Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

Akademisyen Emrah Gülsunar: Kılıçdaroğlu, CHP’ye dönmek için rejimin yargısından medet umuyor 

İstanbul'da bir kadın, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir gün sonra eski CHP lideri ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu panosunun önünden geçiyor, 29 Mayıs 2023.
İstanbul'da bir kadın, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bir gün sonra eski CHP lideri ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu panosunun önünden geçiyor, 29 Mayıs 2023. ©  AP Photo/Emrah Gurel
© AP Photo/Emrah Gurel
By Emre Basaran
Yayınlanma Tarihi Son güncelleme
Haberi paylaşın Yorumlar
Haberi paylaşın Close Button

Emrah Gülsunar, özellikle X hesabında yaptığı siyasi analiz ve tespitlerle son dönemde adından sıkça söz ettiriyor. Seveni kadar muhalifi de bulunan akademisyen, Euronews Türkçe’ye verdiği mülakatta Kılıçdaroğlu’nun olası bir ‘mutlak butlan’ kararıyla partinin başına dönmek istediğini belirtiyor.

REKLAM

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), yapılan çoğu ankete göre uzun süredir Türkiye’nin birinci partisi konumunda ve Özgür Özel CHP’si, 23 yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) geride bırakmayı başaran ilk yönetim olarak popülerliğini gittikçe arttırıyor. 

Bununla beraber, kimilerinin “bir CHP geleneği” olarak adlandırdığı parti içi tartışmalar da son hızıyla devam ediyor. 

2009 yerel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi'nden (AK Parti) Antakya Belediye Başkanı seçilmesinden beş yıl sonra CHP’ye geçen ve iki dönem Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan ve 2023 yerel seçimlerde eski partisinin adayına koltuğunu kaptıran Lütfü Savaş’ın başlattığı hukuki sürecin nereye evrileceği hala önemli bir soru olarak ortada dururken, Özel’in selefi Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin 4-5 Kasım 2023 kurultayı hakkında sürmekte olan yargı süreçlerine dair sessiz kalmayı tercih etmesi de eski başkanın muhaliflerinin sıkça eleştirdiği konular arasında. 

Parti içinde “Kılıçdaroğlu’cu bir klik” olduğuna dair iddialar sosyal medyada dile getirilirken, istisna olmaksızın bu “klik”in üyesi olduğu iddia edilen çeşitli CHP milletvekillerinin 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmesine dair hiçbir paylaşım yapmaması yahut çok sembolik algılanan açıklamalarda bulunması da parti içinde bir “Değişimciler – Kılıçdaroğlu’cular” kavgası olduğu şeklinde yorumlanıyor. 

Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir paylaşım sonrası, Kılıçdaroğlu’na yakın olduğu bilinen figürler tarafından sosyal medyada sert ifadelerle hedef alınan siyaset bilimci Emrah Gülsunar, kendisine yöneltilen eleştiriler dahil pek çok siyasi konu hakkında Euronews Türkçe’ye bir mülakat verdi.  

Gülsunar, gazeteci Nevşin Mengü’nün “Edindiğim bilgiye göre savcı, Kılıçdaroğlu'na mesaj göndererek 'Gelir ifadesinde kurultayda yolsuzluk yoktur, ben böyle şeyi görmedim, şahit olmadım' derse dosyayı kapatırız demiş. Ancak Kemal Bey yine de ifade vermeye gitmemiş” açıklamasını alıntılayarak, “Bu artık sözün bittiği yer. Bir insanın bile isteye rejimin hukuksuz yargı operasyonuyla kaybettiği genel başkanlığı geri almaya çalışması açık bir onursuzluk ve haysiyetsizliktir. Bu şahıs partiden ihraç edilmeli ve her yerde yüzüne tükürülmelidir” ifadelerini kullanmıştı.

Mengü de Gülsunar ile birlikte “Kılıçdaroğlu’cu kanadın” gadrine uğrayanlardandı. 

Eski başkan, Gülsunar ve Mengü hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine Gülsunar, yaptığı bir paylaşımda “Ülkenin demokrasi ve hukuk mücadelesine verebildiğim katkı adına şeref nişanesi sayarım” ifadelerini kullandı.

