Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

Filistin davası İspanya'da neden bu kadar önemli?

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İspanya'nın başkenti Madrid'deki Moncloa Sarayı'nda İspanya Başbakanı Pedro Sanchez tarafından karşılanırken, 19 Eylül 2024
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İspanya'nın başkenti Madrid'deki Moncloa Sarayı'nda İspanya Başbakanı Pedro Sanchez tarafından karşılanırken, 19 Eylül 2024 ©  AP Photo
© AP Photo
By Amandine Hess
Yayınlanma Tarihi Son güncelleme
Haberi paylaşın Yorumlar
Haberi paylaşın Close Button

İspanya'nın Filistin davasına verdiği siyasi destek, Arap ülkeleriyle olan dostluk geleneğinin bir parçası. Elcano Kraliyet Enstitüsü tarafından yapılan bir ankete göre, çalışmaya katılan İspanyolların yüzde 82'si İsrail'in Gazze'de Filistin halkına karşı soykırım yaptığına inanıyor.

REKLAM

Yaklaşık bir hafta önce Filistin yanlısı göstericiler, İsrail takımının katılımını protesto ederek Vuelta'daki bisiklet yarışını durdurdu.

Birçok etapta yarış kesintiye uğradı, sporcular bitiş çizgisinden önce bisikletlerinden inmek zorunda kaldı ve final töreni seyircisiz bir şekilde yapıldı.

Aynı günlerde İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle uluslararası yarışmalardan men edilmesini örnek göstererek İsrail’in katılım hakkını sorguladı.

Sanchez, İsrail hükümetine baskı yapmak için silah ambargosunu resmileştirmek, Gazze’ye insani yardımı artırmak ve İsrail ordusuna yakıt taşıyan gemilerin İspanyol limanlarından geçişini yasaklamak gibi bir dizi öneri sundu.

Filistin yanlısı bu tutum, Madrid ile Arap ülkeleri arasındaki dostluğun II. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllara uzanan köklü geleneğinin bir parçası.

Tarihsel miras

1945’ten itibaren, general ve diktatör Francisco Franco yönetimindeki İspanya, uluslararası arenada büyük ölçüde izole edilmişti.

İspanya, Franco diktatörlüğünün faşist yapısı, resmen tarafsız olmasına rağmen Mihver devletleriyle yakın ilişkileri ve Nazi Almanyası’na verdiği destek nedeniyle Birleşmiş Milletler’den dışlanmıştı.

Franco rejimi bu izolasyonu aşmak için Güney Amerika’daki ülkeler ve Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Irak ve Libya gibi Arap ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kurmaya çalıştı.

Soğuk Savaş’ın başlamasıyla birlikte ABD hükümeti, coğrafi konumu ve anti-komünist yapısı nedeniyle Franco İspanya’sını “özgür dünya” planları açısından değerli bir müttefik olarak görmeye başladı. Başvurusunun ardından İspanya, 14 Aralık 1955’te BM’ye resmen üye oldu.

Franco, İsrail’i tanımayı reddetti. Madrid Ulusal Uzaktan Eğitim Üniversitesi’nden (UNED) Prof. Rosa Maria Pardo Sanz’a göre bunun nedeni, BM’de Arap monarşilerinin desteğini almak, Cemal Abdulnasır’ın Mısır’daki sosyalist rejimi ile Saddam Hüseyin’in Irak’taki Baas rejimi gibi ülkelerden siyasi destek sağlamak ve İspanya’nın sömürgecilikle ilgili konularda daha fazla oy toplama isteğiydi.

Pardo Sanz’a göre Arap ülkeleri, Franco rejiminin “petrol krizlerini aşmasını” ve “Batı Sahra konusunda Fas ile yaşanan gerilimleri dengelemesini” kolaylaştırdı.

Franco’nun 1975’teki ölümünün ardından İspanya, Filistin ile ilişkilerini derinleştirdi. Başbakan Adolfo Suarez, 1979’da Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yaser Arafat’ı kabul eden ilk Avrupalı liderlerden biri oldu.

Uluslararası İlişkiler Profesörü Isaias Barrenada Bajo, “FKÖ diğer ülkelerde kabul edilemez, hatta terörist bir örgüt olarak görülüyordu. Ama İspanya’da bu gayet normaldi,” diyor.

İspanya 1850’lerden beri Doğu Kudüs’te bir konsolosluk bulundurmasına rağmen İsrail ile resmi diplomatik ilişkileri ancak 1986’da kurdu. Bu da ülkenin İsrail-Filistin çatışmasında arabulucu rolü üstlenmesini sağladı.

Toplumsal bağlar

1960’larda bazı Filistinli öğrenciler eğitim için İspanya’ya geldi, bir kısmı burada kalıp aile kurdu.

“Bugün İspanya’da ekonomi ve ticaret dahil birçok alanda çalışan Filistin kökenli profesyoneller var. Çok büyük bir topluluk değil ama entegre olmuş ve toplumun bir parçası," dedi Bajo.

Örneğin İspanya’nın mevcut Gençlik ve Çocuk Bakanı Sira Rego, 1973’te Filistinli bir baba ve İspanyol bir anneden doğdu.

Kamuoyu

Anketler, Filistin davasına verilen desteğin İspanyol halkına derinden kök saldığını gösteriyor.

