Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

Öcalan’dan Suriye vurgusu: 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması, süreci hızlandıracaktır

ARŞİV: Diyarbakır'da düzenlenen Nevruz kutlamaları sırasında destekçiler Abdullah Öcalan’ın posterlerini taşıyor. / 21 Mart 2015 Cumartesi
ARŞİV: Diyarbakır'da düzenlenen Nevruz kutlamaları sırasında destekçiler Abdullah Öcalan’ın posterlerini taşıyor. / 21 Mart 2015 Cumartesi ©  AP Photo
© AP Photo
By Sait Burak Utucu
Yayınlanma Tarihi
Paylaş Yorumlar
Paylaş Close Button

Öcalan, Türkiye’nin bu süreçte 'kolaylaştırıcı, yapıcı ve diyaloga açık' bir rol üstlenmesinin hem bölgesel barış hem de Türkiye’nin iç barışı açısından kritik olduğunu vurguladı.

Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan, yeni yıl dolayısıyla kaleme aldığı ve salı günü yayımlanan mesajında Suriye’deki gelişmelere ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam yönetimi arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakata dikkat çekerek, mutabakatın uygulanmasının süreci "rahatlatacağını ve hızlandıracağını" savundu.

30 Aralık 2025 tarihli mesajında Öcalan, Suriye’de ortaya çıkan tabloyu "demokratikleşme ihtiyacının açık bir yansıması" olarak nitelendirdi.

Yıllardır süren tekçi ve baskıcı yönetim anlayışının Kürtler, Araplar, Aleviler ve diğer toplumsal kesimlerin özgürlük ve eşitlik taleplerini güçlendirdiğini ifade eden Öcalan, çözümün halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal modelden geçtiğini belirtti.

Öcalan, SDG ile Şam yönetimi arasında imzalanan 10 Mart mutabakatının, merkezi yapıyla müzakere edilebilir bir demokratik entegrasyon zeminini de içerdiğini savunarak, bu çerçevenin hayata geçirilmesinin Suriye’deki siyasi süreci hızlandıracağını dile getirdi.

"Yeni yıl, savaşın değil barışın yılı olsun" başlığı ile yayımlanan mesajındaSuriye'deki kaotik tablonun demokratikleşme ihtiyacının yansıması olduğunu savunan Öcalan mesajında buna ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"Suriye’de ortaya çıkan kaotik tablo da demokratikleşme ihtiyacının açık bir yansımasıdır. Yıllarca süren tekçi, baskıcı ve kimlikleri inkâr eden yönetim anlayışı; Kürtlerin, Arapların, Alevilerin ve tüm halkların özgürlük ve eşitlik talebini daha da güçlendirmiştir. SDG ile Şam yönetimi arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakat çerçevesinde dile getirilen temel talep, halkların kendi kendini bir arada yönetebileceği demokratik bir siyasal modeldir. Bu yaklaşım, merkezi yapıyla müzakere edilebilir demokratik bir entegrasyon zeminini de içinde barındırmaktadır. 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması, süreci rahatlatacak ve hızlandıracaktır."

Öcalan ayrıca Türkiye’nin bu süreçte "kolaylaştırıcı, yapıcı ve diyaloga açık" bir rol üstlenmesinin hem bölgesel barış hem de Türkiye’nin iç barışı açısından kritik olduğunu da vurguladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 22 Aralık Pazartesi günü Suriyeli mevkidaşı ile Şam'da gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında "SDG'nin ilerleme kaydetmeye niyetli olmadığını" ifade etmişti.

Fidan, "(SDG'nin) çok fazla ilerleme kaydetmeye niyeti olmadıklarını görüyoruz. Burada tabii bunun sebepleri üzerinde de konuştuk. Orada SDG'nin belli faaliyetlerini İsrail ile koordinasyon içerisinde götürüyor olması gerçeği, aslında Şam ile yürütülen görüşmelerde de şu anda büyük bir engel teşkil etmekte," sözlerini dile getirmişti.

'Kürt meselesinin çözümü ancak toplumsal barış ve demokratik uzlaşı ile mümkündür'

Mesajında Ortadoğu’da derinleşen krizleri, "binlerce yıldır süregelen despotik, iktidar odaklı devletçi uygarlık anlayışının tıkanmasının ve sürdürülemezliğinin kaçınılmaz sonucu" olarak niteleyen Öcalan, bu krizlerin merkezinde yer alan Kürt meselesine de değindi.

