Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

Suriye'deki katliamlar araştırılıyor: Yaptırımlardan kaçınma mı yoksa adalete doğru bir adım mı?

Suriye'de geçiş hükümetinin Devlet Başkanı olarak ilan edilen Ahmet eş-Şara, 4 Şubat 2025.
Suriye'de geçiş hükümetinin Devlet Başkanı olarak ilan edilen Ahmet eş-Şara, 4 Şubat 2025. ©  AP Photo
© AP Photo
By Mohammed Saifeddine
Yayınlanma Tarihi
Haberi paylaşın Yorumlar
Haberi paylaşın Close Button

Ülkenin batısındaki katliamların ardından Suriye'de geçiş hükümetinin Devlet Başkanı olarak ilan edilen Ahmet eş-Şara'nın hükümeti üzerindeki baskı artarken, iç yönetim ile uluslararası yaptırımlardan kaçınma arasında hassas bir denge kurulmak isteniyor.

REKLAM

Suriye'nin batısındaki kentlerinde yaşanan şiddet olayları ve Alevi sivillere yönelik saldırıların sürerken geçici yönetimin Devlet Başkanı Ahmet eş-Şara, Reuters'a verdiği mülakatta yaptırımların hükümetinin güvenliği kontrol etme ve istikrarı yeniden sağlama kabiliyetini engellediğini belirtti. Ayrıca ülkedeki şiddetin tırmanmasının arkasında Beşar Esad'a (Eski Suriye Devlet Başkanı) sadık kişiler ve yabancı bir devlet tarafından düzenlenen saldırıların olduğunu iddia etti ve daha fazla ayrıntı vermedi.

Alevilere ve azınlıklara yönelik şiddet olaylarına karışanlardan hesap sorulması için ulusal bir soruşturma komitesi kurulacağını duyuran eş-Şara, 'en yakınlarında olsalar bile' bu olaylara karışanlardan hesap sorulacağının altını çizerek, hükümetinin adaleti sağlama ve mevcut durumun geçmişteki mağduriyetler için bir 'intikam fırsatına' dönüşmesine izin vermeme konusundaki kararlılığını vurguladı.

Geçici Devlet Başkanı, aynı zamanda son cinayetlere karışanların kimliklerini açıklamayı reddederek sadece güvenlik makamlarının gerçeği ortaya çıkarmak ve sorumluları adalete teslim etmek için çalıştığını söyledi.

Bu, kıyıdaki saldırının başlangıcında sadece "Esad rejiminin kalıntılarını" takip etmek adına kullanılan retorikte bir değişim anlamına mı geliyor?

Baskılar

Mart ayının ikinci haftasında meydana gelen olaylarla birlikte Suriye, yeni hükümete yönelik meydan okumaların arttığı ve toplumun uzun süreli bir güvenlik patlaması tehdidiyle kaynamanın eşiğinde göründüğü kritik bir aşamaya girdi.

Batıdaki olaylar hızla siyasi ve insani bir krize dönüştü ve özellikle Alevi sivillere yönelik düzinelerce katliam haberleri, videolar ve canlı tanıklıkların ardından uluslararası tepkilere yol açtı.

Artan Batı baskısı ve bağımsız ve şeffaf bir soruşturma talepleri, Şara hükümetinin söylemini "eski rejimin kalıntılarını ortadan kaldırmaya" odaklanmaktan, bazılarının "hesap verebilirliğe gerçek bir bağlılıktan ziyade baskıya bir yanıt" olarak nitelendirdiği bir soruşturma komitesinin kurulduğunu açıklamasıyla son buldu.

Olaylar

Geçtiğimiz hafta sonu başta Lazkiye ve Tartus vilayetleri olmak üzere Suriye'nin kıyı şeridi, aralarında çok sayıda sivilin de bulunduğu yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan korkunç şiddet olaylarına sahne oldu.

Suriye hükümeti başlangıçta "eski rejimle bağlantılı silahlı grupları ortadan kaldırmaya" odaklanan bir söylem benimsedi. Şara resmi bir açıklamada güvenlik güçlerinin "ülkeyi istikrarsızlaştırmak isteyen Esad'ın kalıntılarına karşı gerekli bir savaş verdiğini" iddia etti.