Siz bir siyaset bilimci olarak, destekçilerinin Kılıçdaroğlu’nun Türkiye için doğru tercih olduğunu düşündüklerini mi zannediyorsunuz? 2019 yerel seçimleri haricinde girdiği tüm seçimleri kaybetmiş bir genel başkanın hala destekçileri olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Bence tamamen menfaatten ibaret. İki motivasyon var gibi görünüyor: birincisi mezhep bağlılığı, ikincisi ise makam, mevki ve muhtemelen rant. Bu ikisi birleşince, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçse başarılı olamayacağını içten içe bildiklerini düşünüyorum. Ortalama zekâdaki herhangi biri bunu fark edebilir, yıllarca siyasetin içinde olanların bunu görememesi mümkün değil. 

Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs 2023'teki genel seçimlerde TBMM'ye seçilen milletvekilleriyle birlikte yemin etmek üzere TBMM'nin ilk oturumuna katıldı
Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs 2023'teki genel seçimlerde TBMM'ye seçilen milletvekilleriyle birlikte yemin etmek üzere TBMM'nin ilk oturumuna katıldı AP Photo/Ali Unal

Yeni CHP yönetimine şüpheci yaklaşanlar genellikle şu soruyu soruyorlar: “Özgür Özel daha düne kadar Kılıçdaroğlu’nun bir numaralı savunucusu değil miydi?” Siz bu soruyu haklı buluyor musunuz?

Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun yıllarca sağ kolu oldu, hatta Kılıçdaroğlu’nun veda konuşmasında ağladığı fotoğraflar medyaya yansıdı. Ancak 2023 seçim yenilgisi, muhalefet seçmeni için öyle kolay yutulur bir travma değildi. 2018’deki gibi unutulmadı. Taban ve CHP kadroları büyük bir tepki koydu. Özel, tabandaki bu soğumayı ve tepkiyi fark etti. Kılıçdaroğlu devam etseydi, tabanın çoğu CHP’ye oy vermeyecekti. Değişim kaçınılmazdı. 

Eğer varsa dediğiniz gibi bir “Kılıçdaroğlu lobisi,” bu kişilerin motivasyonları ne olabilir sizce?

Kılıçdaroğlu’nun çevresindeki menfaat grubu, İmamoğlu veya Yavaş’ın cumhurbaşkanı olması durumunda kendi konumlarının önemsizleşeceğini biliyor. “Kılıçdaroğlu aday olsun, kazanırsa süper, kazanamazsa CHP’yi biz yönetiriz,” diye düşünüyorlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu klikler arası savaştan yararlanarak arka kapı hamleleri yapmış olabilir. 

Bilhassa Özel yönetiminin destekçileri tarafından sosyal medyada sıkça dile getirilen bir iddia var, o da “Kılıçdaroğlu’nun rejimin aparatı olduğu.” Kılıçdaroğlu 13 yıl genel başkanlık makamında bulundu, başından beri böyle miydi sizce?

En başından beri bir “rejim ajanı” gibi konumlandırıldığı doğru değil. Siyaset öyle işlemiyor. Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olduğunda AK Parti ve Erdoğan gücünün zirvesindeydi. 2010’larda kimse Erdoğan’ı yenemezdi, belki İmamoğlu bile yenemezdi. Ancak son 3-4 yılda, ekonomik bozulmayla rejimin değişebileceği bir konjonktür oluştu. Kılıçdaroğlu’nun 2023’teki adaylık dayatması, rejim içindeki bazı unsurlarla anlaşmalı hareket etmiş olabileceği ihtimalini düşündürüyor. İspatlayamıyoruz ama akıl yürütürsek, Erdoğan’ın, İmamoğlu veya Yavaş’ın karşısına çıkarsa kaybedeceğini bildiği için Kılıçdaroğlu’nu öne sürmüş olabileceği olası. 

2018’de Kılıçdaroğlu aday olmadı, Muharrem İnce’yi öne sürdü. Eğer bu kadar aday olmaya meraklıysa, 2018’de neden aday olmadı da 2023’te adaylığını dayattı? Genel başkan olarak kimse ona “Hayır, olamazsın” diyemezdi. Ama 2023’te genel başkanlık gücünü kullanarak İmamoğlu ve Yavaş’ı ekarte etti. 