Elcano Kraliyet Enstitüsü’nün Temmuz 2025’te yayımladığı bir araştırmaya göre, İspanyolların yüzde 82’si İsrail’in Gazze’de soykırım işlediğine inanıyor ve yüzde 78’i Avrupa devletlerinin Filistin’i resmi olarak tanımasını destekliyor.

İspanya, İrlanda ve Norveç, 22 Mayıs 2024’te Filistin devletini tanıyarak bu adımı atan BM üyesi ülke sayısını 146'ya çıkardı.

Bajo, “hükümetin tutumu ile halkın tutumu arasında bir yakınsama” olduğunu söylüyor.

Barselona Uluslararası İlişkiler Merkezi’nden (CIDOB) araştırmacı Moussa Bourekba’ya göre, İsrail’e silah satışının durdurulması kararı aylarca 500’den fazla İspanyol sivil toplum kuruluşu tarafından desteklendi.

Bourekba, muhafazakar Halk Partisi (PP) ile Sosyalist Parti (PSOE) arasında “İsrail-Filistin çatışmasının çözümünün bir Filistin devleti kurulmasından geçtiği” konusunda iki partili bir uzlaşı olduğunu söylüyor.

Buna rağmen son aylarda Pedro Sanchez’in giderek artan Filistin yanlısı tutumu, iç politikada gerilim yarattı.

Bourekba’ya göre, “Filistin meselesi iç politikada hem hükümetin bazı üyeleri hem de ana muhalefet partisi PP ve aşırı sağcı Vox tarafından araçsallaştırılıyor.”

Vox, “birçok Avrupa aşırı sağ partisi gibi İsrail yanlısı” bir konum alıyor. PP ise muhalefet rolü gereği hükümetin kararlarını eleştiriyor.

İspanyol politikası

Barrenada Bajo’ya göre Filistin davasına verilen destek, “İspanya’nın demokratikleşmeden bu yana benimsediği dış politika ilkesine, yani uluslararası hukuka saygıya” dayanıyor.

İç politika da bu tutumda rol oynuyor.

İspanya şu anda Sosyalist Parti (PSOE) ile radikal solcu Sumar ittifakının kurduğu bir koalisyon hükümeti tarafından yönetiliyor.

Bajo’ya göre, “Bu solcu bileşen sosyalist kanada baskı yapıyor.” Ayrıca Filistin meselesinde kararların çoğu Dışişleri Bakanı’ndan değil doğrudan Başbakan’dan çıkıyor.

Profesör, hükümetin İspanya’yı “bağımsız ve tutarlı bir pozisyona sahip ülke” olarak göstermeye çalıştığını, Filistin meselesinin özellikle Akdeniz ve küresel Güney’de İspanya’ya prestij sağladığını belirtiyor.

Fransa’nın eski Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin’in, Gazze’deki insani durum sorulduğunda “Bugün bu bölgede Avrupa’nın onurunu kim kurtarıyor? İspanya,” sözlerini hatırlatıyor.

Bourekba, Sanchez’in tutumunu Avrupa Birliği’nin bölünmüşlüğüyle açıklıyor: “İspanya, AB’nin bu konuda hareketsiz kalmasından yola çıkıyor. Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler hala İsrail’i destekliyor veya onunla diyalog sürdürülmesi gerektiğini düşünüyor.”

Dikkat çekici olan, İspanya’daki Filistin yanlısı hareketin antisemitizmin artmasına yol açmamış olması. Elcano’nun anketi de bunu doğruluyor.

Anti-Defamation League’in (ADL) J7 Task Force raporuna göre, İsrail dışındaki en büyük Yahudi nüfusuna sahip yedi ülkede 2024’te antisemitik şiddet olayları arttı. Bu ülkeler arasında Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya ve Arjantin bulunuyor.

Belçika’nın eşitlik ve ayrımcılıkla mücadele kurumu UNIA’ya göre, 2024’te antisemitizm vakası bildirimi 59’dan 277’ye yükseldi, 79 soruşturma açıldı.

Avrupa Komisyonu, “Gazze’deki savaşı Avrupa’ya taşıyanları” kınadı ve Yahudi vatandaşların güvenliğini artırma taahhüdünde bulundu.

Komisyon sözcüsü, “Antisemitizmin endişe verici şekilde arttığını görüyoruz, bu tamamen haksız bir eğilim. Her türlü antisemitizme karşıyız. Yahudi vatandaşların Avrupa genelinde kendilerini güvende hissetmeleri gerekiyor,” dedi.

Bajo’ya göre, İspanya’daki hareket Yahudiler ile İsrail arasında net bir ayrım yapmayı başardı: “İspanya’da İsrail’i eleştirenleri antisemitizmle suçlamak etkili olmuyor. Tartışmada Yahudiler değil, İsrailliler konuşuluyor. Kavramların özenle kullanılması basit genellemeleri önlüyor ve bu da kamuoyunun ve tartışmanın olgunluğunu gösteriyor.”

Erişilebilirlik kısayollarına git
Haberi paylaşın Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Fransa, BM’de Filistin devletini tanıdı

Porsche hisseleri düşüşte: Şirket kâr hedefini aşağı çekti

Komisyon, Yapay Zeka Yasası'nın askıya alınması çağrılarını reddetti