Ancak insan hakları örgütleri ve uluslararası medyanın yayınladığı saha raporları farklı bir tablo çiziyor ve "mezhepsel temizlik katliamları" vurgusuyla, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 15'ini oluşturan Alevilerin "toplu infazlarını ve zorla yerlerinden edilmelerini" doğruluyor.

Baskılar

"Azınlıklara karşı sistematik suçlar" işlendiğine dair haberler artarken ABD ve Avrupa, somut adımlar atması konusunda Şara hükümetine baskı yapmakta gecikmedi.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio olayları "göz yumulamayacak bir katliam" olarak nitelendirerek "bu suçların sorumlularının tespit edilmesi için bağımsız bir uluslararası soruşturmanın başlatılması" çağrısında bulundu. Washington ayrıca "adaleti sağlamadaki herhangi bir başarısızlığın Suriye hükümetini ABD yaptırımlarına maruz bırakabileceği" uyarısında bulundu.

Avrupa Birliği'nin açıklamasında ise, "katliamların faillerinden hesap sorulmamasının yeni hükümete verilen siyasi ve ekonomik desteğin askıya alınmasına yol açacağı" vurgulandı. Fransa ve Almanya ayrıca şeffaflığın sağlanması için herhangi bir soruşturma komitesine uluslararası gözlemcilerin dahil edilmesini talep etti.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, "ulusal komisyonların her zaman yeterli bağımsızlık ve adalet güvencesi sağlamadığına" dikkat çekerek tarafsız bir uluslararası soruşturma organının kurulması çağrısında bulundu.

Bu baskılar karşısında Şara hükümeti, uluslararası taleplere tamamen boyun eğmiş görünmeden krizi kontrol altına almak için önlemlere başvurması gerektiğinden kendisini "garip" bir konumda buldu.

Şara, batıdaki olayları soruşturmak üzere bağımsız bir ulusal komite kurulduğunu duyurdu ve hükümetin "sivillere karşı işlenen suçlara karıştığı kanıtlanan herkesten hesap sormaktan geri durmayacağını" belirtti.

Fakat bu duyuru uluslararası ve insan hakları grupları tarafından yaygın bir şüpheyle karşılandı. Bazı taraflar komitenin gerçek anlamda bağımsız olmadığını ve ilgili kişileri sorumlu tutmaksızın tepkilerin bu yolla sineye çekileceğini öngörüyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı, başlangıçta duyuruyu memnuniyetle karşılamasına rağmen, "uluslararası uzmanların katılımını içermeyen herhangi bir soruşturmanın yetersiz olacağını" ve "komisyonun çalışmalarının ve bulgularının uygulanmasını yakından izleyeceğini" iletti.

Aynı zamanda Fransa ve Almanya "BM denetimine tabi olmayan hiçbir soruşturmanın sonuçlarını tanımayacaklarını" belirtmiş ve "Suriye geçiş hükümetinin bazı aktörleri aklamakta doğrudan çıkarı olduğunun" altını çizmişlerdi.

İnsan hakları örgütleri düzeyinde ise İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü, "güvenlik servislerine yakın isimleri içerdiği için tarafsızlıktan yoksun" olduğu düşüncesiyle komisyonun özgürce çalışabileceğine dair ciddi şüphelerini dile getirdi.

Buna karşılık Moskova ve Pekin, "Suriye'nin olayları dış müdahale olmaksızın soruşturabilecek kapasitede olduğunu" savunarak komisyonun kurulmasını memnuniyetle karşıladı.

Şara hükümeti yeniden güven tesis edebilecek mi?

Soruşturmanın bütünlüğüne ilişkin tartışmalar devam ederken, eş-Şara uluslararası toplumu komisyonun ciddiyetine ikna etme konusunda gerçek bir zorlukla karşı karşıya, özellikle de şeffaf ve güvenilir sonuçlar sağlamadaki herhangi bir başarısızlık geçiş hükümetinin uluslararası alandaki yalnızlığını daha da kötüleştirebilir.

Bu gelişmelerle birlikte eş-Şara hükümetinin önünde üç ana seçenek bulunuyor:

- Uluslararası gözetim olmadan iç komiteyle devam etmek ki bu şüpheciliği arttırabilir ve hükümeti daha fazla siyasi ve ekonomik baskıya maruz bırakabilir.

