Her 10 AB vatandaşından dördü vergilerin çok yüksek olduğuna inanıyor ve daha az veya daha düşük kaliteli kamu hizmetlerine yol açsa bile vergi indirimlerini destekliyor. Yine de yaklaşık dörtte biri daha iyi ve genişletilmiş hizmetler karşılığında daha yüksek vergiler ödemekten yana.
Daha yüksek vergiler ödeyip daha iyi kamu hizmetleri mi istersiniz, yoksa daha düşük katkılar karşılığında daha düşük kaliteli hizmetleri mi kabul edersiniz? Avrupalılar bu konuda bölünmüş durumda, ancak daha fazla kişi vergilerin düşürülmesinden yana.
AB’de her 10 kişiden dördü (yüzde 39), “vergiler çok yüksek, daha az ya da daha düşük kamu hizmetleri anlamına gelse bile vergileri azaltmayı tercih ederim” görüşünü paylaşıyor. Bu hizmetler arasında sağlık, eğitim ve kamu altyapısı bulunuyor.
Montreal Üniversitesi’nde yardımcı doçent olan Olivier Jacques, Euronews Business’a, “Avrupa’daki ekonomik zorluklar, daha yüksek vergilere verilen desteğin zayıflamasını açıklayabilir,” değerlendirmesini yaptı..
Öte yandan, AB’de dörtte birinden fazlası (yüzde 27) “daha iyi ve daha fazla kamu hizmeti için daha yüksek vergi ödemeyi” destekliyor.
Katılımcıların benzer bir oranı (yüzde 26) mevcut vergi ve kamu hizmeti seviyelerini desteklerken, geri kalan yüzde 8 kararsız olduğunu belirtiyor.
AB ülkeleri arasında verilen yanıtlar oldukça farklılık gösteriyor. Bu cevaplar, Nisan 2025’te yapılan bir Eurobarometre anketiyle toplandı.
Vergileri azaltmanın bir maliyeti olabilir
Slovakya (yüzde 59), Hırvatistan (yüzde 57), Estonya (yüzde 53) ve Slovenya (yüzde 50), vergilerin çok yüksek olduğunu ve kamu hizmetleri pahasına bile düşürülmesi gerektiğini söyleyenlerin en fazla olduğu ülkelerin başında geliyor. Bu ülkelerde halkın yarısı ya da daha fazlası bu seçeneği kabul ediyor.
Destek oranı ayrıca Yunanistan ve Romanya’da (yüzde 48), Polonya’da (yüzde 47) ile Belçika, Letonya ve Macaristan’da (yüzde 45) yüzde 45 veya üzerinde.
Belçika’daki KU Leuven Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olan Dr. Dimitri Gugushvili, insanların genellikle hükümete güvenmediklerinde ve ek kaynakların kamu görevlileri tarafından kötüye kullanılacağından şüphelendiklerinde daha fazla vergiye karşı çıktıklarını belirtti.
“Avrupa genelinde kamu kurumlarına duyulan güven arasında büyük farklar var. Siyasal güvenin en yüksek olduğu yer İskandinavya, en düşük olduğu yer ise Doğu Avrupa, özellikle de Bulgaristan ve Romanya,” dedi.
Finlandiya (yüzde 22), İsveç (yüzde 24) ve Danimarka (yüzde 26) — üç İskandinav ülkesi — kamu hizmetleri yerine vergi indirimi desteğinin en düşük olduğu ülkeler olarak öne çıkıyor; bu ülkelerde yalnızca yaklaşık dörtte biri bu görüşü destekliyor.
Almanya (yüzde 40), Fransa (yüzde 37) ve Hollanda (yüzde 39) ise AB ortalamasına yakın seyrediyor.
Genel olarak Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri, kamu hizmetleri pahasına vergi indirimine çok daha fazla yöneliyor. Kuzey ve Batı Avrupa ülkeleri ise kamu hizmetlerini kısmaya daha az istekli.
Montreal Üniversitesi’nde yardımcı doçent olan Olivier Jacques, “Vergilendirmeye verilen destek, insanlar ödedikleri vergiler karşılığında aldıkları kamu hizmetlerinin daha kaliteli olduğunu düşündüklerinde ya da hükümet kurumlarına yüksek düzeyde güven duyduklarında artıyor,” dedi.