Ankara'da bir oy kullanma merkezinde Recep Tayyip Erdoğan (solda) ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun isim ve fotoğraflarının yer aldığı oy pusulaları, 28 Mayıs 2023.
Ankara'da bir oy kullanma merkezinde Recep Tayyip Erdoğan (solda) ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun isim ve fotoğraflarının yer aldığı oy pusulaları, 28 Mayıs 2023. AP Photo/Emrah Gurel

Biliyorsunuz CHP’nin kurultay davası 30 Haziran’a ertelendi. Lakin herkesin aklında şu soru var: “Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye kayyum atanması durumunda, parti tabanı nasıl ikna edilecek?” Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Kılıçdaroğlu lobisi, seçmeni küçümsüyor. “Biz bunu yediririz” diye düşünüyorlar, ama muhalefet seçmeni eğitimli ve neyin ne olduğunu anlıyor. KRT, TGRT gibi hükümet yanlısı kanallarda Kılıçdaroğlu’nun parlatılması, kör göze parmak bir strateji. Seçmen bunu yemez. 

Kılıçdaroğlu lobisi, rejimin yargısından medet umuyor. Mutlak butlan davasıyla Kılıçdaroğlu’nu partinin başına getirme planları var evet, ama taban bunu meşru görmez. “Partiyi sahipsiz mi bıraksaydık?” demeyi planlıyorlar ama bu tutmaz. 

Taban ve kadrolar, Kılıçdaroğlu’nu artık meşru görmeyecek. Yargının bu kararı almaktaki çekingenliği, hem tabanın tepkisinden hem de ekonomik kaygılardan kaynaklanıyor. İmamoğlu’nun içeri alınması bile 60 milyar dolar rezerv eritti; kayyum atamak ekonomiyi daha da bozacaktır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “seçimleri dizayn ettiğini” belirtiyorsunuz ve bugüne kadar kazandığı seçim başarılarının da bir kısmının bu dizayn sayesinde geldiğine dair pek çok iddia mevcut, özellikle “Kılıçdaroğlu’nun kontrollü muhalefet olduğu” iddiası sıkça dillendiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Erdoğan, 2015’ten sonra seçimleri muhalefeti dizayn ederek kazandı. Örneğin, Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) 2016 kongresini muhaliflerin kazanması yargı kararıyla engellendi, mevcut Genel Başkan Devlet Bahçeli yerinde tutuldu. Bu bir dizayn. 2023’te de Kılıçdaroğlu’nun liderliği, Erdoğan’ın CHP’yi dizayn etme gereği duymamasını sağladı çünkü Kılıçdaroğlu fiili olarak kontrollü muhalefetti. 

2023 seçimine giderken İmamoğlu’na siyasi yasak davası açıldı. Bu dava bilinçliydi. Kılıçdaroğlu lobisine “İmamoğlu aday olursa yasak gelir, riskli” mesajı verildi. Bu, rejim tarafından atılmış bir pas gibiydi. 

30 Haziran’a ertelenen dava, rejimin ekonomik toparlanma için zaman kazanma çabası olabilir. Yaz dönemi turizmle döviz girişi artar, rezervler birikir. Rejim, Özgür Özel’e “kontrollü muhalefet ol, yoksa Kılıçdaroğlu’nu geri getiririz” mesajı veriyor olabilir. Bir ay içinde Özel uslu çocuk olmazsa, kayyum kararı çıkabilir. 

Peki sizce, Kılıçdaroğlu görev süresi boyunca neleri doğru yaptı?

CHP’nin muhafazakârlarla barışık hale gelmesi Kılıçdaroğlu döneminde başladı, bu doğru bir hamleydi. Ama Kılıçdaroğlu bunun meyvelerini toplayamadı. Liderlik kapasitesi yetersizdi ve ekonomi o dönemde iktidar devirecek ölçüde kötü değildi. Şimdi ise CHP kendini yeniledi, doğru adaylar çıkardı ve ekonomik kriz de gün geçtikçe derinleşiyor. Bu yüzden yeni CHP’nin seçim kazanma şansı var. 

Hep “boş tencere iktidar devirir” sözünü duyarız ama bunun her zaman geçerli olmadığını son seçimde gördük sanırım. 