- BM gözlemcilerini dahil etmeyi kabul etmek; bu uluslararası meşruiyet kazanmasına yardımcı olabilir fakat hükümet içindeki sertlik yanlılarının eleştirilerine de kapı açabilir.

- Konuya olan uluslararası ilginin zamanla azalacağını umarak somut sonuçlar elde etmeyi ertelemek; bu da potansiyel olarak riskli bir strateji.

Hükümetin, Suriye sahilindeki olaylardan sonra retorikte yaptığı değişiklikler, uluslararası baskıya tepki vermenin iç politikaları şekillendirmede belirleyici bir faktör haline geldiği çatışma sonrası siyasetin dinamiklerini yansıtıyor. Ancak en önemli soru hala ortada duruyor: Komisyon, gerçekten adaletin peşinde mi, yoksa baskıları hafifletmek için mi kuruldu?

Şara hükümetinin verdiği sözleri yerine getirme konusunda ciddi olup olmadığını, uluslararası toplumun güvenini kazanıp kazanamayacağını ya da geçmişin hatalarını yeni bir biçimde yeniden üreterek kendisini artan bir izolasyonla karşı karşıya bulup bulmayacağını zaman gösterecek.

Ne oldu?

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), ülkenin sahil kesiminde ve özellikle Lazkiye’de operasyon yapan Heyet Tahrir Şam'a (HTŞ) bağlı güvenlik güçlerinin saldırılarında 1000'i aşkın Alevi sivilin öldürüldüğünü açıkladı.

Bu ölümlerde HTŞ’nin yabancı savaşçılarının da rol oynadığı belirtiliyor. HTŞ’nin ve Suriye’nin yeni yönetiminin lideri Ahmet Hüseyin eş-Şara - yaygın bilinen savaşçı adı ile Muhammed Colani daha önceleri bu savaşçıların Suriye vatandaşı ilan edileceğini bildirmişti.

Daha önce bu olayları reddeden Şara uluslararası tepkiler sonrası olayları araştırmak üzere komitelerin kurulduğunu belirtti.

Saldırılar, HTŞ’nin Lazkiye’de bir köye operasyon yapan birimdeki askerlerinin öldürülmesini sonrası şiddetlenmişti. HTŞ operasyonun devrik lider Beşar Esad’ı destekleyenlere yönelik yapıldığını iddia ediyor. Ancak bölgeyi takip eden gazeteciler bu operasyonların ‘sivil katliama’ dönüştüğünü yazıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio Pazar günü yaptığı açıklamada, Suriyeli yetkilileri, ‘bu katliamların faillerinden hesap sormaya’ çağırdı. Rubio, ABD'nin "Hıristiyan, Dürzi, Alevi ve Kürt toplulukları da dâhil olmak üzere Suriye'nin dini ve etnik azınlıklarının yanında olduğunu" da sözlerine ekledi.

ABD ve diğer Batılı ülkeler, Esad’ın devrilmesi sonrası yeni yönetimine azınlıkların haklarının korunması çağrısı yapmıştı. Birçok ülke ilişki kursa da HTŞ, hala Birleşmiş Milletler tarafından ‘terör örgütü’ olarak görülüyor.

HTŞ’nin kurucusu Şara’nın ABD’nin Irak’ı işgalini izleyen günlerde Irak’a gittiği biliniyor. Burada El Kaide’ye katılan Şara, Irak Savaşı sırasında bir süre Amerikan güçleri tarafından hapse atılmıştı. 2008 yılında serbest bırakıldıktan sonra ise Irak'taki cihatçı örgütlerde yer almayı sürdürdü. 2011'de Suriye'de iç savaş başladığında ise daha sonra Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) lideri olarak tanınacak Ebu Bekir el Bağdadi, Şara’yı Suriye'ye gönderdi. Şara ise El Kaide’ye yöneldi.

HTŞ, 2017’de El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’nin diğer gruplarla birleşmesiyle kuruldu. Zamanla El Kaide’den ayrıldığını iddia etti ve daha yerel bir yapı olduğunu öne sürdü. 

Erişilebilirlik kısayollarına git
Haberi paylaşın Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Polonya Başbakanı Tusk: Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin artık gerçekçi olmasını temenni ediyoruz

Dürzi lider Brüksel’de: 'Süveyda’da katliamlar durdurulmalı'

Şam’ın kuzeybatısında silahlı baskı: Alevi aileler evlerini terk ediyor