Ayrıca, vergilendirmeye verilen desteğin düşük olduğu ülkelerin, hükümete güvenin zayıf olduğu ve kamu hizmetlerinden memnuniyetin düşük olduğu ülkeler olduğu da dikkat çekti.
Hangi ülkeler daha fazla ödemeye istekli?
AB’de katılımcıların yalnızca yüzde 27’si “daha fazla ya da daha iyi kamu hizmeti için daha yüksek vergileri” destekliyor. İspanya (yüzde 42), İsveç (yüzde 42) ve Finlandiya (yüzde 40) desteğin en yüksek olduğu ülkeler olurken, Bulgaristan (yüzde 39) ve Yunanistan (yüzde 37) onları yakından takip ediyor.
Bu durum, özellikle Güney Avrupa’da kamu hizmetlerine daha fazla yatırım yapılmasına yönelik güçlü bir talebi ortaya koyuyor; İspanya ve Yunanistan bu eğilime öncülük ediyor. İtalya ve Portekiz (her ikisi de yüzde 31) de ortalamanın üzerinde destek göstererek bölgedeki benzer eğilimleri yansıtıyor.
Olivier Jacques’in kendi araştırmaları ise daha yüksek eğitim seviyesinin ve sol görüşlü ideolojinin, vergilendirmeye verilen desteğin artmasıyla bağlantılı olduğunu gösteriyor.
Jacques, “İspanya’da sol görüşlü kimlik çok yüksek ve İspanyollar, Güney Avrupa ülkeleri arasında açık ara en yüksek vergi desteğini gösteriyor,” diye konuştu.
Bulgaristan ise Doğu Avrupa’da istisna olarak öne çıkıyor; verilen yanıtlar, halkın orada vergiler artsa bile daha güçlü hizmetler istediğini gösteriyor.
En düşük oranlar Lüksemburg’da (yüzde 16) ve ayrıca Letonya, Slovakya ve Belçika’da (her üçü de yüzde 17) görülüyor; bu da vergi artışına güçlü bir direnç olduğuna işaret ediyor. Doğu ve Orta Avrupa’da destek genel olarak daha düşük: Polonya, Macaristan, Romanya, Litvanya ve Slovenya’nın hepsi yüzde 22–23 bandında kalıyor.
Almanya (yüzde 20), Avusturya (yüzde 20) ve Fransa (yüzde 23) da en az destek veren ülkeler arasında yer alıyor.
Ancak, daha yüksek vergileri desteklememek, daha iyi ya da geliştirilmiş kamu hizmetlerine karşı çıkıldığı anlamına gelmez; bunun yerine daha fazla verimlilik talebini yansıtıyor olabilir. Aynı mantık, vergi indirimlerini tercih edenler için de geçerli olabilir.
Hizmetlerin ve vergilerin aynı seviyede tutulması
AB nüfusunun önemli bir kısmı, yaklaşık dörtte biri (yüzde 26), hem vergilerin hem de kamu hizmetlerinin mevcut seviyelerinde kalması gerektiğini düşünüyor. Ancak üye devletler arasında görüşler oldukça farklılık gösteriyor.
Mevcut duruma desteğin en güçlü olduğu ülkeler Lüksemburg (yüzde 47), Malta (yüzde 46) ve Danimarka (yüzde 43); bu ülkelerde nüfusun neredeyse yarısı bu görüşü paylaşıyor.
Bu seçeneğe verilen destek, AB ortalamasının üzerinde olan diğer ülkelerde de görülüyor: Avusturya (yüzde 37), Finlandiya (yüzde 34), Fransa (yüzde 32) ve Almanya (yüzde 31). Bu da istikrara yönelik bir tercihe işaret ediyor.
Güney Avrupa’da ise destek düşük; birçok ülke AB ortalamasının oldukça altında kalıyor: Yunanistan (yüzde 11), Hırvatistan (yüzde 13), İtalya (yüzde 18), İspanya (yüzde 21) ve Portekiz (yüzde 25). Bu durum, kamuoyunda memnuniyetsizlik ve değişim isteğini ortaya koyuyor.
Avrupa genelinde kişisel gelir vergisi oranları da büyük farklılıklar gösteriyor; en yüksek seviyeler İskandinav ülkelerinde, en düşük seviyeler ise Doğu Avrupa’da bulunuyor.