz da satamıyoruz da. Bekliyoruz" diyor. Ve ekliyor:

“Geçen sene 5 kilo çayı 95 TL’ye alıyorduk. Şu anda 150 TL. Öğrenci ağırlıklı çalıştığımız için öğrencilerin durumu da belli, dar gelirler ve zor şartlarda okuyorlar. Fiyatı 3 TL olan çayı 6 TL nasıl yapalım? Yaparsak bu insanlar nasıl çay içecek? Onları da düşünüyoruz. Maliyetine çalışmaya çalışıyoruz. Para kazanmayı da bıraktık. Müşterimiz olsa maliyetine vereceğiz” diyerek işletmesini ayakta tutmaya çalıştığını ifade ediyor.

REKLAM

Devletten bir açıklama bekleyen Kapukaya, “Bizi unuttular” diyor.

İşletmeler için bir yol ve yöntem sunulmadığı eleştirisinde bulunan Kapukaya, "Oyun işletmecileriyle alakalı ne bir yol ne bir yöntem ne bir açıklama var. Müşteriye oyun vermiyoruz, veremiyoruz. Deseler ki, şu şartlar altında oyun verebilirsiniz. Masalarımızın arasını açtık. 250 kişilik kapasitemizi 190’a düşürdük. Sayıyı düşürmemiz de bir şey değiştirmiyor. Oyun serbest olmadığı için bomboşuz zaten" diye konuşuyor.

Euronews Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Mehmet Özışık,“30 yıllık meslek hayatımızda böyle bir şey yaşamadık. İşimizden, aşımızdan, her şeyimizden olduk“ diyor.

Özışık, “Gelir olmasa da giderler devam ediyor. Kira, elemanın maaşı, vergi, sigorta… Her şey devam ediyor” diyerek ekonomik sıkıntılar yaşadığını ifade ediyor.

'Ama bizi etkiliyor'

“İş olmayınca dükkan dönmüyor “ diyor Özışık. Ve ekliyor: “Arabamı sattım. Mecbur kaldım” diyor.

REKLAM

Vergi ödemelerinin ertelendiğini söyleyen Özışık “Devlet alacağından vazgeçmiyor. Neticede bir süre sonra o parayı birikmiş olarak ben ödeyeceğim” diyerek bunun bir çözüm olmadığı eleştirisinde bulunuyor. ve ekliyor: “ Devletimizin küçük esnaf olarak bu dönemde bir katkısını görmedik” diyor.

Kırtasiye ve fotokopi makinesi malzemelerinin döviz kuru üzerinden fiyatlandırıldığını ifade eden Özışık, “ Her döviz kuru arttığında bunu öğrencime yansıtacak olursam öğrenci bana selam sabah vermez.” diyerek döviz kurundaki yansımayı kendi kar marjından düşmek zorunda olduğunu anlatıyor.

Özışık, “Sayın Maliye Bakanımız ‘Dolar kuru bizi etkilemiyor’ diyor. Ama bizi çok etkiliyor. Kusura bakmasın”

Küçük esnafın devlet tarafından desteklenmesi gerektiği ifade eden Özışık “Çıkardıkları yasalar, verdikleri destek hep büyük şirketlere yarıyor ” eleştirisinde bulunuyor. Ve ekliyor:

“Bizler zaten zor durumdayız. Ekonomiyi ayakta tutan, vergiyi veren, cezayı ödeyen küçük esnaftır. Her şeyi küçük esnaf verir” diyor.

REKLAM

Başka bir konuya dikkat çeken Özışık, “Devletimiz poşete 25 kuruş para istiyor. Ben küçük esnafım. Öğrenci bana 50 TL ücret ödeyip de ben ondan 25 kuruş poşet parası alırsam, bir daha bana gelmez” diyor ve poşetin ücretlendirilmesi uygulamasının büyük ölçekli şirketlere yaradığı görüşünde.

Özışık, küçük esnafın devlet tarafından desteklenmemesi durumunda ekonomik olarak daha fazla ayakta kalamayacağını vurguluyor. Ve “ Ben de kilidi vurup gideceğim” diyor.

Ek kaynaklar

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Türkiye'de enflasyon kasımda yüzde 2.3 artarken, yıllık bazda yüzde 14.03 oldu

TÜİK: Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6,7 büyüdü

Uçakla seyahat Covid-19 açısından güvenli mi? İki farklı araştırmadan çelişkili sonuçlar çıktı