Boş tencere iktidar devirir doğru, ama Erdoğan siyaseti arka kapıdan dizayn ederek kazanıyor. 2023 seçimi demokratik standartlarda değildi. Medya, kamu kaynakları ve rakip seçimi Erdoğan’ın elinde. Kılıçdaroğlu gibi yıpranmış bir ismi karşısına getirterek kazandı. Ekonomik kriz etkisi sınırlı kaldı ama artık öyle bir noktaya geldi ki, arka kapı yöntemleri yetmiyor. İmamoğlu’nun içeri alınması bile bunun göstergesi. 

Geçtiğimiz sene yaptığınız bir paylaşımda “CHP'de bir Alevi lobisi olduğunu herkes biliyor” ifadelerini kullanmıştınız ve bu paylaşımınız çokça eleştirilmişti, hatta mezhepçi ve ırkçı olmakla suçlanmıştınız. Bu ifadenizi açar mısınız?

CHP ile Alevilik ilişkisi Kılıçdaroğlu’ndan önce de vardı, 1960’lara kadar gider bu. 

Aleviler devletten dışlandıkları için, CHP'de bir “sanctuary” (sığınak) bulmaları fevkalade anlaşılır bir şey. Dezavantajlı bir kimlik mensubu olarak, mezhep bağlılıklarını kullanarak parti içi menfaatlerini sürdürme pratiğini belli bir eşiğin üzerine çıkardıkları zaman elbette ki çeşitli sorunlar çıkıyor. 

Kılıçdaroğlu’nun destekçilerinin bir kısmında Alevilik motivasyonu var; rasyonalite devreden çıkıyor, mezhep veya menfaat ön planda. 

Son olarak, son günlerde yaşadığınız ve pek çok X kullanıcısı tarafından “linç kampanyası” olarak adlandırılan konuya gelelim. Sizin eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya dair olumlu ifadeler kullandığınız, “daha düne kadar” AK Partili olduğunuz ve Atatürk’ü eleştirdiğiniz sıkça vurgulandı. Bu konuda bir özeleştiri verecek misiniz?

Çok umurumda değil açıkçası. Bu, toplumun geniş kesimlerini kapsayan bir linç kampanyası değil, dar bir çevrenin kendi içindeki bir hareketi. O paylaşımların altına bakarsanız, halkın çoğunluğunun benim gibi düşündüğünü görürsünüz. 

Sorunuza gelecek olursak, öncelikle şunu belirtmek isterim ki hayatımda hiç AK Parti’yi savunmadım, oy da vermedim. 

Atatürk’le ilgili tweet’imde, tek parti döneminde demokrasi olmadığını söyledim; bu tarihsel bir gerçek. Atatürk’ü yarı tanrı gibi görmek yerine, onu saygıyla anmamız gerektiğini, iyi ve kötü yanlarıyla değerlendirmemiz gerektiğini belirttim. Toplumsal olgunluk bunu gerektirir. 

Kaldı ki o cümlemde Atatürk’e dair olumsuz bir yargı da yok. Bunlar benim eski tweet’lerimi taramışlar, bula bula bir tane o cümlemi bulmuşlar, onu da mal bulmuş mağribi gibi sürekli paylaşıp duruyorlar. 

Benim bir akademisyen olarak uzmanlık alanım tek parti dönemi zaten. Türkiye'nin tek parti dönemi otoriter bir dönemdi, bunun tartışılacak bir yanı yok zaten. 

Belki sadece Süleyman Soylu ile alakalı tweet’ime dair özeleştiri verebilirim. O zaman da çok tepki almıştım ama o tweet pandemi döneminde atıldı, bu unutuluyor. 

Soylu tweet’i pandemi döneminde, siyasetin durduğu bir anda, onun yönetim tarzına dair teknik bir yorumdu. Bunlar karalama amaçlı, kötü niyetli saldırılar. 

Ortada bir övgü, yani genel olarak bakanlığını başarılı bulma gibi bir durum kesinlikle söz konusu değil. 

Erişilebilirlik kısayollarına git
Haberi paylaşın Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

CHP'nin 21. Olağanüstü Kurultayı'na iptal istemi: Mahkemeye başvuru yapıldı

Kemal Kılıçdaroğlu: 'Kurultayda genel başkan adayı olmayacağım'

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: 'Kayyum atansa bile en fazla 6 gün sürer'