Öcalan, "Kürt meselesinin çözümü ancak toplumsal barış ve demokratik uzlaşı ile mümkündür” ifadelerini kullanarak, sorunun çatışma, savaş ve güvenlikçi yöntemlerle değil, "halkların iradesini esas alan demokratik bir zemin üzerinden" ele alınması gerektiğini söyledi.

Mesajının devamında Ortadoğu’daki çatışmaların tarihsel arka planına değinerek, emperyalist müdahalelerle şekillenen milliyetçilik anlayışının bölgeyi derin çatışmalara sürüklediğini savundu.

Geliştirdiklerini söylediği "Barış ve Demokratik Toplum" perspektifini bir “tercih değil, tarihsel bir zorunluluk” olarak tanımlayan Öcalan, bu yaklaşımın yeni çatışmaların önüne geçebileceğini ifade etti.

Öcalan mesajında, kadın haklarına da değindi.

"Unutmamak gerekir ki kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmesi mümkün değildir. Erkek egemen zihniyet çözülmeden savaş kültürü sona ermez, barış kalıcı hale gelemez. Bu nedenle kadın özgürlüğünü, demokratik toplumun kurucu ve vazgeçilmez ilkesi olarak ele alıyorum," ifadelerini kullandı.

Ortadoğu’nun modern tarihini “savaş, zorbalık ve yıkımla şekillenen negatif devrimler” olarak tanımlayan Öcalan, buna karşılık demokratik, barışçıl ve ahlaki-politik yöntemlerle toplumun yeniden inşa edilmesini öngören "pozitif devrim" anlayışını savundu.

Silah bırakma süreci

Hükümetin “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı ve kamuoyunda “ikinci çözüm süreci” olarak adlandırılan süreç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 1 Ekim 2024'te yapılan açılışında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve milletvekilleriyle tokalaşmasıyla başladı.

Bahçeli aynı gün “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım,'' demişti.

Daha sonra 22 Ekim'de MHP lideri, Öcalan'ın TBMM'de konuşturulması çağrısını yaptı: ''Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin.”

23 Ekim'de ise uzun süredir kimseyle görüş yaptırılmayan Öcalan, yeğeni DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ile görüştü. Böylelikle İmralı trafiği de başlamış oldu.

DEM Parti vekillerinden oluşan heyetin İmralı'da yaptığı görüşmeler sonrası Öcalan, 27 Şubat günü DEM Parti'den oluşan heyet ile gönderdiği mektupta PKK'ya kendini feshetmesi ve silah bırakma çağrısında bulunmuştu. Bu çağrının ardından PKK 1 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiğini duyurmuştu.

O tarihten bu yana örgütün fesih kongresini gerçekleştirmesi bekleniyordu. Hatta bu sürecin önünü açan isimlerden Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli kongre için yer ve zaman önerisi de yapmıştı.

Örgüt daha sonra 5-7 Mayıs tarihleri arasında 'Medya Savunma Alanlarında' Öcalan'ın 'fesih' çağrısı temelinde 'tarihi' kararlar aldığını bildirdi. 'Fesih' sürecini başlattığını bildiren PKK daha sonra üst düzey örgüt yöneticilerinin katıldığı bir törende silahları yaktı. Daha sonra ise Türkiye'deki örgüt üyelerinin ülkeyi terk ettiği bildirildi.

Türkiye'de çözüm süreci

Çözüm süreci, Türkiye'de 2013-2015 yılları arasında PKK ile Türk devleti arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.

Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015'te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti.

Bu dönem, Türkiye'deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor.

PKK militanları, 40 yıla yakındır sürdürdükleri saldırılarda, resmi rakamlara göre 15 bine yakın sivili ve güvenlik görevlisini öldürdü.

PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Paylaş Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Öcalan'la görüşme tutanağı TBMM Komisyonu'nda okundu

Öcalan’dan 'barış yasası' çağrısı: Demokrasi dışı müdahaleler Türkiye gündeminden çıkacaktır

'Çözüm süreci' komisyonu oy çokluğuyla İmralı'ya gitme kararı aldı: CHP heyette yer almayacak